Rusya Enformasyon Savaşını İngilizce Olmayan Dünyada Kazanıyor

Rusya Enformasyon Savaşını İngilizce Olmayan Dünyada Kazanıyor
Britanya’da bulunan Demos isimli düşünce kuruluşunun Sosyal Medya Analiz Merkezi Araştırma Direktörü Carl Miller ve ekibi, yaptıkları araştırmada, Rusya lehine paylaşım yapan hesapların çok azının Batı’dan olduğunu ortaya...

Britanya’da bulunan Demos isimli düşünce kuruluşunun Sosyal Medya Analiz Merkezi Araştırma Direktörü Carl Miller ve ekibi, yaptıkları araştırmada, Rusya lehine paylaşım yapan hesapların çok azının Batı’dan olduğunu ortaya koydu.

Rusya’nın Ukrayna’daki savaşını yorumlayanların basmakalıp iddialarından biri, Ukrayna’nın enformasyon savaşını kazanıyor olduğu.
Aslında Rusya’nın yürüttüğü enformasyon operasyonları pek işe yarıyor gibi görünmüyor. Bazı durumlarda, işgalin ilk günlerinde olduğu gibi, Rusya herhangi bir enformasyon operasyonu yürütüyormuş gibi de görünmüyor. Ukrayna ise aksine, çok daha az kaynakla, tüm mecralara (basılı ve görsel yayın yapanlara ve sosyal medyaya) yön veriyor gibi.

Bu hafta Bucha, Irpin ve başka yerlerde Rusya’nın Ukrayna’daki silahsız sivillere yönelik korkunç kıyımlarda bulunduğu ortaya çıkmışken, Rusya’nın herhangi bir yerde bir enformasyon savaşı kazanabileceğine inanmak güç.
Hal böyle olsa da, İngiltere’den Demos isimli düşünce kuruluşunun Sosyal Medya Analiz Merkezi Araştırma Direktörü Carl Miller, bunun Batı’da ve İngilizcenin kullanıldığı enformasyon mecralarında geçerli olduğuna, Batı dışında ise böyle bir şeyin söz konusu olamayabileceğine dikkat çekiyor.
Miller, Batılı medya takipçilerinin sosyal medya duvarlarının boydan boya Ukrayna duygudaşlığı ile dolu olduğunu görüp, rehavete kapılmamak gerektiğini belirtiyor: “Aslını isterseniz bu, bizim enformasyon savaşının gerçekte nerede yürütüldüğünü görmemizi sağlayabilir. Bu, şu aralar enformasyon savaşının gerçekleştiği yerin Batı olmadığı anlamına gelebilir.”
Meta’nın bu hafta yayımladığı, Rusya’nın ve müttefiklerinin önemli roller oynadığı platformlarda dezenformasyon artışına ilişkin detaylara yer veren raporu da bu görüşü destekliyor.
Miller ve ekibi, 2 Mart tarihinde başlayan, işgal yanlısı #IStandWithPutin (Putin’in yanındayım) ve #IstandWithRussia (Rusya’nın yanındayım) hashtag’lerine (etiketlerine) odaklanan bir Twitter etki operasyonunu ayrıntılı bir biçimde inceledi.
Miller, bu hashtag’lerdeki hareketleri inceleyen araştırmacıların, olası bir enformasyon operasyonuna da işaret eden, oldukça açık ve şüphe uyandırıcı örüntüler bulduğunu belirtiyor.

İncelenen hesapların ayırt edici özellikleri arasında, söz konusu hesapların ardı ardına retweet yapmak dışında herhangi bir hareketliliğinin olmaması, farklı dil ve ülke sahalarından aynı gün, birden bire bu hashtag’lerle paylaşım yapmaya başlaması ve işgalin gerçekleştiği ve BM Genel Kurulu’nda Rusya’nın eylemlerinin kınanması için oylamanın yapıldığı günlerde aniden artarak, açılmış olması yer alıyor.
Miller bu verilere rağmen, açık kaynak istihbaratı dünyasında bu tür kampanyaları devlet aktörlerinin desteğiyle, şu durumda Rusya’nın desteğiyle ilişkilendirecek, doğrulanmış verilere dayanan kanıt bulmanın çok zor olduğunu söylüyor.

Hindu Dili, Farsça, Urduca, Sintçe…
Miller’in ekibi, söz konusu hesapların dil profilini çıkarmak yoluyla bu kampanya hakkında çok daha fazlasını ortaya çıkarmak istedi. Buldukları ilk şey, bu hesapların çok azının Batı’dan olduğuydu. Çoğu Hindu dili, Farsça, Urduca, Sintçe ve diğer dilleri kullanıyor, kendilerinin Hindistan’dan, Güney Afrika’dan, Malezya’dan ve Endonezya’dan olduklarını belirtiyordu.
Mesajları da hiçbir şekilde Batı’ya hitap etmiyordu. Yaygınlaştırdıkları anlatılar Batı’nın ikiyüzlülüğü ve NATO’nun yayılmacılığı hakkındaydı.
Miller, “Sömürgecilik karşıtı dayanışmadan dem vuruyor, BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) dayanışmasından söz ediyor, Putin’in 1980’lerde Afrika’daki ulusal kurtuluş hareketlerinde oynadığı rolden bahsediyorlardı” diye açıklıyor.
Bu anlatıların pek çoğu, şaibeli hesaplardan çok büyük sayılarda ‘beğeni’ alarak ve defalarca retweet edilerek yaygınlaştırılan birkaç görselle (meme) güçlendiriliyordu.

Miller söz konusu görsellerin iki kategoriye ayrılabileceğini söylüyor.
“Doğrudan Hindistan ve BRICS ülkelerine, özellikle de Güney Afrika’ya değinen görseller var. Ardı ardına bir dolu Hindistan ve Rusya bayrağının göründüğü görseller var. Birinde de Rusya’nın yıllarca Hindistan’a verdiği diplomatik destekle birlikte Ukrayna’nın Hindistan’ın hedeflerini baltalamak için yıllarca neler yaptığı hatırlatılıyor. Ya da Putin bir ayıya biniyor ve Hindistan, Game of Thrones’un Jon Snow’u olarak ayağa kalkmış, Batı’nın diplomatik baskısına karşı bir kalabalığa hücuma girişiyor.”
Miller bununla birlikte, bu mesajlaşmaların çoğunun tam olarak dezenformasyon kategorisinde olmadığını bilmenin de önemli olduğunu belirtiyor: “Öyle önemli bir doğruluk iddiası taşımıyor genellikle bu görseller. Putin’in ayıya binmesinin fiili bir geçerliliği ya da sahteliği yok. Yani bunlar genellikle gerçekten hakikate ya da sahteliğe ilişkin değil. Duygu ve iyi hazırlanmış TikTok rock müzik videolarının dünyasında Rusya’yı güçlü ve havalı göstermeye yarıyor. Açıkçası bunun yalan haberler veya bir yalanın propagandasından çok, kimlik, aidiyet ve dünyadaki yer duygusuyla ilgili olduğunu düşünüyorum.”
Miller, sürdürebilir bir araştırmacı gazetecilik yapılmadan bu kampanyaları devletlere yüklemenin zor olacağını söylüyor. Pek çoğu etkileşim için ücret karşılığı hizmet alıyor. Retweet’leri, takipçileri ve yanıtları artıran abartılı hesaplar yaratıyorlar. Buradaki amaçsa, daha sonra gerçek bir etkileşime dönüştürmek için etkileşim oranının yüksek olduğu yanılsaması yaratmak.
“Bu tür hizmetler size Google kadar yakın. Mesela tespit ettiğimiz üç Hindistan tweet kümesindeki neredeyse her hesap, şu aralar yeni yayınlanan oldukça ayrılıkçı Hintçe bir filmden, Kashmir Files’dan, bahsediyor. Dolayısıyla burada tahminim bunların ticari hesaplar olduğu.”
Enformasyon savaşının genellikle göz ardı edilen bir boyutu, açık açık, hem ticari hem de devlete bağlı enformasyon operasyonlarına hizmet etmek üzere ortaya çıkan şirketlerin bulunduğu gerçeği.

Miller, “Bu da muhtemelen önemli jeopolitik bir oyundan ya da büyük oyundan ziyade basit, zararsız günlük spam dünyasıyla çok daha ilgili’ diyor.
Tabii bunların jeopolitik etkileri oldukça gerçek olabilir. Miller, #IStandWithPutin kampanyasının “esasen, sömürgecilik karşıtı terimlerle emperyal bir istila olarak gördüğü şeyi gizlemeye” çalıştığını söylüyor.
Eğer Hindistan hükümeti işgal yanlısı Twitter duyarlılığında bir artış görürse, bu Rusya’nın yaptırımları atlatmasına yardımcı olmak için harekete geçmesini sağlayabilir ve Hindistan-ABD ilişkilerine zarar verebilir; ki bunların her ikisi de Moskova’nın ulaşmayı istediği hedeflerdir.
Miller’a göre BRICS ve Güneydoğu Asya arasındaki enformasyon alanı Batılı karar vericilerin sandığından çok daha çekişmeli: “Malezya’dan, Hindistan’dan, Singapur’dan ve Endonezya’dan birçok gazeteciyle temasım oldu. Enformasyon alanlarında, Ukrayna üzerine Batı’da görmekte olduğumuzdan çok daha fazla ortak çatışma görüyorlar.”
Bu durumda Ukrayna’yı destekleyen hükümetler bu kampanyalarla en iyi nasıl mücadele edebilir? Miller, öncelikle aynı taktikleri taklit etmemeleri gerektiğini öne sürüyor. Zira tüm bunlar, enformasyonu gerçekliğinden veya gerçek anlamından yoksun bırakmayı sağlar, “militarize edilmemesi gereken şeylerin militarize edilmesini hızlandırır.”
“Tepkiler asimetrik olmak durumunda. Platformların ötesine bakmalıyız. Facebook ve Twitter’ın hesapları kaldırması yeterli değil. Doğrudan bu platformlara saldırmak için kullanılan servis sağlayıcılara baskı yapmak zorundayız” diyor Miller ve ekliyor: “En nihayetinde spam dünyasını temizlememiz gerek diye düşünüyorum. Çünkü sorun, dışarıda birilerine retweet satan şirketlerin bulunması. Çünkü enformasyon savaşı görevlileri onlardan hizmet alıyor. Sorun, bunun yasal olması. Sorun, bu şirketlerin serbest piyasada serbestçe faaliyet gösteriyor olması.”