Sadakati satın al yandaşlara yozlaşma fırsatı tanı

Son Güncellenme Tarihi: Temmuz 31, 2021 / 11:33

Buraya kadar gelmeyi başaranlara Diktatör’ün El Kitabı’ndan kötü bir haberimiz var…
Artık mağdur değilsiniz.
Güç sizde.
Peki, nasıl gücünüzü pekiştirip rakiplerinizi kontrol altında tutarsınız?
Tarihteki en ünlü isimlerden Julius Sezar, kendini diktatör ilan ettikten iki yıl sonra hem de oğlu saydığı Brütüs’ün başını çektiği yandaşları tarafından sırtından bıçaklanarak öldürüldü.
“Sen de mi Brütüs?” ün kısa hikâyesi…
Rakipleri kontrol altında tutmada en iyilerden biri Irak’ın diktatörü Saddam Hüseyin’di. Tiranların mantrasını da en iyi o uygulayanlardan biri oldu:
Öldür ya da öl.

TAKTİK:
RAKİPLERİNİ BASTIR
Saddam Hüseyin acımasızdı, şüphe duyması bile öldürmek için yeterliydi.
Darbeyle iktidarı ele geçiren ekipte yer aldığı için Baas Partisi’nin gözdelerindendi.
Saddam 10 yıldır Cumhurbaşkanı Yardımcısı’ydı. Bir gün, kuzeni olan Cumhurbaşkanı Ahmet Hasan el-Bekir’e gidip “Yaşlanıyorsun. Sağlığın da çok iyi değilmiş. Artık emekli olma zamanı” dedi ve el-Bekir ertesi gün “Emekli oluyorum” diye açıklama yaptı.
Çünkü ziyaret, “Ya emeklilik, ya idam” anlamına geliyordu.
Ve 16 Temmuz 1979’da Saddam artık Cumhurbaşkanı idi.

TAKTİK:
HER YERDE OLUN
Bir tiran olarak hayatta kalmak için her yerde gözünüz, kulağınız ve adamlarınız olmalı.
Bu yüzden her diktatörün en iyi dostu, acımasız gizli polistir.
1930’lardaki “Büyük Terör” sırasında Stalin’in gizli polisi NKVD, Stalin’e ve onun rejimine karşı çıkan neredeyse bir milyon “halk düşmanı”nın tutuklanıp infaz edilmesine önayak oldu.
Uganda’da İdi Amin, “sadakat”i sağlamak için Devlet Soruşturma Teşkilatı’nı kullandı. Bu teşkilat; kabile üyeleri, yerel suçlular ve yabancı paralı askerlerden oluşuyordu.
Ancak gizli polis tek başına yeterli olmaz. Her yere uzanan bir muhbir ağına ihtiyacınız var.
Saddam rejiminde Baasçılar herkesi izliyordu.
Muhalifler başka ülkelere gittiklerinde bile Saddam onlara da ulaşılabilir olduklarını bilmelerini sağlardı.
Büyük Britanya’ya kaçmak zorunda kalan eski başbakanlardan el-Naif Londra’da Saddam’ın ajanları tarafından ikinci denemede öldürülmüştü.

TAKTİK:
SADAKATİ SATIN AL
Sevginin satın alınamayacağını söyleyen muhtemelen yeterince denememiştir.
Kleptokrasi: Ulusun
tüm kaynaklarını çalmak
Yakınlarınızdakinin sadakatini satın almanın çok basit bir yolu var:
Başkalarından alabileceklerinin çok daha fazlasını liderlerinden alabileceklerini bilmeleri gerek.
İktidarda kalmanın etkili yolu, koalisyona rüşvet verip yozlaşmaları için fırsatlar sağlamaktır.
Maliyet yüksek değil mi?
Peki, bu para nereden gelir?
Bu tür rejimlerin çoğu komplike kleptokrasi rejimleri.
Kleptokrasi; ulusunuzun tüm kaynaklarını çalmak anlamına geliyor.

  1. adım: Doğal kaynaklarınızı kamulaştırın… Petrol, altın, doğal gaz. Bir ederi varsa, devletin yani sizin kontrolünüzde olmalı.
  2. adım: Başa adamlarınızı getirin. Hakeme para yedirmeden büyük maça çıkılmaz! Ülkenizi soymadan önce tüm karar otoritelerinin yandaşınız olduğuna emin olun.
  3. adım: Ticareti ele geçirin. Fiyatları şişirin. Talebi artırmak için mal saklayın. Fahiş vergiler alın. Sonra nakit akışını izleyin.
    Fakir bir çobanın oğlu olan Saddam, bu tekniği mükemmelleştirerek net servetini 2 milyar dolara çıkardı.
    Paraları cebe indirmek ne kadar keyifliyse de akıllı bir tiran paylaşmayı da bilir.
    Saddam devletin parasını, kaynaklarını çaldı ama bunu sadece kendini zenginleştirmek için kullanmadı, hamilik yapmak için de kullandı.
    Üst düzey parti üyelerinin sadakatini satın aldı.
    Bazı tiranlar devletin ve halkın parasını öyle bir iç ederler ki yakın çevrelerini doyuracak para kalmaz. Ondan sonra da çok uzun yaşamazlar.
    Aklınız varsa halkla paylaşmak için de kenara para koyarsınız.
    Saddam’ın yaptığı en ünlü şeylerden biri; Iraklılara evlerinde sürpriz ziyaretleriydi. Evlere girdiğinde ilk yaptığı şey, buzdolaplarını açmak olurdu. Tüm Iraklılara yemek getiren adam olduğuna dair bir algısı vardı. Boş bir buzdolabı gördüğünde hediyeler yağdırdığını göstermeyi asla ihmal etmezdi.
    Yani bir cazibesi vardı ama bu cazibe korkuyla karışıktı.
    1979’da Humeyni’nin İran’da İslam Devrimi yapmasının ardından Saddam’ın huzuru kaçtı. Çünkü yeni rejim, Irak’ta isyanları teşvik ediyordu.
    Saddam Hüseyin hiç tereddüt etmeden İran’a saldırdı. Bunun kısa bir savaş olacağına inanıyordu.
    İŞLER ZORA GİRERSE
    ELDEKİ TEK ŞEY KORKUDUR
    Savaşın 10’uncu ayında bakanlarını da saran huzursuzlukları gören Saddam, onlara biraz ‘terbiye’ verme kararı aldı. Hepsine eşyalarını hazırlatıp kara perdeli bir otobüsle bilmedikleri bir yere götürdü. Onları bir binaya kapattı. Saatler sonra yanlarına gitti. Bakanlar endişeliydi ama Saddam sürpriz bir son hazırlamıştı. Kapıları açtırdığında bir ziyafet buldular. Çıkışta da ceplerine 1.000’er dolarlık zarf koyup evlerine yolladı.
    Ama mesaj açıktır… Bir dahakine bu kadar şanslı olmayabilirler.
    Korkuyu canlı tutuyordu.
    İşler zora girdiğinde elinizdeki tek şey korkudur.

TAKTİK:
HERKES
HARCANABİLİRDİR
Birinci Körfez Savaşı’nda koalisyon güçlerine yenildikten sonra Saddam iktidarda kalmayı başardı ama sarsılan otoritesini pekiştirmeliydi. Bu en sevdiklerini öldürmekle sağlansa bile…
Saddam Irak’ın nükleer planını damadı Hüseyin Kamil’e teslim etmişti. Diğer kızı da Kamil’in kardeşiyle evliydi.
Saddam’ın sadist oğlu Uday, babasının gözünde parlayan eniştesi Hüseyin Kamil’i radarına almış peşini bırakmıyordu. Damat, öldürüleceğini biliyordu. Kamil kardeşler bir gece eşleriyle birlikte Ürdün’e kaçtı. Saddam’ın canı sıkkındı. Özellikle nükleer planlarını teslim ettiği damadının ABD gizli servisi CIA ile konuşmaya başladığını öğrenince.
Saddam kızlarını arar. Her şeyi unutmaya hazırdır. Kızlar ve damatlar ikna olur ve hepsi döner. Ama Saddam sözünü tutmaz. Kızlarını Kamil Kardeşlerden boşanmaya zorlar.
Birkaç gün sonra Saddam hükümeti bir açıklama yapar:
İki eski damat evlerinde yaşanan aile içi çatışmada öldü…
Gerçek tabii ki farklıdır. Üstelik Saddam’ın yolladığı “ölüm mangası”nda iki oğlu Uday ve Kusay da vardır.
Vahşet burada bitmiyor… Eski damatların bedenleri bir kamyonun arkasına bağlanır ve kalan parçalar şehirde herkes görene kadar dolaştırılır.
Tüm ülke dehşete düşerek mesajı almıştı:
“Bana itaatsizlik eden kendi damatlarıma bile bunu yapabilirim.”
Saddam Irak’ı 24 yıl böyle yönetti, saklandığı bir çukurda yakalanıp ABD işgalindeki ülkesinin mahkemesinde idam edilene kadar…

Saddam ilk iş Baas’ı toplar, korku iklimi için idamlar başlar…

TAKTİK:
EGEMENLİK KUR
Ele geçirmek yetmez, iktidarda kalmak için sürekli tetikte olmak gerekir.
Size rakip olma ihtimali olan herkesin mutlak kontrol altında tutulup “hadlerinin” bildirilmesi gerekir.
Tehlikeli hırsları olan en yakın müttefikler de dahil.
En küçük ihmal bile rakiplerde “Bu adam savunmasız” duygusu yaratabilir.
Onlara fırsat tanımayın…
Ki bu adamlar fırsat tanımadı:
Mao ile birlikte Uzun Yürüyüş’te olan tüm generaller öldü. Birkaç yıl içinde.
Küba’da Fidel Castro adına devrime katılıp savaşan neredeyse her bir insan iki yıl içinde öldü.
Peki ya Josef Stalin’in Sovyet Rusya’daki ilk yoldaşları? Hepsi çok kısa süre içinde öldü…
Saddam ise bunu ileriye taşıyıp sürpriz bir hamle yaptı.
Cumhurbaşkanı oluşunun 6. gününde Saddam’ın arkadaşlarından biri onun yönetimi el-Bekir’den almasından hoşnut olmayanların varlığından söz etti.
Saddam Baas Partisi üyesi herkesi hemen toplantıya çağırdı. Alkışlarla salona girdi, masaya oturup ünlü purosunu yaktıktan sonra, “Bu odada benim liderliğime karşı çıkanlar varmış” diye salondakilere seslendi:
“Komplocular hayaller kuruyor.”
Sonra da Baas’ın önde gelen ve saygın isimlerinden Maşadi ezberlenmiş olduğu anlaşılan bir konuşma yapıyor ve Saddam Hüseyin’e karşı bir komplo ve darbe planladığını itiraf ediyor.
Bu tabii uydurmaydı ve Maşadi’nin sonraki beyanlarında işkence gördüğünü söylediği ortaya çıktı.
Ve Maşadi tek tek isimler okumaya başladı. Bu Baasçılar kendisinin suç ortağı komploculardı!!!
Saddam çok keyifli görünüyordu.
Ve sivil polisler salona girip tek tek isimleri okunanları götürüyordu. Salonda panik havası vardı.
Götürülenler ise kısa sürede Saddam vahşeti ile yüzleşti. Sadece o gün 20’den fazla kişi idam edildi.
Bu tiyatro, Irak’ın yeni liderinin otoritesini korumak için yapabileceklerine dair her şüpheyi giderdi.
Mesajı almayan varsa diye de o toplantının videosu herkese, yurt dışı temsilciliklere kadar gönderildi:
“Rejime ve liderlerine ihanet edenlere ne olduğunu görün.”

YARIN:
SEVGİ Mİ, KORKU MU?

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top