Siz hangi evladınızı seçerdiniz?

Siz hangi evladınızı seçerdiniz?
Malum pandemi, bir kuşak neredeyse bir yılı bulacak okula gidemiyor. Çare buldu Maarif Bakanlığı. Adına EBA dedi. Televizyondan, internetten, akıllı cep telefonundan, tabletlerden filan erişip ders çalışacak çocuklar.Virüs herkese...

Malum pandemi, bir kuşak neredeyse bir yılı bulacak okula gidemiyor. Çare buldu Maarif Bakanlığı. Adına EBA dedi. Televizyondan, internetten, akıllı cep telefonundan, tabletlerden filan erişip ders çalışacak çocuklar.
Virüs herkese eşit geldi, yoksul – zengin ayırmadı. Ama sonuçları ve devam eden süreci yoksulları vurdu. Çocukları olanlar, hele birden fazla çocuğu olanlar bilir. EBA öyle bir sistem kurdu ki kişiye, yani her öğrenciye özel bir sistem.
Sistemin insanı nasıl ağlattığını anlatmak isterim;
Ben Malatya ili Yenice Köyü İlköğretim Okulu’nda bir öğretim döneminde vekil öğretmenlik yaptım. 1990-91 öğretim yılında köyün 35 mevcutlu canım çocuklarının tek öğretmeni idim.
Henüz liseyi bitirmiştim, babamı kaybetmiştim, üniversite okumak gibi bir niyetim yoktu. Memleketin öğretmen açığı vardı. Köyün okuluna kimse gitmiyordu, İl Milli Eğitim Müdürlüğü başvurumu münasip gördü beni gönderdi.
Okula gittim. Şahane. Top sahamız bile var. Sağ olsun köylülerin kendilerine yaptığı kaleleri ağaçtan o toprak saha öğrencilerimizle birlikte okulun oyun alanıydı.
İki derslik var, ama tek memur idim. Müdür, öğretmen, hademe hepsi tek. Sorun mu bu? Asla. Sorun onlar için,canım çocuklar için vardı.
Nasıl mı?
İstiklal Marşımızı, Andımızı gür bir sesle köye doğru okuyup 35 öğrenci ve ben ders başı yapıyorduk; tüm sınıflar için ‘Günaydın Arkadaşlar’. Mini mini birler okuma yazma, fiş, heceleme beklerken, ikinciler matematikte, üçüncüler fende, dördüncüler hepsinde, beşinciler ise coğrafyada eğitim bekliyordu.
Sayın Maarif Bakanlığı bunu da çözmüştü. İlk ders saati ben birinci sınıflarla fiş okurken, ikinci sınıflar onların dikkatini dağıtmasın diye resim çiziyor, üçüncüler matematik, dördüncüler ve beşinciler tarih yahut coğrafya okuyordu.
Sonraki ders saati ikinci sınıftan başlayarak devam ediyordu. Aktarımlı müfredat eninde sonunda tüm sınıflara ulaşıyordu.
Öğlen arası verildiğinde henüz beşinci sınıflara sıra gelmemiş oluyordu. Köy yeri gidip gelme mesafesi uzun değil, çocuklar geri dönüyor, birler sıra çizgiye devam, ikinciler çarpım tablosunu yazmaya başlıyor,üçüncülere hikaye okuma, dört ve beşler ortak ders görüyorduk.
Haftada iki gün din ve ahlak bilgisi dersi vardı. Onu kaldırmıştım. Yetemiyordum ve köyün tamamı son derece dindardı. Bu kararı köyün imamına da danıştım, ‘Hak geçecek ama aileleri ve sen telafi etsen, kenttekilere göre bu çocukların diğer dersler bakımından çok eksiği var’ dedim.
İmam sağ olsun, destek verdi. ‘Haklısın Hoca’ dedi: ‘Sen yazmayı-çizmeyi, matematiği göster gerisini biz hallederiz.’
Hakkı ödenmez.
Söz uzuyor. Muhammed isimli bir çocuk vardı. Pırlanta gibi, Anadolu lisesini kazandı, hayatımın en mutlu günlerinden biriydi, bana tebrik yollamıştı bir bayram günü unutmam.
Malatya’ya çok yakın, lojmanı olan bu köy tek ve üstelik vekil öğretmenle eğitime ara vermiyordu. O vakitler, Avni Akyol idi Milli Eğitim Bakanı, rahmet olsun.
Köy ile kentte eğitim alan çocukların eşitsizliğini, durumun adaletsizliğini yazmak istedim. Yazdım,yazdım, en son okula gelen müfettişe gösterdim yazdıklarımı. “Sen işine bak, devletin işine karışma, burada eğitim devam ediyor, okul defterinin din bölümü hep boş” yanıtını aldım.
“İzah edeyim” dedim. “Etme” dedi.
Adaletsizliğin o gününe kurban olayım yahu.
Şimdi EBA’ya gelelim.
Çocuklar eğitimden eksik kalmasın diye, gerekirse hepsini bir araya topladığımız dönemden, şimdi her bir çocuk dağ tepe internet arar, evde kardeşleriyle bilgisayar, televizyon, telefon kavgası eder durumuna geldik.
Eğitim EBA ile eve girdi ama çocuk, o eğitimi almak için dağa çıktı. Neden olacak bir sinyal yakalayabilmek için.
Diyelim evde televizyon var. Evdeki üç çocuk aynı anda nasıl dersleri takip edecek?
Bilgisayar varsa canlı dersleri takip mümkün. Ama bu üç çocuktan hangisi evdeki tek bilgisayarı kapacak?
Çocuklardan biri ya da ikisi feda mı edilecek? Gel de şimdi o çocukların annesi ya da velisi ol. Ve ders çalışmak lise ya da üniversite sınavı için hazırlanmak zorunda olan çocuklarının gözlerinin içine çaresizlik içinde bak. Buna yürek dayanır mı bilmem?
Fatih Projesi vardı. Her öğrenciye bir tablet verilecekti. Herkes internete girebilecekti. Hayal oldu.
Tabletler, olmayan depolarda güya çürüdü. Çocuklar anne babalarının telefonlarına kaldı.
Bir kuşak okula gidememe yüzünden yok oluyor, eğitimsiz kaldığı için yok oluyor, eksik kalıyor. Bunda hepimizin vebali büyük.
Topluca bu sorunu yenemediğimiz için ya ağlamalı ya da işi gücü bırakıp buna çare düşünmeliyiz.
Bu meseleye bir parça merhamet ediniz.
Soruyorum siz hangi evladınızı seçerdiniz?