Saç kesiminin kültür tarihi

Pandemi krizi, berbersiz bir yaşamın ne derece zor olacağını da gösterdi

Covid-19 belasının günlük yaşamımıza kattığı olumsuzluklardan biri de, uzunca bir süre berbere gidememek oldu. Evlere kapandığımız ve dokunduğumuz her şeyden huylandığımız Mart, Nisan, Mayıs aylarında can derdine düşmemiz saç bakımının önüne geçti. Konuya erkekler açısından bakarsak, sanırım benim gibi çok kişi kendini tıraş etmeyi denedi, ya da evlere kapandığımız aylar içinde uzayan saçları için aile içinde çözüm aradı. Ama bu süreç kadınlar açısından daha zor geçmiş olmalı. Öyle ya biz erkekler gibi saçlarını makineye vuracak cesarette ol(a)mayanlar kim bilir ayna karşısında ne kadar sıkıntılı saatler geçirmişlerdir. Düşünüyorum da, geçen yüzyıldaki Dünya savaşlarından bu yana, özellikle büyük şehirlerde bu kadar çok insanın berbere gidememesi, kendi imkânlarıyla uzayan saçlarına çare araması - belki de- ilk kez gerçekleşiyordur.
Saç tıraşı deyip geçmeyin, saç kesimi her çağda, insanı toplumsal yaşamda tamamlayan ve ona kimlik katan bir unsur. Özellikle yerleşik hayata geçilmesinden bu yana saçların kesilmesi, uzatılması, örülmesi, boyanması, bakımının yapılması, takı ve aksesuarla bezenmesi, her çağ için farklı tarzlarda olsa da, sanayi devrimi sonrasında şehirlere göçün artmasıyla, saç kesimleri, sürekli olarak değişen modanın devingen etkisi altında olmuş.
Eski Mısır’da ölen efendileriyle gömülen berberler
Antik Mısır’da erkekler saçlarını ve sakallarını kesmiyorlarmış. Fakat ilerleyen yıllarda Geç Hanedanlık dönemi yaşayan Mısır medeniyetinde, saçlar ve sakallar traş edilmeye başlanmış; hatta kafa derileri pırıl pırıl parlayacak şekilde saçları kazıtmak “varlık” simgesi olmuş. Tıraşlı olmamanın düşük bir statüyü simgelediği bu yıllarda, uzun saç-sakal, hatta kaşlar kötü bir şey gibi algılanmış, saçlar ve tüm vücut kılları ustura ile kazıtılmış. Yapılan kazılardan gün ışığına çıkarılan buluntulara göre, saç-sakal tıraşı Mısırlılar için o kadar önemli bir hale gelmiş ki, berberler altından yapılmış ve elmas parçalarıyla süslenmiş tıraş bıçakları kullanıyorlarmış. İlginçtir, Firavunlar ve onlarla kan bağı olanlar öldüğünde berberleri ve kişisel usturaları ile birlikte gömülüyorlarmış.
Eski Yunan’da kadınlar çiçeklerle, kurdelelerle saçlarını örüp tokalarla başa sabitlerken erkekler de parlak metal ve taş parçaları ile saçlarını süslerlermiş. Zengin erkeklerin kısa olarak kesilen saçlarına sürülen zeytinyağı, aromatik kokular ve baharatlar parlak görünmesini sağlarken kraliyet ailesi üyelerinin başına serpilen altın tozu, statü olarak algılanırmış. Eski Yunan toplumunda, pek sarışın olmadığı için saçlarını sarıya ve kırmızıya boyamaya çalışan kadınların telaşına sık sık şahit olunurmuş.
Sezar’ın defneyapraklı tacı, kelini örten aksesuar mı?
Roma İmparatorluğunun kuruluş yıllarında halkın neredeyse tamamının saç modeli aynıymış. Basitçe aşağı taranan saçlar bantlarla yüzün etrafına hapsediliyor, arka tarafta enseye yakın bir yerde yapılan topuz, saçı süslüyormuş. Roma‘nın Cumhuriyet’ten İmparatorluğa geçiş dönemindeki ilk İmparatoru olan ve M.Ö. 27 ila M.S. 14 yılları arasında tam 41 yıl tahtta kalan Sezar döneminde insanlar saçları için özenmeye, saçlarını kimliklerinin bir ifadesi haline getirmeye çalışıyorlarmış. Saçlar insanların servetini, statüsünü, cinsiyetini, yaşını hatta medeni halini belirlediği gibi, özgün tasarımlarla kesilen saçlar, estetik duygusunun toplum içindeki tüm sınıflara farklı şekillerde hitap ettiğini gösteriyormuş. Bu dönemde, erkekler için uzun saçlar ve sakallar yerini özenle kısa kesim tarzlara bırakmış, sakaldan arınmış temiz yüzlerin gülüşleri ortaya çıkardığına inanılmış. Çok karmaşık saç stillerini değerli taşlardan yapılma saç tokaları süslemiş, sofistike örgüler ve düğümler saçları farklı kılmış. İlginçtir, dönemi anlatan bazı kaynaklara göre, Sezarın kendisiyle özdeşleşmiş olan defne dalı ve yapraklarından yapılma tacı, imparatorluğu simgelemesinin yanında, saçlarında oluşan bir sorunu örtmeye dönük olarak kullanılıyormuş.
Asya Coğrafyasında MÖ 1700’lü tarihlerden başlayıp günümüze dek süregelen, kafanın ustura ile kazıtılıp, sadece yan taraflarda ve ensede bir tutam saç bırakılması şeklindeki kesim, binlerce yılın mirası. Bu tür saç kesimi, uygulandığı tüm dönemlerde, ruhban sınıflara statü ve kanaat önderliği simgesi katmış; cennete kabul edilmenin şartlarından biri olarak görülmüş. Hintli kadınlar için simsiyah saçlarının farklı stillerde kesilmesi ve hem alınlarında hem de saçlarının arasında taşıdıkları değerli - yarı değerli taşlar, tılsımlı bir estetiğin dışa vurumu olarak gönüllere güzellik katmış.
Saçların ürkütücü görünümlü kesimi, savaşlarda düşman üzerinde etkiliymiş
Avrupa’da saç şekli önemli aşamalar geçirmiş. Ortaçağ boyunca, yani 400’lü yıllardan başlayan ve 1000 yıl kadar devam eden dönem içinde Roma ordusunun işgal ettiği toplumlara taşıdığı Katolik inancının Alman toplumu ve İngiltere üzerinde etkili olması saç kesim tarzlarını da etkilemiş. Özellikle askerler başlarının tepesindeki saçları çok uzatarak düşmanları nezdinde korkutucu bir görüntüye sahip olmaya çalışmışlar. İlerleyen yıllarda gür sakallar, saçların etkisini bastırmış ve ilk bakışta görünür kısım olmuş. Tüm kafayı saran uzun saç sadece kralın ve kraliyet ailesi bireylerinin hakkı olarak algılanmış. 700’lü yılların orta Avrupa’sında, erkekler saçlarını ve sakallarını ustura ile kesiyorlarmış. Bu tarz izleyen 400 yıl boyunca korunmuş; hatta papa VII Gregory, din adamlarının da saçlarını sakallarını ustura ile kesmeleri yönünde bir tamim yayınlamış. 11. Yüzyıl İle beraber saçlara verilen şekiller ve kesim tarzları tekrar değişmiş, günün modası ensede toplanan tasarımlarda olmuş. Bütün bu dönem içinde, kadın saçı, uzun ve dizlere kadar inen şekliyle kıyafetin tamamlayıcı parçasıymış. Saçların erotik görülebileceğini düşünen Katolik Kilisesi, erkeklere eşlerinin saçlarını örtecek peçe giydirmeleri çağrısında bulunmuş. Bunun üzerine evli kadınlar, peçenin yanı sıra, şapka ve file kullanmaya da başlamışlar. Rönesans dönemi kadınları, yüz hatlarını daha iyi gösterecek şekilde saçlarını geriye çekmişler ve zenginliklerini belli etmek için tamamlayıcı başlıklar kullanmışlar. Bugün özellikle gece kıyafetlerinde, düğünlerde gördüğümüz haliyle, şapka, tül, file, toka ya da farklı aksesuarları saça sabitleyerek uyarlamak, bu yıllarda çıkmış; yazım diline de “saç yapma” olarak geçmiş.
Farklı dönemlere ait verdiğim örneklerden anlaşılan şey, saç kesiminin her dönem için önemli olması ve modanın ilk olarak saçlarda kendini göstermesi. Tarihsel süreç içinde saç kesiminin kültürel evrimini, Afrika kabilelerinin saç bakım adetlerini, faşizmin uzun saçlı erkeklere olan alerjisini ve liderlerinin saç kesiminin çekiciliğine (!) özenen milyonlarca Kuzey Korelinin dramını haftaya yazacağım.
Güzellikleri biriktirmenizi dilerim!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
İrfan Yalın Arşivi