Saç kesimine Faşist modelleme

Otokratik rejimlerde ve diktatörlerin halka reva gördüğü yaşam biçimlerinde “saç kesimi” her zaman ön planda olmuş. Kimi zaman kökünden kazıtılan saçlarla toplumsal eşitlik denenmiş, kimi yerde milli saç modeli ortaya çıkmış, kimi zaman da işkencelerin ilk basamağı yere düşen saçlar olmuş.

Saç kesiminin kültür tarihi konulu yazı dizimin bu bölümünde sizleri biraz daha yakın tarihe götürmek istiyorum. Hatırlarsanız önceki yazılarımda, Eski Mısır’dan, Roma’dan ve Asya Uygarlıklarından örnekler vermiş, saç kesimine dair yaşanmışlıklardan bahsetmiştim.

Sezar’ın kelini örten defne yapraklı tacından, peruk kullanımıyla birlikte hareketlenen Avrupa aristokrasisinden, Hinduların dilek adadıklarında ya da bir dilekleri gerçekleştiğinde usturaya vurdukları saçların akıllı müteşebbislerce Avrupa’ya satılmasını anlattım. Bazı Afrika kabilelerinde, kadın saçlarının sepet şeklinde koruyucu içine alınıp hayvan kuyruğundan koparılmış kıllarla örülüp şekil verilmesinden, Etiyopya'da Omo Vadisi’nde yaşayan “Hamer ve Benna Kabilesi” kadınlarının saçlarına tereyağı sürerek güzelleşmelerinden söz ettim. Daha da ilginci, Afrika’nın bazı yerlerinde, yaş hayvan gübresi ile sıvanarak taranan saçların, sıtma getiren sivrisineklerle diğer uçucu haşerata karşı koruyucu olduğu düşüncesinin bugün bile geçerli olduğuna değindim!

Saç kesimi üzerine yazacak o kadar çok şey var ki, inanın bir yıl boyunca yazmak istesem çok şey bulurum, bu konuda yapılmış çok araştırma var. Sanırım en iyisi işi tadında bırakmak ve 20. Yüzyıl içindeki gelişmelerle konuyu güncele taşıyıp kapatmak.

Saç kesiminin bugün çoğumuzun yaşadığı gibi, estetik kaygıları yanında mecburiyetten doğan, ihtiyaca yönelik kurulum yerleri de var: Mesela, 1. Ve 2. Dünya savaşlarında cephelerde kurulan seyyar saç kesimi alanlarında amaç güzelleşmek değil, saçların 1 numaraya vurulmasıyla askerleri bitten korumakmış. Eski resimlere bakıldığında, yüksek rütbeli askerler dışında herkesin çok kısa saçlı olmasının neredeyse tek nedeni haşeratlardan korunma dürtüsüymüş.

Nazi toplama kamplarında sergilenen lüleli Musevi saçları

Dini inanışları ve geleneksel ritüelleri nedeniyle saçlarını lüle lüle uzatarak hiç kesmeyen Musevilerin Alman toplama kamplarında ilk karşılaştıkları zulüm saçlarının kökünden kesilmesi olmuş. Bu sonu soykırıma kadar giden acılar içinde, belki de yaşanan en büyük sosyal işkencelerden biri olmalı. Auschwitz toplama kampına getirilen Musevilerin bele kadar uzanan lüleli saçlarının acımasızca kazınıp yerlere döküldüğü mekânların soğuk yüzü bugün müze ziyaretçilerine kapılarını açıyor. Sahipsiz, siyah, bal rengi, kızıl ve hiç açılmadan kesildiği için zaman tünelinde donup kalan sarışın örgüler hala o günlerin dramını içinde barındırıyor. Böceklenmemesi için özel ilaçlarla saklanan bu saçlardan alınan DNA örnekleri, hala kayıtlarda kayıp gözüken yüz binlerin dramlarına ve buradaki varlıklarına ışık tutuyor olmalı. Nazilerin ulaştığı teknolojik devrimi saçlar üzerinde de görmek mümkün. Fırınlara gönderilen insanların ardında kalan saçlardan halı yapmak üzere tasarlanan makineler, bu konuda geliştirilmeye çalışılan farklı gereçlerin çizimleri, erdemsiz olarak erişilen bilgi ile insan onurunu zedeleyerek tasarlanan teknolojinin, yüz karası bilimsel (!) araştırmalarının arka yüzüne ışık tutuyor. 

Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Jong Un’un saç kesimi, ülkesindeki milyonlar için zorunlu estetik (!)

Geçtiğimiz yıllarda, Kuzey Kore yönetimi tarafından yapılan resmi duyuru ile ülkedeki tüm öğrencilere saç şekli olarak Devlet Başkanı Kim Jong Un’un saç modeli önerilmişti. Kuzey Kore liderinin halkı üzerindeki sert tasarrufunu bilenler, bunun nazik (!) bir öneri olmadığını, hatta sadece öğrencilerle sınırlı kalmayan kadın-erkek herkesi kapsayan bir ültimatom olduğunu tabii ki, kavramışlar. Çin'de sürgünde yaşayan bir Kuzey Koreli Güneydeki Times Gazetesine yaptığı açıklamada, 2000'li yılların ortalarına kadar “Çinli kaçakçı modeli” olarak bilinen ve karanlık işlerle özdeşleşen bu saç tipinin Kim’in teveccühü sonrasında ülkenin milli saç tipi olarak belirlenmesinin trajikomik olduğunu söylemiş; tabii ki haklı da! Cesaretiniz varsa, ya da bir daha berber ihtiyacınız olmasını istiyorsanız, bu kesim benim yüzüme gitmez, tarzım değil diye düşünün. Kuzey Kore’de zevke göre, farklı bir modelde kesim yapan berber var mıdır bilmiyorum ama düşüncesinin bile örneği var mı yok mu bilinmiyor! 

Londra'da bir berber dükkânının Kuzey Kore lideri Kim Jong-un gülen bir resmini cama asarak “kötü saç günü” adıyla fiyatlarda indirim başlatıp müşteri çekmeye çalışması, iki ülke arasında yeni bir diplomatik krize yol açmış. The Times Gazetesinin haberine göre, Kuzey Kore'de erkeklerin Devlet Başkanı Kim ile aynı tarzda saç tıraşı yaptırmaları konusunda yaşadıkları baskıya dikkat çeken Mo Nabbach isimli berber, Kuzey Kore Büyükelçiliğinden gelen yetkililerin kendisini izlediğini fark edince durumu polise haber vermiş. İki ülke arasında yaşanan atışmalar kâğıt üzerinde de, yere düşen saç tutamları üzerinde de günlerce yaşanmış, konu diplomatik yazışmalara geçmiş.

Berber, kuaför ve güzellik salonları pandemiden çok etkilendi

Korana virüsün insanları evlere hapsetmesi ve İçişleri Bakanlığının 21 Mart tarihinde 81 il valiliğine gönderdiği genelge ile berber, kuaför, güzellik merkezlerinin faaliyetlerini 11 Mayıs’a kadar durdurması, belki de ilk kez berberlerle müşterilerini çok uzun süre ayrı düşürdü. Kapatma kararına karşı ekonomik olarak çok zor durumda olduklarını, gıda masraflarını bile karşılayamayacak halde bulunduklarını söyleyen berberler karara tepki gösterseler de yasağa uydular ve bildiğiniz gibi, çok meslek erbabı gibi, ayakta kalma savaşı verdiler.

Bu süreç içinde, -ben dahil- çok kişi, bir şekilde edindiği elektrikli makine ile tıraş olmayı denedi, ya da saçlarının kesimini eşine, çocuklarına emanet etti. Tabii ki makinelere olan yoğun talep fiyatları da etkiledi ve fiyatlar bir ay içinde tam iki kat artmış. Her ne kadar Ticaret Bakanlığı, Coronavirus tedbirlerinin ardından talebin arttığı ürünlerde fahiş fiyatın önüne geçmek için haksız fiyat uygulayan firmalara ceza kesmeye başlasa da, atı alan Üsküdar’ı geçmiş ve piyasa yeni fiyatlara alışmış.

Berber malzemeleri biriktirmek, Dünyanın her yerinde saygın bir koleksiyon tipi! Geçmişe ait alet-edevatın sergilendiği müzeler, kapılarını her gün meraklı gözlere açıyorlar. Ülkemizde de bu alanda başlı başına müze açılabilecek zengin birikimi olan koleksiyonerler var. Bizimev Tv’de hazırlayıp sunduğum “Koleksiyoncu” Belgeselinde detaylı olarak tanıttığım bu tür bir birikimden kolayca bir müze çıkaracak olan belediyelere, meslek örgütlerine ve bu alanda üretim yapan firmalara kalan tek şey irtibata geçmek ve geçmişin değerlerini geleceğe taşımak adına yılların birikimine sahip çıkmak.

Güzellikleri biriktirmenizi dilerim!..  

Önceki ve Sonraki Yazılar
İrfan Yalın Arşivi