“Şarkıdaki sorgulamanın rakı sofrasındaymış gibi samimi olmasını istedik”

“Sarhoş mektubu okunmaz” denir de bence asıl onun mektubu okunur. Birisi dut gibiyken içinden geçeni kağıda dökmek istiyorsa orada ‘samimiyet’ten başka bir şey bulamazsınız. Nefes gibidir o satırlar sarhoşun içinden çıkan. Sapkın’ın son teklisi Sarhoşun Mektubu da öyle. ‘İçeriden’ geliyor kulağa. Hem de sapına kadar rock’la!

2016 yılından beri müzik yapan Sapkın ilk olarak Güneşi Beklerken ile 2019’da dinleyicinin huzuruna çıkmıştı. Daha sonra sırasıyla, Macera, Kadeh ve Aralık 2020’de yayınladıkları Yokluklar Krallığı’nı yayınladılar. Deniz Şahiner (davul), Gökberk Ağırbaş (lead gitar), Mehmet Sevdeğer (bas gitar) ve Canberk Ergün’den (vokal/ritim gitar) oluşan Sapkın şu sıralar pek rastlayamadığımız, içine pek bir şey katılmamış rock sound’u ve şarkının adında olduğu gibi kıyak kafayken içlerinde ne varsa ortaya döktükleri Sarhoşun Mektubu ile dinleyiciyi kalpten yakalıyor. Sapkın’la hikayelerini ve yeni şarkılarını konuştuk... 

Nasıl bir araya geldiniz?

Deniz Şahiner: Mehmet ile aynı sınıftaydık. Beraber müzik yapmaya başladık. O sıralar 2 farklı arkadaşla çalıyorduk fakat yaptığımız müziğin tam olarak istediğimiz olmadığını fark ettik. Ben zaten Gökberk’i tanıyordum. Diğer 2 arkadaşımız gruptan ayrılınca bize de yeni insanlarla tanışmak için bir fırsat doğdu. Sırasıyla Gökberk ve Canberk grubumuza katıldı ve grup şekil olarak bugünkü haline geldi. Ancak elbette belli başlı değişiklikler geçirdik. Mesela bunlardan biri Mehmet’in 3 farklı enstrüman değiştirmesidir.

Sapkın ismi nereden geliyor?

D.S.: Zamanla kulüp içinde sahne aldıktan sonra bir isim koymak istedik ve toplandık.

Gökberk Rıza Ağırbaş: Gruptaki insanların hayat tarzı, düşünceleri, yaşantıları birbirinden apayrıydı. Bizi en iyi ifade edecek grup ismini bulmamız gerekiyordu

Canberk Ergün: Fikirleri sesli düşünürken "Sapkın" çıktı ağzımızdan ve anlık bir yükselme sonucunu seçtik. Asıl anlamı "doğru yoldan ayrılmış kimse" demek ve biz de kendi doğrularına göre hareket eden, kendi içinde bile birbirine pek benzemeyen ama buna rağmen uyumlu dört bireyiz. İstemeden, bizimle örtüşen bir isim seçmiş olduk özetle.

İlk teklinizden itibaren şarkılarınız – Macera ve Yokluklar Krallığı’nı dışarıda tutuyorum- bildiğimiz, gerçek rock formunda ortaya çıkmış. Günümüzde ise rock çok fazla alt başlığa yayılmış durumda. Ve o ‘temel’e bağlı eserlere çok fazla rağbet yok. Siz nasıl bağlı kaldınız bu ‘kök’e?

D.S.: Aslında günümüzdeki rock müzikleri dinlediğimde tatmin olmuyorum ve eski 2000'lerde çıkmış olan rock parçaları daha çok tatmin ediyor beni. Şu an bile Türkiye'de bu köke bağlı kalan grup sayısı çok az. Canberk de bize projelerinden bahsetmişti. Beraber üretmeye başladığımızda aslında çıkan ürünün istem dışı rock müziğin kökenlerine bağlı kaldığını fark ettik.

C.E.: Bir şeyin en saf, en doğal hali her zaman en iyisidir diye düşünüyorum. Ne kadar değişime uğrasa da alt başlıklara yayılsa da "kök haliyle rock" bizi en iyi ifade edebilen cümledir belki. Bu elbette rock ekolüne bizim de yorumumuzu katmadan, orijinal olmayan bir iş ortaya koymayacağımız anlamına gelmiyor. Burada yaptığımız işin değer görmesini tabii ki umursuyoruz ama önceliğimiz bizim piyasa için değil kendimiz için, severek bir iş yapmak. Sırf değer görsün diye tüketilip biten işler değil, dünyaya kazık çakan şeyler üretmeye çalışıyoruz.

G.R.A.: Hala 2000'lerin başında yayınlanmış albümleri dinlemekten sıkılmadık. Bu jenre sadece 2000 değil 70 ve 80'leri de hala sıkılmadan dinliyor. Eğer kaliteli bir iş çıkartırsak bundan 20 sene sonra 2020'ler için de bizim için böyle konuşulsun çok isteriz.

Mehmet Sevdeğer: Rock müziği gerçekten seviyorum ama kişisel olarak sadece rock müziğe bağlı kalmadığımı da belirtmeliyim. Rock zamanla grubumuzun ortak noktası oldu ve bu müziği kendimiz için yaparak başladık. Zamanla ülkemizdeki rock türüne olan açlığı da göz önünde bulundurarak bu yolda devam etmek istediğimizi görüyorum.

Yukarıdaki soruyla bağlantılı olarak şunu sormak isterim: Bana gönderdiğiniz bültende, “Güncel rock müziğin geçirdiği değişimler sonucu eski rock müzikten esinlenen grup,” yazıyor. Pek sarmıyor mu ‘güncel rock müzik’? O yüzden mi ‘eski rock müzik’ten esinlendiniz?

C.B.: Güncel rock müzikte tabii ki sevilesi parçalar üretiliyor. İçinde alışılmadık birçok farklı efekt ve modülasyon kullanılıyor. Modernleşmek adına güzel adımlar aslında. Ancak söylediğim gibi doğal olan daha samimi geliyor, daha bir bizlik. Dinlemek kadar o tarza yakın müzik yapmak da zevk veriyor dolayısıyla.

D.S.: Günümüzde çıkan rock müzik kategorisi altında servis edilen parçalara baktığımda belki biraz "eskici" olduğum için bana hitap etmiyor. O yüzden günlük hayatta bile dinlediğim müzikler eskiden çıkmış ve buram buram rock kokan müzikler oluyor. Dolasıyla müzik üretim aşamasına bu düşüncelerim yansımış oluyor.

M.S.: Müziğin sentezlenmesine karşı olmamakla birlikte rock müziğin popülarite adına rap gibi pek çok müzik kültürüyle ilişkilendirilme çabası içinde bulunulduğunu düşünüyorum. Bu çaba çoğu zaman beni tatmin etmiyor, rock müzik dinlediğimde gerçekten rock müzik dinlemek istiyorum ve esinleniyorum.

G.R.A.: Ben zaten hala 90 yıllarında çıkan efsanevi albümlerin sound’larını benimsemiş ve kendi çalımımı da bu düzlemde yaratmış biri olarak cevabım tabii ki de güncel rock müzik sound’larını beni tatmin etmediği yönünde.

Yeni tekliniz Sarhoşun Mektubu nasıl ortaya çıktı?

C.B.: Pandeminin en güzel yanlarından birisi oldu. Üretim kısmı çoğunlukla bende oluyor ve bu süreçte eve kapanmak üretebileceğim, kendimi dinleyebileceğim güzel bir fırsat oldu. Çoğu müzisyen gibi ben de gitarımla takılırken kendiliğinden şarkının riff’i oluştu. Bunun üstüne şarkıyı kurmaya başladım. Her şey oldukça spontane gelişti aslında Sarhoşun Mektubu için. Bir nevi şarkı bana geldi. Ben de bekletmek istemedim. Anlayacağınız daha dumanı üstündeyken servis edildi. Ancak parçanın belli başlı bir hikayesi yok. Hayatın içinde yaşanan şeylerden, farklı ruh hallerinden beslenen bir parça oldu. Anlam yüklemeyi dinleyiciye bırakmayı tercih ederim çünkü o çok daha büyülü ve değerli oluyor. Dinleyici, şarkı ile bağını kendi hisleriyle kursun isterim benim anlattıklarımla şekillendirmesin.

Şarkıda kendini kaybetmiş biri var sanırım. Dışarılarda geziyor, biraz da kazık yemiş gibi. Üzerindeki lanetin geçmesi için kendine dönmesi gerekiyor, kendini sevmesi gerekiyor. Kafası kıyakken yazdığı bu ‘mektup’ kendine mi?

C.B.: Evet, aslında elimizde hayatın sillesini sık sık yemiş bir sarhoş abimiz var. Başına gelenlerin ve tüm uğursuzlukların hepsinin kendini sevmemesinden kaynaklı olduğuna inanıyor. Ancak mektup onu dinleyene mi, duvara mı yoksa elindeki kadehe mi bunu asla bilmiyoruz. Belki mektup bile değildir, içini döktüğü bir kâğıt parçasıdır.

D.S.: Sarhoşun kendine yazdığı mektup, aslında normal bir zamanda kendine söylemeye cesaret edemeyeceği şeyleri tamamen çıplak bir şekilde yansıtıyordu. Canberk’in kurduğu cümleler bana tamamen bunu hissettirdi.

M.S.: Biraz kendine biraz da evrene galiba. Ama evet, bence de o lanetin geçmesi için kendisini hatırlaması, kendisini sevmesi gerekiyor.

G.R.A.: Bu mektup onun değer verdiği bir insana yazılmış bir nasihat ama asla okunmayan.

Şarkı sözlerinizdeki sade anlatıma Sarhoşun Mektubu’nda da rastlıyoruz. Herkes kendi bilir elbette ama sizin anlatım tarzınız daha samimi mi değil mi?

C.B.: Bizim açımızdan samimi aslında. En nihayetinde önce yaptığımız işi kendimiz sevmeyi düşünsek de bu parçaları insanlara sunuyoruz ve karmaşık bir anlatım ile dinleyiciyi zorlamak istemeyiz. Sarhoşun Mektubu’ndaki karakterimiz sarhoş, kendi hakkında belirli yargılara varmış birisi ve bu yargılar da dinleyiciler tarafından oldukça sorgulanabilir. Amacımız da bu sorgulamayı bir rakı sofrasındaymış gibi samimi olmasını istedik.

G.R.A.: Karmaşık bir anlatı yerine daha sade bir dil kullanmamızın sebebi toplumdaki kargaşanın içinde gerçekten anlaşılabilir bir iş yapmak. Biz de iğnelemek, yermek belki de gizliden gizliye mesajlar vermek isterdik ama anlaşılmak için geç kalmak istemiyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi