“Sevginin gücü var mı?/Kaybeder mi tüm kötü kalpli adamları?/Çaldılar her şeyi”

Suriye’deki savaştan yeni bir hayata yelken açmak isteyen ancak bindiği bot Bodrum’da batan Aylan bebeğin karaya vurmuş fotoğrafının bizlere patlattığı tokadın üstünden altı yıl geçti. Genç sanatçı Emre Azaklar, yeni şarkısı Çok Geç’te, Aylan bebeğin ağzından hepimizden hesap soruyor.

Suriye İç Savaşı 2011 yılında başlamıştı. Birleşmiş Milletler verilerine göre 2015 yılının Ocak ayında savaşta ölenlerin sayısı 220.000’di. Savaştan kaçarken Ege ve Akdeniz’in karanlık sularında boğulanlar hariç. Birleşmiş Milletler’in bu resmi ‘ölü’ açıklamasıyla aynı yıl 2 Eylül’de Bodrum’dan yola çıkan 14 kişilik bir fiber tekne battı. Bu ne ilk ne de son olacağı için şöyle bir “Vah vah”layıp geçildi üzerinden. Ancak Akyarlar Mahallesi Fenerburnu Sahili’nde dalgaların karaya ‘teslim ettiği’ 3 yaşındaki cansız bebek, tüm dünyaya sağlam bir tokat attı. Yoktu artık. Gerçek adı Alan’dı. Kamuoyunda Aylan olarak anıldı ve öyle kaldı. Hepimiz çok sarsıldık. O fotoğrafı sosyal medya hesaplarımızdan paylaştık. Aynalı camlı plazalarımızdaki iş yerlerimizde kahvelerimizi yudumlarken bir kez daha üzüldük. Akşam eve geldiğimizde televizyonda izleyip bu defa küfürler ettik savaşa. Sonra? Kanalı değiştirip sırtımızı koltuğa yaslayıp merakla beklediğimiz dizinin yeni bölümünü izlemeye koyulduk… Bu kadar basitti işte.

Sanata duacı olduğumuzun bir ispatıyla daha karşı karşıya kaldığım için mutluyum. Genç sanatçı Emre Azaklar, Aylan bebeğin ölümünden altı yıl geçtikten sonra bize Aylan bebeği tekrar hatırlatacak Çok Geç şarkısını yaptı. Hayatı bizzat Aylan bebeğin ağzından sorgulayan Azaklar’ın şarkısı bir ağıt değil. Niyeti de kimseyi gözyaşlarına boğmak değil. Sadece soruyor minik Aylan: “Sevginin gücü var mı?/Kaybeder mi tüm kötü kalpli adamları?/Çaldılar her şeyi.” Cevabı dinleyen bulsun deyip sözü şarkının ve hikayesini dinlediğimiz Emre Azaklar’a bırakalım…

Aylan bebeğin o fotoğrafı birçok şey barındırıyordu içinde. Hala da öyle. Müzisyen kimliğini bir kenara bırakıp ne düşündüğünü sorsam o fotoğraf için…

Aylan bebek bir sembol oldu. Aslında Aylan bebek gibi çok çocuk daha yaşamını yitirdi bu yolculuklarda. Sadece görebildiklerimiz basına yansıyanlar. Hiç bilmediğimiz, o ya da bu şekilde savaşların yok ettiği çok çocuk var ne yazık ki. Bunu bilmek bile vicdanen çok zorluyor beni. Dünya doğası gereği adaletsiz bir yer bunun bilincindeyim fakat bu kadar acımasız bir yere dönüştüren insanın ta kendisi. Benim sorunum burada başlıyor.

O fotoğrafın üzerinden altı yıl geçmiş. Yeni şarkın Çok Geç nasıl bir hikayeyle, süreçte ortaya çıktı? Sanatta, düşüncenin esere ani dönüşümünün bir örneği sanırım bu şarkı. Altı yıl sadece bu konu üstüne düşünsen bir şey çıkmazdı sanırım?

Bu fotoğraf farkında olmadan bilinçaltıma işlemiş sanırım. Ben şarkıyı 2020 yılında yazdım. Olayın üzerinden beş yıl geçmişti şarkı ortaya çıktığında. Senin de dediğin gibi uzun süre bunun üzerine düşünüp çalışarak çıkarabileceğim bir şey değil bu. Daha önce telefona kaydettiğim bir melodi çok hoşuma gitti. Gitar çalarken sürekli elim o melodiye gitmeye başladı. Bunlar benim için işarettir zaten. Bir şarkı yaparken bir melodiye tutulmaya başladıysam sıradaki şarkı onun üzerinden olacaktır. Sonra melodi üzerine sözler söylemeye başladım ama bir iki denemeden sonra hiç bir şey yazamadım. Açıkçası bir konu da yoktu aklımda. Yine bir gün melodiyi çalarken sorular sormaya başladım. O anda o fotoğraf belirdi ve Aylan bebek geldi aklıma. Sanki o soruyormuş gibi bir hal aldı sözler. Onun gözünden baktıktan sonra sözleri yazmam on ya da on beş dakikamı almıştır. Ufak tefek düzeltmeler dışında tüm sözleri yazmıştım. O yüzden bu şarkının yeri benim için ayrıdır. Melodi ile sözlerin birbirini çektiğini düşünüyorum bu şarkıda. Ben kendimi aracı gibi hissediyorum.

Çok Geç’i yazarken salt Aylan bebek mi vardı aklında? Yani dizelerdeki o sorular Aylan bebeğin ağzından mı çıktı senin mi?

Sadece Aylan bebek vardı aklımda soruları sorarken. Daha hissetmeye dünyayı algılamaya yeni başlamış bir çocuk Aylan. Göçmen, mülteci gibi sıfatları yakıştıramıyorum. O sadece bir çocuktu. Artık bu dünyada olmayan, yaşayacağı her şey elinden alınmış bir bebeğin ağzından sorular bunlar.

Şarkı çok hüzünlü sözlere sahip ama sound olarak da temposu yüksek. Bu iki tezat durumu vücuda getirmek zor olmuyor mu?

Ruhu yakaladıktan sonra tempo ve sözler bunun bir parçası oluyor. Bir çizgisi varsa şarkı da kendi yerini bulmak için çabalıyor. Biraz su akar yolunu bulur durumu aslında. Özel bir çabanız yoksa bu durumla ilgili akışında her şey yolunu buluyor. Bu tezatlık bu noktadan sonra şarkının özel tatlarından biri olduğunu düşünüyorum.

Şarkının sonundaki anlamı bulmayı dinleyiciye bırakmışsın ama o vokal dubleleri “Çok geç, çok geç” diyerek sanki gerekli mesajı hafızalara gönderiyor gibi…

Bunun yanında ince bir detay daha var aslında. Klibi izleyince dinleyicinin de farkına varacağını düşündüğüm bir detay bu. Vokal frekansları bir yerde tizleşip pesleşiyor. Tam bu sırada klipte kameranın suda çırpınışını görüyoruz. Aslında burada Aylan bebeğin gözünden bakıp dinleyicinin kendisini Aylan’ın yerine koymasını istedim.

Son dönemde özellikle senin jenerasyonundaki sanatçılarda toplumsal meselelere değinen işlere çok rastlıyoruz. Bu bilinçlenmeyle mi, dünyanın gidişatının artık susulamaz hale gelmesiyle mi, ikisinin doğal sonucuyla mı alakalı sence? 

Aslında Türkiye’de ve dünyada ses çıkartılması gereken olaylar hep oluyor. Bu bugünün meselesi değil. İnsanlığın geçmişi acı hikayelerle dolu. Her dönemde bilinçli topluluk ve sanatçı mevcuttu fakat sesini nasıl ve ne kadar duyurabildiği burada önemli. Benim dönemimde şansımız özgür bir şekilde dijital ve sosyal medyalardan sesimizi duyurabilmemiz. Yoksa hiçbir dönemde tepki vermeden yaşayabileceğiniz bir dünya olduğunu düşünmüyorum. O yüzden benim jenerasyonumda toplumsal olaylara eskisinden fazla değinildiğini düşünmüyorum. Her zamanki kadardır. Bunu bir eleştiri ya da serzeniş olarak söylemiyorum bu arada yanlış anlaşılmasın. Sadece sosyal medya araçları sayesinde daha çok ulaşılabilir olmasına bağlıyorum bu durumu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi