Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

Ramazan Ayı Gerçeği

Oruç ayına ulaştık.
Özellikle inananlar için bir irade ve sabır eğitimi olan ramazan orucunun gerçeği nedir ve gereğini yerine getirebiliyor muyuz?
Bu soruların cevabını korona salgını sıkıntısı altında birlikte düşünelim.
İslam inancına mensup insanlar/Müslümanlar için oruç, İslam’ın beş şartından biridir ve bazı istisnalar dışında yerine getirilmesi farzdır/Allah’ın emridir.
Ramazan ayı oruç tutulan ay olarak ve içinde Kadir Gecesi’nin bulunması dolayısıyla kutsal bir aydır, onbir ayın sultanı olarak anılır, Hz. Peygamber’in ifadesi ile “evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş” olarak kutsanır.
Ramazan ayı, “insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır” (Bakara suresi 2/185)
Bin aydan daha hayırlı olan “Kadir gecesi” bu ayın içinde yer almaktadır. (Kadir suresi 97/2)
Ayrıca, Hz. Muhammed (SAV)’ e peygamberlik görevi bu ayda verilmiştir
Merhum Yaşar Nuri Öztürk Hoca’ya göre ORUÇ Farsça’daki Rûze kelimesinin Türkçeleşmiş şeklidir. Kur’an’daki adı savm ve sıyâmdır. Savm kelimesi Arapça’da “bir şeyden uzak durmak, bir şeye karşı kendini tutmak, engellemek” anlamında kullanılır ve Kur’an’da 14 yerde geçer.
Oruç, Allah emrettiği için(Allah Rızası) gün boyu yeme içme ve cinsel ilişkiden uzak durmaktır. “Bu sayede kendinizi koruyacaksınız” diye buyuruyor Allah.
Oruç’un koruyucu özelliği bazı arzulardan iradi olarak uzak durmak(nefs terbiyesi), açlık ve susuzluğa karşı sabır göstermek böylece aç ve yoksulların halini anlayarak yardımseverlik duygusunu geliştirmek anlamındadır.
Orucun farz kılındığını bildiren âyetler mealen şunlardır:
“Ey iman edenler! Sizden öncekilere olduğu gibi, size de oruç tutma yükümlülüğü getirilmiştir; bu sayede kendinizi koruyacaksınız. Oruç sayılı günlerdedir. İçinizden hasta veya yolculukta olanlar başka günlerde tutabilirler; hasta veya yolcu olmadığı halde oruç tutmakta zorlananlar ise bir fakir doyumluğu fidye vermelidir. Daha fazlasını veren, kendine daha fazla iyilik etmiş olur; fakat yine de, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara 2/183-184)
Oruç, bireysel bir ibadettir. İnsanın kendi isteklerinden iradî olarak uzak durması yönüyle bir irade eğitimi, açlık ve susuzluğun verdiği sıkıntıya dayanma yönüyle de bir sabır eğitimi imkan ve fırsatıdır. İnsanın hayatta başarılı olabilmesi için irade hâkimiyeti ve güçlükler karşısında dayanabilme gücü kazanmasına yardımcı olur. Oruç tutmak bu yönüyle bireye fayda sağladığı gibi toplumsal “koruyucu” özelliği de önemlidir. Toplumsal hayatta huzursuzluklara yol açan aşırı hareketler, büyük ölçüde insanın maddî zevklere doyumsuz düşkünlüğü sonucudur. Yemek, içmek ve cinsel ilişki gibi birincil ihtiyaç ve arzulara gün boyu “Allah Rızası” için “dur demek” insanı, kendi dışındaki dünyanın farkına varmasına, bu imkânlara sahip olmayanlara yardım etmesi gerektiğine ikna edecektir.
"Tok, açın halinden anlamaz" atasözünün hikmeti daha çok oruçla ortaya çıkar.
Oruç sayesinde insan, elindeki nimetlerin kıymetini anlar; Allah’a şükreder. Gönlündeki şefkat ve merhamet hisleri artar ve toplumdaki muhtaçları daha iyi fark etmeye başlar. Varlıklı insanların zekat ve sadakalarını ramazan ayında dağıtmaları tavsiye edilir.
İnsan sağlığı açısından oruç tutmak günümüz tıp ilminin tavsiye ettiği bir husustur. Ramazan orucu, bir yıl boyunca çalışan vücut makinesinin dinlenmeye ve bakıma alınması gibidir. Oruç, özellikle mide ve sindirim organlarının dinlenmesi için iyi bir moladır.
BENCE
Bizi yaratan Allah, bizim her anlamda ihtiyacımızı bizden daha iyi bilir. Bizim sağlıklı ve huzurlu olmamız için ne yapmamız/nelerden kaçınmamız gerektiğini, “insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak” gönderdiği Kur'an'ı Kerimde açıkça beyan etmiştir.
Yüce Allah, “oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır, bu sayede kendinizi koruyacaksınız” dediğine göre geçerli bir mazereti olmayan insanların oruç tutmasında bireysel ve toplumsal birçok fayda olacağına inanıyorum.
Toplumun yüzde yetmişinin yoksulluk sınırı altında bir gelirle yaşadığı ülkemizde varlık içinde yüzen/saltanat süren yöneticiler başta olmak üzere zengin insanların Ramazan ayı ve ORUÇ gerçeğinin farkına vardıklarını ve gereğini yerine getirdiklerini söylemek mümkün mü?
“Komşusu açken tok yatılmaz” diyen bir inancın mensupları olarak özellikle korona salgını altında evinde hapis olan çalışmaya mecbur insanlarımızın durumunu bir daha düşünelim.
Bu konuda Abdurrahman Dilipak’ın uyarısını da hatırlatmak isterim;
“dün “siyaset küfür” diyen, radikal fetvalar verip selamı sabahı kesip, iktidarla tanışınca o günleri unutup, bugün mal, makam, para uğruna yoldan çıkan eski dostlar, şimdi tam zamanı, namazdan, duadan, zikirden önce tövbe edin. Yoksa ne namazınız kabul edilir, ne de dualarınız”
Kimleri kastediyor dersiniz?
Bir bütçe konuşmasında ülkeyi yönetenlere sormuştum; “Demokrat-Muhafazakâr“ bir programla toplumdan yetki alarak iktidar oldunuz. Dindarlık anlamda kullandığınız muhafazakârlığın timsali olan Hz. Peygamber’in yaşantısı ile bugün bir benzerliğiniz var mı?
Yüce Allah, hakkıyla tutulan oruçların hürmetine ülkemizi ve insanımızı korusun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi