SEO’nun geldiği korkunç nokta

S.E.O. yani arama motoru optimizasyonu. Yıllar önce sadece web siteleri vardı. O zamanlar aradığınız siteye ulaşmak oldukça zordu. Bu nedenle indeksler oluşmaya başladı. Yani bir konuda en iyi sitelerin alt alta yazılması ile oluşan listeler. Tabii site sayıları artmaya başlayınca hani şu hepimizin bildiği efsane ortaya çıktı. İki doktora öğrencisi evinin garajında bir projeye başladılar. Bunlardan biri belli bir gruptaki web sitelerini sıralamak için bir denklem geliştirdi. Bu denklem sitenin içinde arama motorunun ulaşabildiği bilgilerin hangilerinin yazılmış olduğundan yola çıkarak, kodlamasına özen gösterilerin sitelerinin listede üste çıkmasını sağlamak için yapılmıştı. Site sayıları artmaya, arama motoru indeksi büyümeye başladıkça üste çıkmak da zor olmaya başladı.
Bu arada arama motoru reklam almaya başlamıştı. Yani reklamla üste çıkmak mümkün oluyordu ancak bunun için de çok para ayırma ihtiyacı oluşmaya başladı. Bu sitesinde kendi tanıtımını yapan şirketler için sorun olmakla birlikte özellikle sitesindeki içerik üzerinden reklam almaya çalışan içerik sahiplerini çok etkiledi.
İşte tam bu noktada dünya ile Türkiye biribirinden ayrıldı. Daha önce de yazdığım gibi Türkiye’de reklam gelirleri trafikle çok ilgili olduğundan, reklam müdürleri, editörleri trafik konusunda sıkıştırdılar. Sonuç alamayınca da daha ileri gidip para ile içerik satın almaya başladılar. İşte Türkiye’de SEO bundan sonra gazete ve haber sitelerinin her içerikte en üste çıkma yarışına dönüştü. Gazeteler arama motorlarında her başlıkta en üstte görünmek için neredeyse her konuda içerik üretmeye başladılar. Bu içerikler hemen hemen her konuda olabiliyordu. Hatta bazen trafik almak için olmayan içeriklerin bile sayfasının açıldığını görebiliyorduk. Mesela daha başlamamış olan derbi maçının sonucu, bitmemiş yarışmanın kazananı, hatta rakip medya grubundaki televizyonda yayınlanan yarışmanın sorusunun cevabını…
İşte tam bu noktada SEO tarafında iyi işler de yapıldı. Bu dönemde kurumsal bloglar ortaya çıkmaya başladı. Kurum kendi alanındaki içeriği blogger ve influencer’lara telifle yazdırıp bu yeni içerikten trafik kazanmaya başladı. Bunun en iyi örneklerinden birini Turkcell yaptı. Teknoloji alanında ülkenin bütün önemli isimlerine içerikler ürettirdi. Bunlar üzerinden hem kendi konusuna yakın bir trafik aldı hem de google indeksindeki yerini güçlendirdi.
Ancak aradan geçen zamanda ne yazık ki; bu alanda da çok yanlış işler oluşmaya başlandı. Son günlerde sosyal medyada en çok konuşulan google.com aramalarından biri, “kış sebzeleri”. Aradığınızda ise İş Bankası’na ulaşıyorsunuz.
Ben bir de blog sayfasına baktım. Sağlık’tan “ilham”a ve kişisel gelişime kadar birçok konu var.
Şimdi bunları görüyorsuz da gelecekte, nelerle karşılaşırız tahmin etmekte ciddi anlamda zorlanıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Atıf Ünaldı Arşivi