Rejimin çıkarını koruyan her şey Mutlak gerçek

Rejimin çıkarını koruyan her şey Mutlak gerçek
Nedir gerçek? Kimin gerçeği daha önceliklidir meselâ?Kaotik bir dünyada yaşayan bir diktatör gerçekler hakkında ne düşünür?Halkın gerçeği mi, kendi gerçeği mi daha gerçektir?Şu bir gerçek ki, gerçekler çoğu zaman sakıncalıdır,...

Nedir gerçek? Kimin gerçeği daha önceliklidir meselâ?
Kaotik bir dünyada yaşayan bir diktatör gerçekler hakkında ne düşünür?
Halkın gerçeği mi, kendi gerçeği mi daha gerçektir?
Şu bir gerçek ki, gerçekler çoğu zaman sakıncalıdır, özellikle de bir despot ya da bir diktatörseniz…
O halde dikkate alınacak tek bir gerçek var:
Gerçekleri manipüle et…
Gerçek, duyduğumuz hikâyeleri sorgulayabileceğimizi söyler bize. Bu hikâyede ise çok az diktatörün bu kadar amansız mücadele verdiğini göreceksiniz…
Josef Stalin (1929-1953).
Propaganda, dezenformasyon ve başka zeki ama acımasız taktikler kullanarak devasa Sovyetler Birliği üzerindeki mutlak gücünü korudu.
Tarih Profesörü Jonathan Brent, “Stalin insanlara gerçekliklerinin temellerini verdi” diyor:
Devrimin çıkarlarını koruyorsa, gerçek demektir.
Stalin, el kitabı sayesinde halkın hayatını kontrol etmekle kalmadı…
Zihinlerini de kontrol etti.

TAKTİK:
GERÇEKLERİ
MANİPÜLE ET
Sovyetler Birliği’ndeki 30 yıllık hükümranlığı sırasında Stalin, devletin gücüne meydan okuyan tüm kurumları parçaladı.
İşte bazı gerçekler:
Stalin Gürcistan’da doğdu ve gerçek adı Stalin değildi.
Adı Yosif Cugaşvili idi.
Rusya İmparatorluğu’nun sınırında küçük bir kasabada, Gori’de doğdu.
Stalin adını sonra aldı, yani “Çelik Adam”…
Stalin 20’lerinin başlarında Bolşeviklere (Çoğunluktan yana anlamında) katıldı. Rus hükümetini devirmeye çalışan asi Marxist’lerdi.
STALİN TERÖR
ÇETESİ LİDERİYDİ
Şiddete karışıyorlardı. Stalin küçük bir terörist çetenin lideriydi. Birkaç kez tutuklanıp Sibirya’ya gönderilmişti. Ama kaçıp yeniden davaya katıldı.
Stalin’in başarıları Lenin’in dikkatini çekti. Nedeni ise Stalin’in iş bitirme becerileriydi.
1917’de Bolşevikler başa geçtiğinde Lenin, Stalin’i önemli bir bakanlığın başına getirdi.
1922’de Stalin Komünist Parti Genel Sekreteri oldu.
O zamanlar bürokratik bir pozisyondu ve insanlar bir bürokrat olarak görüp onu ciddiye almadılar.
Stalin, bu “görünmezliği” kullandı.
Diktatörlük yolunda ilerlerken artık geçmişten ve rakiplerinden kurtulması gerekiyordu.
Neyse ki “Diktatörün El Kitabı”nda “temiz bir sayfa açma taktiği” de yer alıyordu.

TAKTİK:
TARİHİ YENİDEN YAZIN
“Geçmişi kontrol eden geleceği de kontrol eder…” demişti George Orwell eşsiz eseri 1984’te…
Hitler, ulusal gururu onarmak için işgal altındaki Avrupa ülkelerinde yer alan Birinci Dünya Savaşı anıtlarının hepsinin yıkılmasını emretti. Böylece Almanya’nın yenilgisinin kanıtları yok edilecekti.
Kuzey Kore lideri Kim, ilk kurşunu Güney Kore’nin attığını söylerken savaş aslında Kuzey’in Seul’ü işgaliyle başlamıştı.
Mao, Büyük İleri Atılım yüzünden Çin vatandaşlarının açlıktan ölümünü inkâr etmişti. Ama kanıtlar 45 milyon insanı bu kıtlığın öldüğünü gösteriyordu.
1923’te Vladimir Lenin’in sağlığı kötüleşir.
Stalin, meslektaşları Lev Kamenev ve Grigori Zinovyev ile başa getirilir. Ama Stalin çoktan sonraki hamlelerini planlamıştır.
Stalin, Lenin’in varisi olduğunu herkese kanıtlamalıydı. Vizyonlarının aynı olduğunu paylaşmalıydı ama “ufak” bir sorunu vardı. Sonlara doğru Lenin, Stalin’den pek emin değildi… “Stalin çok kaba, çok hoşgörüsüz. Böyle devam ederse partiyi bölmesinden korkuyorum” diyordu.
Ocak 1924’te Lenin ölüm döşeğindeydi.
Lenin’in ölümüyle Stalin harekete geçer. Cenaze törenini organize eder. Leninizm üzerine tutkulu söylevler vermeye başlar.
Kızıl Meydan’ın ortasında bir Lenin anıtı yapılmasına izin verir.
Stalin’in Lenin kampanyası meyvelerini verir.
Sonraki beş yılda gücünü artırır ve olası tüm rakiplerini saha dışına iter.
Artık Sovyetler Birliği’nin tek lideridir ve artık kendi tarihini yazmaya başlar. Ve bu yeni tarih öğretilir herkese.
Ama tarih yazmak da bir yere kadar. Hele halkınızın başka kaynaklara ulaşma imkanı varsa.
Yalanları; NYT muhabirine Pulitzer, Stalin’e itibar kazandırdı

TAKTİK:
YABANCILARI
BAŞTAN ÇIKAR

1932 başlarında Batı’daki birçok liberal ve sosyalist, Sovyet modelinin kapitalist buhrana alternatif oluşturduğuna inanıyordu.
Stalin bir grup sosyalist yazar ve düşünürü ülkeye davet etti. George Bernard Shaw, H.G. Wells, Jean-Paul Sartre aralarındaydı.
Gelip hayallerindeki sosyalist ütopyayı görmelerini ister. Ama Stalin’in inandırıcı olması için nüfuzlu birine ihtiyacı vardır. Walter Duranty gibi. Duranty, 1922’den beri New York Times’ın Moskova Temsilcisi’ydi. Ama Duranty, tahta bacağı ve çapkınlığıyla nam salmıştır. Bu özellikleri Kremlin’in kulağına gidince Stalin aradığını bulmuştur.
Stalin, Duranty’ye Kremlin’de bir röportaj teklif eder. Komünizmin harikalarını ve Sovyet kalkınma planlarını anlatır. Duranty, Sovyet lideri hakkında çok olumlu haberler yazar.
Duranty, yasaklı Ukrayna’ya davet alır. Öncelikle kıtlığın olmadığı bölgelere götürülür ama içerlere ilerledikçe, gerçek örtülemez haldedir.
Duranty gördüklerini yazdı mı , hayır. Kıtlık laflarının abartılı olduğuna dair haberleri devam etti.
Yalan haberleri ona Pulitzer Ödülü kazandırırken Stalin’in de dünya çapında itibarını düzeltir.

İşsizlik, açlık ve eşlerden bahsetmek yasak, aman!!!

TAKTİK:
HER ŞEYİ
SANSÜRLE

Bir liderin sahip olduğu en güçlü araçlardan biri bilgiyi kontrol etmektir.
Bilgi kaynaklarını kapatmayı başarabilirseniz tercih ettiğiniz algıyı yaratabilir ve vatandaşlarınızı bu gerçekliğin içinde yaşatabilirsiniz.
Stalin yalnız yapmak zorunda kalmadı, totaliter bir diktatörlük mirası devralmıştı.
Kitle iletişim araçları zaten kontrolleri altındaydı. Çarlık döneminde de elbette sansür vardı ama böylesi değil.
Yasak konulara gelince Stalin her şeyi düşünmüştü.
Kişisel gelir, yasak konusu. Zamlar, yiyecek kıtlığıyla ilgili konular veya açlıktan bahsetmek kesinlikle yasak.
Suç istatistikleri, işsizlik veya evsizlik.
Deprem gibi doğal, uçak kazası gibi insan yapımı felaketler, yabancı ürün reklamları, hapishane koşulları…
Bitmedi…
Yetkililerin ve eşlerinin adları, ilaçlara erişim, Kremlin mimarisine dair her şey, Bolşoy Tiyatrosu onarımları…
Kütüphaneler, devletin zararlı gördüğü metinleri ya sansürledi, ya yok etti.
Sherlock Holmes sansürlendi örneğin. Holmes’un başına buyruk tarzı, Stalin’in kolektif anlayışına tersti. Bir de Robinson Crusoe… Girişimci, tek başına hayatta.
Kitap-kahraman sansürü aşırı mı geldi?
1920’lerin sonunda ekonomiyi güçlendirecek gelir elde edebilmek adına Stalin Sovyet tarımını yeniden şekillendirmek ve insanları kolektif çiftçiliğe göndermek üzere yeni bir süreç başlattı. Sonucunda kıtlık çıktı.
1931’de sadece Ukrayna’da milyonlarca insan açlıktan öldü.
Yamyamlık bile başladı. Hepsi sansürlüydü ve insanların haberi olmadı.
Stratejisinin hatalı olduğunu kabul etmek yerine Stalin milyonlarca hayatı feda etti. Kendince daha önemli bir amaç olan rejimi korumak uğruna. Kendi gerçekliğini
yarattı.

Kimseye güven kalmadıysa…

TAKTİK:
GÜVENİ YOK EDİN

Güvensizlik olgusu son derece güçlü bir araç. Kimseye güven kalmadıysa kendinizi bile isteye devletin himayesine bırakırsınız, çünkü kalan herkes şüphelidir.
Stalin’in gerçeklerle bu denli mücadelesinden sonra başarılı olduğunu düşünebilirsiniz ama hâlâ gücü tutmakta sorunları vardı.
Moskova’da göstermelik mahkemelerle Komünist Partisi’nin önde gelen isimlerinin komplolarla suçlanması yeni bir süreç başlattı.
Devrimin kahramanları hain ilan edilebiliyorsa başka kim hain olabilirdi?
Cevap basitti: Herkes.
“Devletimize karşı büyük bir komplo düzenleniyor” deniliyordu.
İşiniz bu komplocuları bulmak. Sadık vatandaş ne yapsın? Komşular komşuları, çocuklar ailelerini ihbar etti. Çığ gibi büyüdü…
Büyük Terör olarak adlandırılan bu dönemde 750 bini aşkın insan öldürüldü. Hepsi Stalin’in “büyük planı”nın parçasıydı.
Bir bildiri yayınladı: 100 kişi öldürürseniz ve bunlardan 5’i hainse bu iyi bir orandı.
Diğer vatandaşlara yapılanların doğru olmadığını söylemeye kalkışan biri olursa adres yine partiydi. Neyin doğru olduğuna parti karar verirdi.
Bu diktatörlüklerde daha büyük bir gerçek var ki o da gücün gerçeği.
Milyonlarca vatandaşı için gerçeği baştan tanımlayarak Stalin, Sovyetler Birliği üzerindeki
mutlak gücünü 15 yıl daha korudu.

YARIN:
ÜLKEYİ KENDİ
MABEDİNE ÇEVİR