ŞIMARIKLIK DEMEZSENİZ

Kimse 3-0 alınan maçtan sonra tatsız olmaz, eleştiri yazıları kaleme almaz. Ancak büyük coşkulardan bahsetmek de pek mümkün değil. Zayıf rakibin bir de ikinci yarıyı on kişi oynamışsa bu maçı kıstas almak zor. Dahası, attığın iki gol de bireysel beceri ve goller dışında pek pozisyonun da yok. Yani abartmayalım.

Maça gelirsek hem iyi haberler var hem kötü. İyi haberlerle başlayalım;
Benim gibi yeni transferleri eleştirenlere “kötü” ama Fenerbahçe’ye iyi haber, Lincoln ve Arao iş yapacak. Fenerbahçe sahaya 4-4-2 gibi çıktı ama Arao sık sık 3. Stoper gibi defansın içine girdi. Böylece takım 4-1-3-2 gibi dizildi. Kimi zaman da görüntü üçlü defans gibiydi. Arao bu kurgularda defansif anlamda başarılıydı ama ileriye verdiği uzun paslarla göz doldurdu. Geriden iyi bir oyun kurucu olacağı izlenimini verdi.

Benim gibi Arda hayranlarına kötü, Fenerbahçe’ye bir başka iyi haber; bu Lincoln varken Arda yedek kalır. Sol ayağıyla güzel işler yapan Lincoln hem oyun kuruculuk anlamında başarılıydı hem de attığı iki gol de çok şıktı. Belli ki Fenerbahçe’nin Arda ve İrfan Can’dan sonra iyi duran top kullanan bir adamı daha oldu.

Benim gibi futbolun ilk adımının çalım atmak olduğuna inananlara iyi haber; Fenerbahçe’de artık çok sayıda şık çalım atan adam ve dahası buna destek veren bir hocası var. Mesela Emre Mor futbolun çalım atmak olduğunu hatırlatıyor. 3 kişinin 5-6 pasla adam geçtiği mekanik futbol yerine tek bir bilek hareketiyle rakibi geçerseniz tribünleri mest edersiniz. Emre, Lincoln, Osayi, Ferdi, Valencia ve Bruma hepsi çekinmeden çalım atmayı deniyor. Yalnız Bruma keşke neden çalım attığını düşünse ve gerisini getirebilse.

Benim gibi futbolun nihayetinde gol olduğuna inananlara kötü haber; Fenerbahçe pozisyon üretmekte ve gol atmakta zorlanıyor. Zayıf bir rakip, üstelik ikinci yarının hemen başında on kişi kalmış ve kazanmayı düşünmüyorlar bile. Buna rağmen Fenerbahçe 10-12 pozisyon üretebilmişse sorun var demektir. Üstelik Lincoln’ün attığı iki gol de bireysel başarı. Valencia, Rossi ileri ikilisinde ısrar ediyor Jesus ama yakında vazgeçeceğine inanmak mümkün.

Rakip on kişi kaldıktan sonra bile oyun sistemini değiştirmeyen Jesus belli ki takıma daha tam güvenemiyor. Kendi getirdiği adamları kadroya yerleştiriyor, eskileri istediği gibi “tanıyor”. Yakında “bildiği adamlarla” oynayabilecek. Ancak bu pozisyon ve gol sorununu çözmeli.

Bir de Jesus’un hem maçtan önce hem sonra yaptığı açıklamalar enteresandı. Bizim bildiğimiz Fenerbahçe tüm kulvarlarda mücadele eder ve mücadele ettiği tüm kulvarlarda da şampiyonluğa oynar. Biz böyle öğrendik, inandık. Ama belli ki Jesus böyle düşünmüyor “bizim için önemli olan Türkiye ligindeki şampiyonluk” diyor.

Eğer bu bir taktik, strateji değilse iki türlü yorum yapmak mümkün; Ya kimse bu arkadaşa Fenerbahçe tarihini, Fenerbahçe misyonunu, Fenerbahçeliliği anlatmamış ya da “Usta şampiyonluk diye ölüyoruz, her ne olursa olsun bizi şampiyon yap” demişler, adamcağız da son derece pragmatist bir biçimde, “Türkiye’de şampiyon olur her şeyi kurtarırım” diye düşünüyor.

Ümraniye maçıyla lig başlıyor, göreceğiz bakalım, bu yıl o yıl mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ümit Sezgin Arşivi