Rekor bütçe açığını nasıl okumalı ?

Ekonomideki karar alma mekanizmaları açısından büyük önem taşıyan ekonomik göstergeler, hem ekonomik ve finansal eğilimlerdeki değişimleri öngörmek hem de bu değişimleri analiz etmek için kullanılan veri çalışmalarıdır. Öngörülerin türüne göre göstergeler öncü, eş zamanlı ve gecikmeli olmak üzere üçe ayrılır.
Gecikmeli göstergeler mevcut durumda ekonomik seyrin yönüne ilişkin sinyal vermekten öte, ekonomideki durumun anlaşılmasını ve ileride yapılacak reformların hangi alanlarda atılması gerektiği konusunda ipucu verir. Örneğin enflasyon verileri, istihdam verileri, bütçe gerçekleşmeleri ve cari denge verileri gecikmeli göstergelerdir.
Ben de bu hafta siz değerli okurlar için pazartesi günü açıklanan ve gecikmeli bir gösterge olan bütçe açığına ilişkin yazmak istedim. Kamu harcamaları ve gelirleri arasındaki dengesizliğin yol açtığı bütçe açıkları ülkelerin gelişmişlik seviyesine göre farklılık göstermekte. Bu çerçevede, gelişmiş ülkelerde bütçe açıkları sosyal devlet uygulamaları, sosyal güvenlik transferlerinden dolayı artarken; gelişmekte olan ülkelerde ise, dış ödemeler dengesinin açık vermesi, kişi başına düşen milli gelir seviyesinin düşüklüğü, kamu harcamalarındaki aşırı artışlara rağmen kamu gelirlerinin yeterli olmaması ve yüksek enflasyon gibi yapısal faktörlere bağlı olarak artmakta.
Aslında bütçe açığının nedeni kadar nasıl önleneceği ve önleme politikalarının yaratacağı olası etkilerde önem taşımakta. Bütçe açığı dış borç alınarak kapatılırsa cari açık artar ve ödemeler dengesi bozulur. İç borç alınması durumunda, ek tahvil veya bono ihaleleri ile beraber halktan veya tasarruf sahiplerinden para toplayıp borçlanılmasından ötürü faizlerin yükselmesi ve kredi maliyetlerinin artması söz konusu olur. Merkez bankasının para basması durumunda ise piyasada dolaşmakta olan para miktarı yani emisyon hacmini artar. Kamu harcamalarının kısılması durumunda ise geçici bir durgunluk sağlanır ve bu kalıcı bir çözüm olmaz.
Bu bağlamda Hazine ve Maliye Bakanlığından pazartesi günü yapılan açıklamaya göre, 2021 yılı Temmuz ayında merkezi yönetim bütçe giderlerinin 141,1 milyar TL, bütçe gelirlerinin ise 95,3 milyar TL gerçekleşmesinden dolayı bütçe açığının 45,8 milyar TL seviyesinde olduğu belirtildi. Ayrıca, faiz dışı bütçe giderlerinin 117,4 milyar TL ve faiz dışı açığın ise 22,2 milyar TL olduğu duyuruldu. 2021 yılı Ocak-Temmuz döneminde merkezi yönetim bütçe giderlerinin de 804,4 milyar TL, bütçe gelirlerinin ise 726,1 milyar TL olması nedeniyle bütçe açığının 78,3 milyar TL olarak gerçekleştiği belirtildi. Bu çerçevede yılın ilk 7 ayındaki bütçe açığının 78,3 milyar TL'ye yıllık bütçe açığının ise 112 milyar TL’ye ulaşması oldukça endişe verdi. Bu tablo haliyle bütçenin nasıl fonlanması gerektiği sorusunu da önemli hale getirdi.
Enflasyon başta olmak üzere birçok ekonomik istikrarsızlık unsurlarının temel nedenleri arasında yer alan bütçe açığında pandemi nedeniyle yapılan desteklemelerin etkisi elbette ki göz ardı edilemez. Nitekim ABD ve AB’nde de salgınla mücadele kapsamında yapılan harcamaların, desteklerin ve dağıtılan mali yardımların bütçe açığının artmasındaki önemli bir neden olduğu görülüyor. Ancak Türkiye’de de hibe, destek, teşvik ve vergi indirimleri yapılmakla birlikte bu desteklerin diğer ülkelere oranla daha sınırlı kalması ve ayrıca desteklemelerin doğrudan bütçeden yapılmadığı örneğin emek piyasasına ilişkin desteklerin İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yapıldığı dikkate alındığında tablonun daha karamsar olduğu sonucuna varılır. Ayrıca salgın dışında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildiği 2018 Haziran ayından beri merkezi yönetim bütçe verileri incelendiğinde hedeflenen bütçe açıklarının 2018 yılında 65.9 milyar dolar 2019 yılında 80.6 milyar dolar ve 2020 yılında ise 138.9 milyar dolar olarak belirlenmesine rağmen gerçekleşen rakamların sırasıyla 72.6, 123.7 ve 140.6 milyar dolar olduğu görülüyor.
Bunlara ilave olarak yaşanmakta olan afet, sel ve yangınların önümüzdeki süreçte bütçe açığını artıracağı güçlü bir ihtimal. Ayrıca özellikle enflasyon tahminini etkileyecek önemli bir unsur olarak görülen, refah artışı algısını güçlendirmek ve oy davranışını etkilemek için binek araçlarının ÖTV matrah sınırının artırılmasına ilişkin alınan kararın da aynı zamanda gelirden feragat anlamına geldiği düşünüldüğünde önümüzdeki dönemde yüksek bir bütçe açığı verisi ile karşılaşılması ihtimali yüksek görünüyor. Kredi derecelendirme kuruluşlarının da dikkate aldığı önemli bir veri olan bütçe açığı ve bütçe verilerindeki hedeften sapma olması durumunda kamu harcamalarındaki dengelenme ile birlikte bütçe hedeflerine yönelik adımlar atılabilir. Ama bu pek kolay görünmüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serap Durusoy Arşivi