Pazar günü seçim var!

Pazar günü Brezilya’da seçim var. Memleket birbirine girmişken, gün içerisinde bizim ana gündem 2-3 kez değişir, falanca aday olsun, yok yok o olmasın tartışmasına sıkışmışken bu Brezilya seçimleri nereden çıktı diye düşünebilirsiniz. Ancak, kazın ayağı pek de öyle değil. En son söylenecek şeyi en başta söyleyerek yazıya başlayayım.

AKP iktidarının kökü dışarıda!

Evet hem yerli (yurt dışında okuyan, ev bark alan, Hollanda’larda iş güç kurup dünyanın çeşitli kumarhanelerini ziyaret etmekle meşhur çocukları hariç), hem fazlasıyla milli (Uygur Türklerine ve Arap, Rus sermayesine kadar) iktidarın kökü nasıl dışarıda olabilir diye itirazlar gelebilir. Ama yükseliş içerisinde olan uluslararası neofaşist hareketin ideolojik olarak bir parçası oldukları aşikâr.

Birbirlerinden hızla öğreniyorlar.

Ortak karakterleri akılcı düşünmeye ve davranmaya düşmanlık; seküler hayatı ortadan kaldırmak ve spritüel dünyaya bağlanmak; çok güçlü bir doğa ve ekosistem düşmanlığı; derin kadın nefreti; fosil yakıtçılar ve madenciler başta olmak üzere sermayenin en gerici kesiminin ve suç ekonomisinin parçası olmak.

Kullandıkları motifler ülkeden ülkeye değişiyor elbette. Bazı ülkelerde içi tamamen boşaltılmış ve karikatürleştirilmiş bir Hıristiyan radikalizmi olarak karşımıza çıkarlarken bazı ülkelerde içi boş Sünni veya Şii radikalizminde vücut buluyorlar. İçi boş çünkü Papa gibi, İran’da Rafsancani’nin kızı gibi, Türkiye’de çeşitli din alimleri gibi kabul gören dini otoriteler bu neofaşistlerin gerçek yüzlerini açığa çıkartıyorlar. Sadece varlıkları bile yeterli o yüzden de hedef tahtasındalar.

Güçlerini ve meşruiyet maskelerini ise tıpkı 1920’lerde olduğu gibi dört kaynaktan alıyorlar.

• Birincisi, hızla artarak tiksinti verici seviyelere çıkan servet ve gelir eşitsizliği üzerinden sahte bir liberalizm düşmanlığı.
• İkincisi, küresel olarak yükselen enflasyonun etkisiyle olgun kapitalist ülkeler de dahil her yerde ortaya çıkan ve gündelik hayatta etkilerini hissettiren hayat pahalılığı.
• Üçüncüsü, iklim yıkımının ve tüm güney ülkelerini saran tarifi çok zor derin yoksulluğun etkileriyle oluşan göç ve bu nedenle artan ırkçılığın bir kanser gibi toplumları sarması.
• Dördüncüsü ise aşırı güvenlikçi zihniyetin, silahlanmanın ve irili ufaklı çatışmaların devletler ve toplum nezdinde sıradan ve olağan bir durum olarak algılanmaya başlanması.

Bu ortam, yirminci yüzyıl faşizminin de alamet-i farikası olan demagogların ve irin kusan yalancıların siyasetçi kılığında toplumun karşısına çıkmalarına ve sahte liberalizm nefretini gerçek bir demokrasi ve özgürlük nefretine çevirebilmelerine olanak tanıyor. Hele bu yenilerin ellerinde demagojinin etkisini misliyle artıran ve toplumda derin bir kutuplaşma yaratmalarına, insanları kimlik hapishanelerine tıkmaya imkân veren sosyal medya araçları da olunca genel bir anomi hali yaratmaları ve iktidara yürümeleri kolaylaşıyor. Cambridge Analytica’yı yaratan usta teknik kadro ve sermayenin bilinen en gerici kesimi olarak değerlendirilebilecek Facebook gibi gözetim kapitalistlerinin teknolojik yetkinliği düşünülecek olursa başarılarının tesadüf olmadığı rahatlıkla anlaşılabilir.

Muhtemelen bu teknolojik yetkinliklerin sahipleri uluslararası neofaşist hareketin ortak aklı zaten. Onları benzeştiren ve bize sanki bir tür neofaşist enternasyonelle karşı karşıya olduğumuz hissini veren beyin takımı bunlardan oluşuyor. Her ülkede faaliyette olduklarını Cambridge Analytica şirketi açıkken ulaşılabilen web sayfalarından biliyorduk. Kısacası bilinen en zehirli kokteyllerden biri ile karşı karşıyayız. Brezilya’da, ABD’de, Macaristan’da, Hindistan’da, Rusya’da, İtalya’da, Türkiye’de…

Bu nedenle her seçim artık bizim seçimimiz, bizim seçimimiz ise herkesin seçimi; börtü böcekten çiçeklere, ağaçlardan insanlara…

Hele Brezilya’daki halk düşmanı ve ekosistem kırımcısı Bolsanaro, Trump’ın başaramadığı darbeyi yapacağını ilan edince Brezilya seçiminin önemi daha da arttı. Bolsanaro, yakınlarda seçimi kazanmasının iyi olacağını, ama kazanamasa da kendisinin koltuğu ancak öldürülürse veya hapse tıkılırsa bırakacağını ilan etti. Bu lakırdıyı soğukkanlılıkla ve tane tane ifade etti. Bu arada kamuoyu yoklamalarına göre bu seri katilin oyu %36, rakibi Lula’nın oyu ise %52.

Üstelik iklim yıkımına dair son raporlar altıncı büyük yok oluşa giden yolda hızlandığımızı haykırırken bu kaçamayacağımız bir kader birliğine dönüşmüştür. Bolsanaro kazanırsa Amazonlar yok olacak, bu eşsiz güzellikteki ekosistem buharlaşacak ve gezegen ıssızlaşacak. Artık bu mücadele tek tek bütün ülkelerde betona ve fosil yakıtlara tapanlarla doğaya sarılanlar, akla ve bilime değer verenlerle hurafeye ve komploya inanlar arasındadır.
Kısaca ifade etmek gerekirse ölümle hayat arasındadır…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Haluk Levent Arşivi