Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

SİYASETTE DEPREMİN BEDELİ AĞIR OLUR

6 Şubat’ta yaşadığımız büyük depremden sonra 3 Mart’ta siyasi hayatımızda bir deprem daha yaşandı; bin bir zorlukla oluşturulan “iktidar alternatifi” muhalefet ittifakı/Millet İttifakı dağılmanın eşiğine geldi. Toplumun büyük bir kısmının umutları ve hayalleri siyasetçilerin şahsi hesaplarının/kaprislerinin kurbanı olma tehlikesini yaşadı.

21 yılını tamamlayan AKP’nin tek başına İktidarı’nı ve 2018 yılından bu yana uygulanan Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ni, Cumuriyet ve demokrasi açısından bir milli güvenlik sorununa dönüştüğü kanaatıyla değiştimek/yeniden parlementer sisteme dönmek ve ülkenin kaderine birlikte sahip çıkmak iddiası ile bir araya gelen 6 siyasi partinin oluşturduğu Millet İttifakı, milletin umudu olmuştu. “Bu düzeni “değiştirebiliriz” “başarabiliriz” “kendi geleceğimize kendi kararımızla sahip çıkabiliriz, bunun için tüm farklılıklarımızla bir araya gelebiliriz ”, “çaresiz değiliz” “çare birliğimizdir” yönünde toplumda oluşan umutlar heba edilmemeliydi, edilmedi inşallah. Ümit ederim ki, yeni bir hayal kırıklığının kıyısından son anda döndük.

Seçimlere çok kısa bir süre kalmışken siyasette yaşanacak bir depremin maliyeti çok ağır olur. Gerçi birkaç günden bu yana yaşadığımız belirsizliğin yani siyasi depremin derinliği, kaynağı, etki derecesi, tahribat/yıkım boyutu ve muhtemel sonuçları henüz netleşmedi. Ancak ülkeyi yönetmek iddiası ile öne çıkan siyasi liderler, bir programı, bir süreci sonuna kadar yönetmek ferasetini göstermelidirler, göstereceklerine inanmak istiyorum.

Bu konuda çok şey söylenebilir, yazılabilir ancak “siyasette her an her şey değişebilir” gerçeği gereği üzüntümüzü/endişemizi hatta öfkemizi baskılayarak umutlarımızı korumayı ve bir süre beklemede kalmayı tavsiye ediyorum; lafı çoğaltmanın faydası yok…

6 Şubat Depremi unutulmamalı!

Türkiye; toplumu ve devleti ile bir depremden diğerine savruluyoruz; adeta bir deprem fırtınasının içinden geçiyoruz. Umarım gemiyi batırmadan huzur limanına ulaşırız.

6 Şubat’ta 11 vilayette yaklaşık 15 milyon insanımız, karanlık ve ıslak bir gecede şiddetli bir depreme yakalandı; binlerce insanımız enkazın altında kaldı; hayatını kaybetti, yaralandı. Yüzbinlerce vatandaşımız evleri hasarlı olduğu için yaşadığı yeri terk etti; göçmen durumuna düştü, hayatları, dünyaları karardı. Depremin acıları her geçen gün daha da ağırlaşarak devam ediyor. Aslında küçük bir kıyamet yaşadık. AFAD’a göre 45 bin 968 insanımız hayatını kaybetti ki bu rakamın bundan 3-5 kat daha fazla olması beklenmektedir. 200 binden fazla insanımız yaralandı ve 2 milyondan fazla insanımız başka şehirlere taşındı.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, depremden etkilenen 11 vilayette 637 bin 222 bağımsız bölümden oluşan 227 bin 27 binanın acil yıkılacak, ağır hasarlı ve yıkık olduğunu açıkladı. Bir ayda 13.000 adet gerçekleşen ve halen devam eden artçı depremlerle yıkılacak bina sayısının daha da artacağı beklenmelidir. Şehirlerin alt yapıları, üst yapıları, şehirler arası ulaşım ve iletişim sistemleri, başta eğitim ve sağlık olmak üzere devlet kuruluşlarının binlerce hizmet binası, tarım, sanayi ve ticaret sektörlerinde kullanılan üretim tesisleri kısacası değeri milyarlarca TL’ye ulaşan ve yerine konulması uzun yıllar alacak bir milli varlık yok olup gitti.

Sonuçta şunu gördük; depreme ve sonrasına hiç hazırlıklı değilmişiz; toplum olarak da devlet olarak da enkazın altında kaldık!

30. gündeyiz. Deprem bölgesinde hala içecek su sorunu çözülememişse, hala barınma sorunu devam ediyorsa, vatandaşların “nerde bu devlet” feryatları hala devam ediyorsa veya Sayın Cumhurbaşkanı “ilk 48 saatte bazı aksaklıklar oldu” diyorsa ve helallik istemek durumunda kalıyorsa “Türkiye kötü yönetiliyor” veya “bu sistem değişmeli” iddialarına hak vermek gerekiyor. “Sayın Cumhurbaşkanı’nın talimatları” ile işleyen bir sistem ve devlet çarkı görüldü ki ancak 48 saat sonra depreme müdahale edebildi; geç kalmak ölümleri getirdi. Ayrıca sahada görülen koordinesizlik deprem felaketini bu boyutlara taşıdı.

6 Şubat’ta yaşanan deprem tabii ki çok büyük bir depremdi ancak sonuçlarının bu kadar yıkıcı olmasının sebebini biliyoruz aslında sorumlularını da biliyoruz! Türkiye olarak, devlet ve toplum olarak bu felaketin altından kalkarız; umutsuzluğa düşmeyelim. Ancak siyasette yaşanacak bir depremin telafisi olmayacaktır.

BENCE
Doğal depremlerin felakete dönüşmesini önlemek için 112 Acil veya itfaiye teşkilatının felaketlere müdahale sistemi AFAD için de uygulanmalı; cumhurbaşkanından talimat beklemeden görevli birimler anında otomatik olarak müdahale etmelidir. Bunun için gecikmeden taşra teşkilatı olan Acil Müdahale Kurumu hatta AFAD Bakanlığı kurulmalıdır.

Siyasi depremleri önlemek için siyasi liderlere feraset/sorumluluk duygusu ve “birleşirsek tok oluruz ayrılırsak yok oluruz” şuuru diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi