Nur Erdem Özeren

Nur Erdem Özeren

‘Sınav aileleri’ne tavsiyeler

Sevgili sınav aileleri!
Sınava girecek çocuklara hayatı zindan etmeyin lütfen. Sarılın çocuklarınıza…
Onların sizin için en değerli varlık olduğunu ve sınav sonucu ne olursa olsun bunun değişmeyeceğini, onları çok seveceklerini söyleyin.
Bu rahatlıkla girsinler sınava.
Lütfen…

Zaten koca bir yıl, öğrenciliği de bir meslek olarak gördük, onların işi buydu. Ama unuttuk, her meslekte günde 8 – 10, haftada 40 – 50 saat çalışıldığını, arada da dinlenildiğini.
Onlardan dinlenmeden, bir yıl boyunca her gün 15 saat, haftanın her günü, izin kullanmadan çalışmalarını bekledik. E yazıktır!
“Sen yaparsın! Biz sana güveniyoruz… Bak hem de öyle ailece falan da değil sadece… Öğretmenlerin… Arkadaşların… Çevrendeki herkes sana o kadar çok güveniyor ki… Sen kesin başarırsın…”
Siz bilir misiniz bunun ne kadar ağır bir baskı olduğunu? İstemeden yaptığınız… İnsanların size güvenini boşa çıkarma ihtimali baskısı! “Güvenmeyin bana hiçbiriniz!” diye bağırmak istersiniz.
Kimse güvenmese de siz zaten güvenirsiniz kendinize… Hem de daha çok!

  1. yılındayım bu işlerle ilgilenmemin, gençlerle iç içe yaşamamın. 700 bini buldu bire bir temas ettiğim genç sayısı.
    Çok ders çalışıp çok soru çözdü diye ve sınavı çok ciddiye aldı diye muhteşem başarıya imza atan görmedim. İstisnalar vardır belki de, amaç ne?
    Sınav neden önemli sizin için? Çocuğunuz için? İş bulmak için mi? Para kazanmak için mi? Statü sahibi olup saygı duyulan bir insan olması için mi?
    Peki şunları sordunuz mu kendinize…
    Hangi bölümün iş garantisi kaldı? Hangi eğitimli insan çok para kazanıyor? İnsanlara paraları ya da meslekleri için mi yoksa karakterleri için mi saygı duyuyoruz? Peki bu hedefler için sınav başarısı çok mu önemli?
    Amaç bir üst seviyeye çıkmaksa, kültürel olarak bunu ne sınav ne üniversite ne meslek sağlamıyor.
    Köklü bir lise belki, ama ona da mayası sağlam olmayan çocuk çok çalıştı diye giremiyor, maya sağlam değilse hangi liseye gitse sonuç değişmiyor.
    Amaç ekonomik olarak bir üst seviyeye çıkmaksa, onun için zaten okumak gerekmiyor.
    Lisede ya da üniversitede, ondan önceki hayatına göre sürpriz yapmış kaç insan tanıyorsunuz?
    Ben hep "mayası sağlam olanın geleceği sağlam olur"u görüyorum. Çocukları boşuna yoruyoruz sınav süreçlerinde, zaten potansiyeli neyse onu başarıyor, günde 8 saat ya da 16 saat çalışsa meslek lisesinden ya da orta sınıfın altı bir liseden mezun olup üniversitede ya da sonrasında harikalar yaratmış kişi oranı % 1’i geçer mi? Ya da harika bir liseden, ekol bir liseden mezun olup vasatın altı hayatı olanların oranı kaçtır?
    Evet bu nedenle iyi bir lise önemli gibi görünüyor, ama onu sağlayan da liseden önce aldığı sağlam aile eğitimi ve oturmuş karakter.
    Hırslarımız uğruna çocukluğunu ve gençliğini heba ettiğimiz hiçbir çocuktan hayır gelmeyecek gelecekte.
    Hangi üniversitede olursa olsun, bütün iş, ilk ve ortaokulda aileden alacağı mayanın sağlam olması çocuk için.
    Mayasında ne varsa çocuğun sonucu da o olacak. Maya sağlamsa sonrasında başarılı sonuçlar gelecek. Sorumluluk sahibi olsun, iyi insan olsun, karakteri düzgün olsun, vicdanlı olsun. Sonrası kendiliğinden akıp gidiyor, sınavları da kazanır, hayatta da tutunur.
    Sekizinci sınıfta da lisede de yarış atı yapmaya gerek yok çocukları.
    Su akıp yolunu bulacak. Değilse yırtsan kendini, kıymeti yok. Sorumluluk sahibi, öğrenmeye hevesi bitmeyen bireyler yetiştirin, gerisi gelir.
    Sınava neden çalışıldığını unutup hayatın merkezine koymanın kime faydası var?
    Çocuklarımızın 13 - 14 ve 17 - 18 yaşlarını yaşamalarına izin vermemenin götürdüklerini sınav sonucu geri getirmeyecek. Ki zaten, sonuç değişmiyor. Ne sınav sonucu değişiyor, ne hayattaki karşılığı.
    Başarıyı bu kadar önemsemeyin, önemli olan mutluluk ve huzur.
    Çocuklarınızın hayatlarına karışmayın, yol gösterin, doğruyu – yanlışı anlatın, ama son kararın onun olduğunu unutmayın!
    Bahanemiz hep aynıdır.
    “Biz onların iyiliğini istiyoruz…” Doğru zaten, hangi anne – baba çocuğunun iyiliğini istemez ki? Ama doğruyu mu yapıyoruz onlar için? Gittik mi anne – baba okuluna? Biz kendimizi eğittik mi her konuda? Biliyor muyuz onlar için en doğrunun ne olduğunu? En önemlisi, örnek olacak kadar düzgün bir insan olduk mu?
    Siz “iyi bir insan” yetiştirmek için elinizden geleni yapın yeter. Aile içi ilişkileri sıkı tutun. Siz de mutlu ve huzurlu olmaya çalışın.
    Umarım her ailenin çocuğu istedikleri üniversitelere, okullara gider. Ama unutulmaması gereken ve tadı çıkarılması gereken bir şey var. O çok istediğiniz üniversiteye gittikleri günden itibaren, eğer ki başka bir şehre giderse, bir daha sabahları aynı evde uyanmayacaksınız. Birlikte kahvaltı etmeler, aynı sofrada oturmalar geride kalacak. Boş odasındaki eksilmiş eşyaları olacak avuntunuz.
    Ve ayda bir, iki günlüğüne geldikleri hafta sonları. O yüzden… Siz de bugünlerin kıymetini bilin. Ve buna göre davranın onlara birlikte geçirdiğiniz son günlerde.
    Sarılın çocuklarınıza…
    Onların sizin için en değerli varlık olduğunu ve sınav sonucu ne olursa olsun bunun değişmeyeceğini, onları çok seveceklerini söyleyin.
    Bu rahatlıkla girsinler sınava.
    Lütfen…
    Bu da gençler için olan yazı, isterseniz iletin…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Nur Erdem Özeren Arşivi