Peker hiç mi bir şey yapmadı?

Sedat Peker ilk videosunu 2 Mayıs 2021’de yaptı. Peş peşe gelen 9 uzun videodan sonra bulunduğu ülkenin koyduğu sınırlar gereği artık video yayınlamıyor.

Video yayınlamıyor ama sosyal medya hesabında paylaşımlar yapmaya devam ediyor. Ve bu paylaşımlar en az videolar kadar etkili.
Türkiye’deki hakim ve savcıların Peker’in iddiaları, ifşaatları için herhangi bir soruşturma başlatmamış olmasına aldanmayın. Bugün açılmayan soruşturmalar günü geldiğinde tek tek açılacaktır.
Ama en önemlisi şudur; Peker’in açıklamalarında anlattığı olayların gerçekliği konusunda toplum ikna olduğu gibi suçladığı insanlar da hem kendi çevrelerinde hem de toplum vicdanında şimdiden mahkum olmuşlardır.
Bu da en az hukuki sürecin sonunda verilecek mahkumiyet kadar önemlidir.

ZATEN BİLİYORDUK
Diğer yandan Peker’in açıklamaları toplumun bazı kesimlerini çok fazla şaşırtmadı. Bu da anlaşılır bir durum. Sonuç olarak Peker, toplumun farklı kesimlerinin içerden muhatap olup yaşadıklarını bir anlamda içerden biri olarak ifşa etti.
Peker’in anlattıklarına muhatap olanların, yani sürecin nesnesi olanların yaşadıklarını kamuoyu ile paylaştığında bunlar, suçlama, iddia olarak anılabilecekken Peker, bu yaşananların tanığı ve bir anlamda öznesi olarak konuştuğu için içerden gelen bir itiraf niteliğindedir.
Belki Peker’in açıklamalarını toplum için anlamlı kılan da onun anlattıklarının içerden biri tarafından yapılan itiraf olarak görüldüğü içindir. Bu yönü ile de ikna edicidir.
Nitekim yapılan araştırmada Peker’in söylediklerine inananların oranı inanmayanlardan yüksektir.
Bu açıdan Peker’in videolarının devam etmemesi, var olan yasa dışı düzeninin sürmesi anlamına gelmiyor. Bu düzen değişiyor, düzenin içindekiler yıpranıyor ve sistem tarafından oyun dışına çıkarılıyorlar.
Bizi bu açıdan tedirgin eden, bu değişimin bizim beklediğimiz hızda olmaması.
Peker’in kişisel bir hesaplaşma olarak başladığı bu sürecin geleceğini belirleyecek olan videoların devamı kadar, toplumsal baskıdır.
Bu noktada sorumluluk, siyasal ve toplumsal muhalefettedir.
Siyasal muhalefeti daha etkili kılacak olan ise toplumsal muhalefetin kamusal alanda siyasal muhalefete yönelik baskısı olacaktır.

SORUMLULUĞUMUZ VAR
Peker başından bu yana bize yani gazetecilere ve topluma bir rol biçiyor. Haklı da. Peker, bizim devletin sahibi olduğumuzu, bizim kamu görevlilerinin de seçilmiş siyasilerin de “patronu” olduğumuzu söylüyor ki, doğru. Özetle Peker, bizim olana bizim sahip çıkmamız gerektiğini söylüyor.
Her ülkede olduğu gibi bizde de devletin arkasına sığınan, kutsal değerleri kendi kişisel, kurumsal ve cemaatsel çıkarları için kullananlar var. Olacak da.
Bunu önlemenin yolu ise toplumun devleti sınırlandırmak ve denetlemek için aktif siyasal özne olmasına bağlıdır.
Özetle toplumsal muhalefet, kamusal alanda güçlü oldukça, siyasal muhalefet de daha güçlü olacaktır.
Ama bu salt, Peker’in videolarını izleyerek, onun üzerine yorum yaparak, tweet atarak, yakın çevremizle bu videolar üzerine konuşarak olmaz. Evet konuşalım, evet, tartışalım, evet paylaşalım ama bunlar yeterli değil. Bir adım daha atmalı ve sesimizi kamusal alanda yükseltmeliyiz.

Vatandaş olarak kamusal alandaki siyasetin daha güçlü parçası olmalıyız. Eğer biz geleceğimize sahip çıkacak siyasal “özne”ler olmazsak, ancak hakkımızda alınan siyasi kararların “nesne”si oluruz.
Elbette böyle bir sorumluluğu Peker’in bize hatırlatması ise tarihin garip bir cilvesi. Bu açıdan Peker vatandaş olarak üzerine düşeni yapıyor. Bizi de yapmaya çağırıyor…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Aksoy Arşivi