Ayşe Naz Hazal Sezen

Ayşe Naz Hazal Sezen

Ruhsal Sağlıklı İnsan Nasıl Olunmaz?

İnsan davranışını belirli kalıbın içine sokan, bireyselliğin göz ardı edilmesiyle net sonuçlara varılan, kusurlu insan tabiatına mükemmeli zaruri kılan yazılar ve konuşmalar “Ruhsal sağlıklı insan nasıl olunmaz?”ın özeti kabul edilebilir. 


Hayatın içinde var olan tüm duyguların olağan karşılanması gerekirken, ruhsal sağlık kalıpların normal(!) sunulması, kişinin kendi duygularından, hatta kendiliğinden şüphe duymasına neden olabilir.

Durulmayan bir zihni konuşmayı, dingin bir zihne konuşmaya yeğleyen alışkanlıklarımız var. Mütemadiyen neyin sorunlu olduğunu, neyin düzeltmesinin icap ettiğini veya neyin norm dışı olduğu için standartlaşması gerektiğini söyleyenlerin egemenliği altında çevremize uyum sağlamaya çalışıyoruz. İş hayatından, özel hayatımıza; hatta sıklıkla iç dünyamızda nasıl hissetmemiz gerektiğine kadar yorum yapan, karar veren ve eleştiride bulunan bir düzenin içindeyiz. “İş dünyasında başarılı olmak için şunları yapmalı, mutlu bir evlilik için 12 adımı takip etmeli, kendini keşfetmek için mutlaka oralara gitmeli…” gibi listelere, içeriklere ve sohbetlere maruz kalmak, yaşamı kendi hızımıza göre keşfetmenin ve anlamlandırmanın önüne geçiyor. Özellikle ruhsal sağlık alanında yaygınlaşan kaynaksız içerikler, ruh sağlık alanından olmayanların kişisel yorumlarıyla karışan değerlendirmeler, insanların biricik olduğu unutularak yapılan kategorileştirmeler ruhsal sağlık için yardımcı görünseler de bireyler üzerinde olumsuz etki yaratabiliyor.

Ruhsal Labirent

Ekseriyetle karşımıza çıkan “Şunları yapıyorsanız psikopat beyne sahipsiniz; bunları yapıyorsanız sosyal beceri yönünüz eksik; şunları yaparsanız iç huzurunuzu bulursunuz.” benzeri yargılar örtük biçimde içinde tenkit, tahkir ve takbih barındırır. Bu yayınlar, her ne kadar beğeni almak için oluşturulmuş içerikler gibi görünse de okuyucularını gizil biçimde bir kalıba sokar ya da oluşturulmuş kalıpların içine düşülmesine olanak sağlar. Bilhassa, sunulan “ruhsal sağlık” kalıpları, bireylerin kendi iç dünyalarında bir labirentte sıkışmış, hep aynı yerde dolanıyor ancak hedefe varamıyor hissi yaratabilir. Hayatın içinde var olan tüm duyguların olağan karşılanması gerekirken, bu tarz ruhsal sağlık kalıpların normal(!) sunulması, kişinin kendi duygularından, hatta kendiliğinden şüphe duymasına neden olabilir.

Kalıp cümleler

Örneğin, internette karşıma çıkan “Ruhsal sağlıklı insan nasıl olur?” adlı bir yazının içinde geçen cümleler; “Karar vermede sıkıntı yaşamazlar… İşlerini severek yaparlar: her sabah uyandıklarında işe gidecekleri için mutlu hissederler… Yeni bir ortam, yeni iş düzeni, evlilik ya da seyahat bu kişileri kaygıya sokmaz…” cümleleri okuyucularına örtük biçimde “Eğer sen kararsızlık yaşıyorsan, her gün işe gittiğin için mutlu hissetmiyorsan ve kaygılanıyorsan ruhsal sağlıklı biri değilsin.” diyor. Halbuki, insan bir duygudan diğer duyguya saniyeler içinde geçebilecek, bazen içinde bulunduğu halet-i ruhiyede günlerce kalabilecek, bazen de bir duygu karmaşası içinde hissetmesine karşın gündelik hayatını aksatmadan işlemeye devam edebilecek türlü yetkinliğe sahiptir. Her bireyin duygularını yaşama biçimi kendine has olduğu gibi, her bireyin yeni ortama girdiğinde vereceği tepkiler de kendine özeldir.

Çoğu kişi, yeni bir ortama girdiğinde yalnız, tedirgin ve tetikte hissedebilir. Bilinmezlik, tedirgin eder. Karanlıkta el yordamıyla yön bulmaya çalışan kişinin kalbi ağzında, nefesi parmaklarının ucundayken, bulunduğu yere alışan göz bebeklerinin keskinleşmesiyle paniği azalır ve içinde bulduğu ortamı daha rahat keşfetmeye başlar. Yeni ortama ya da yeni bir ruhsal duruma giren kişilerin kaygısı da zamanla azalır, ancak kaygı hissetmemek pek söz konusu değildir. Özellikle evlenmek, ebeveyn olmak gibi toplumsal, ruhsal ve simgesel geçişlerle bezeli yeni durumlar, daha önce yaşanmamış kaygılara neden olabilir. Kaygının süresi değişebilir, kaygının biçimi değişebilir, kaygının fiziksel ve ruhsal yankısı değişebilir, lakin kaygı oradadır. Kaygının hissedilmesi, yaratıcılığı zorlama, pratiklik kazanma, mizahı kullanma veya hayatta kalma gibi birçok açıdan da değerlidir. Önemli olan kaygının işlevsel bir duygu olduğunun farkına vararak, yaşadığımız kaygıdan değil, kontrolsüz kaygıdan kaçınmaktır. Kaygının normal olduğunu söylemeden, kaygılanmamalı demek, kaygıyı yaşayan bireyin kaygılı hissettiği için huzursuzluk ve baskı duyumsamasına neden olacaktır.

Gizli yargı cümleleri

Yahut yer gün uyandığında işine giderken mutlu hissetmeyen kişiler? İşini sevmesine karşın çalıştığı ortam huzursuz olanlar ve ekonomik ya da özel sebeplerden dolayı işini değiştiremeyenler ya da özel yaşamında tasalardan dolayı bir süredir işe giderken mutlu hissetmeyenler… Onlara ruhsal sağlıklı diyemeyecek miyiz? “Ruhsal sağlıklı insanlar, işlerini severek yaparlar: her sabah uyandıklarında işe gidecekleri için mutlu hissederler.” gibi söylemler, dinleyicine ve okuyucusuna yine örtük biçimde “Yaşamın her anında mutlu hissetmiyorsan, ruhsal bakımdan sorun sende.” diyor.  Dış etkinlerin duyguları etkileyebileceğinden, iç dünyanın hatta biyolojik iç dünyanın da duyguları tetikleyebileceğinden, bir günün diğer günü tutmamasının olağan olduğundan, iş hayatındaki rol ile özel hayatındaki rolün farklı hislere neden olabileceğinden, önemli olanın sürekli bir duyguya sahip olmak değil, duygular arasında dengede ve kendinde kalabilmek olduğundan bahsetmeden kurulan gizli yargı cümleleri ruhsal sağlığın tehdidi haline gelebiliyor.

Yapıla(maya)caklar Listesi

Geleneksel ve yeni medyada ruhsal sağlık hakkında karşımıza sıklıkla çıkmaya başlayan söylemlerin içinde halis ve hakiki olan; halis ve hakiki olanın bize liste halinde sunulamayacağını kavramaktır, belki de. İnsan, belirsizlikleri gidermek için bu tarz bilgilere hızlıca inanma eğilimde olsa da dahil olmaya çalıştığı kalıplara sığamaması iç huzursuzluğa dönüşür. Zira, bireyin biricikliği tüm -meli/-malı’lardan daha fazla yer kaplar ve ne yapılması gerektiğini söyleyen cümleler sığ kalır. Elbette, karşımıza çıkan cümleler birer yol gösterici, düşünce kaynağı ya da referans olabilir, ancak yek doğru olamazlar.* Ruhsal sağlıklı kabul edilen ve kendilerini ruhsal sağlıklı hisseden bireylerin ortak özelliklerinden, davranışlarından veya motivasyonlarından bahsedilebilir; ancak ruhsal sağlıklı insan olmak için “yapılacaklar listesi” çıkarılamaz. En başta ruhsal sağlıklı olmanın, o kişi için ne demek olduğu tanımlanmadan ilerlenemez. İnsan davranışını belirli kalıbın içine sokan, bireyselliğin göz ardı edilmesiyle net sonuçlara varılan, kusurlu insan tabiatına mükemmeli zaruri kılan yazılar ve konuşmalar “Ruhsal sağlıklı insan nasıl olunmaz?”ın özeti kabul edilebilir.  

*Bu yazının ana fikri, bu ve benzeri cümlelerin de okuyucu tarafından sorgulanmasını umar.  Karşısına çıkan bilgiyi kendi değerleri arasından süzerek kabul etmesi ya da reddetmesi okuyucunun elindedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Naz Hazal Sezen Arşivi