SORUMLULUK

Son Güncellenme Tarihi: Temmuz 25, 2021 / 14:58

O sırada, ülkelerden birinde bir akşam, yönetici konumundaki kişi halka seslenir.
“İyi akşamlar. Sizlerle konuşmayı seçtim, çünkü önümüzdeki dönemde ülkemizin durumunun ne olacağını, nasıl görüneceğini belirleyecek bir andayız: Sorumlu davranıp açık ve özgür bir ülkeye sahip olmak ya da kafamızı kuma gömüp ve Allah saklasın, yine sonsuz karantinalar, kapanmalar yaşamak arasında seçim yapmak. Hedefimiz açık: Sağlığımızı ve günlük rutin hayatımızı korumak, ekonomiyi sürdürmek, eğitimi düzgün bir şekilde açmak, bunu yaparken halk sağlığını korumak. Bu, mümkün.
Dünya şu anda Delta pandemi fırtınasının eşiğinde. Pandemi haritasında tüm dünya kırmızıya dönüyor. Olimpiyatlar bile tarihte ilk kez seyircisiz yapılıyor. Benim için en kolayı ülkeyi kapatmak olurdu. Ancak şu anda hedefimiz belli: Herkesin özgürce dolaştığı, güvenli bir ülkeye sahip olmak istiyoruz. Sorumlu davranarak, gerçeklere ve verilere dayanarak ilerliyoruz.
İlk önce, korona virüs pandemisiyle Delta pandemisi arasındaki fark nedir, ona bakalım. Delta’ya yakalananlar vücutlarında viral yükün 1000 katını taşıyor ve Delta orijinal korona virüsten çok daha hızlı çoğalıp yayılıyor. Delta’yı engellemek için hükümetimiz üç katmanlı bir plan yaptı: Aşı katmanı, yaşlı nüfusu koruma katmanı ve maske katmanı. Mücadelemiz son derece basit ve açıktır: On iki yaş üzeri her yurttaş aşı olacak. Gidin aşı olun. Aşıyı olun. Hükümetimiz aşıların ülkenin her yerinde bulunabilmesi için milyarlarca dolar yatırım yaptı. Hala aşı olmayı reddeden bir kalabalık var. Farklı görüşlere saygı duyuyorum. Ancak, artık bu tartışmanın durması gereken yer ve zamandayız. Söz konusu olan bizim hayatlarımız. Bilim, kesindir: Aşılar işe yarıyor. Özellikle gençler için tamamen etkili ve güvenli. Yaşlı nüfus için de aşılar etkilidir ancak yetmez, onların korunma konusunda (maske, mesafe) daha dikkatli davranması gerekir.
Aşı olmayı reddedenler kendi sağlıklarını olduğu kadar çevrelerini ve her yurttaşın, hepimizin özgürlüğünü tehlikeye atıyor. Tatil özgürlüğümüzü, çalışma özgürlüğümüzü, çocuklarımızın öğrenme özgürlüğünü, aile arasında kutlama yapma özgürlüğünü tehlikeye atıyor, aşı olmayanlar. Aşıları reddedenler hepimize zarar veriyor çünkü hepimiz aşı olsaydık günlük hayatı normal sürdürebilirdik. Bu insanlar görüşlerinde ısrar ederse, tüm ülke onlar yüzünden evlerine kapanmak zorunda bırakılacak. Bu nedenle, Korona Kabinesi bugün, 8 Ağustos 2021 tarihinden geçerli olmak üzere, aşıları reddedenlerin sinema, tiyatro, dini mabet, lunapark, futbol maçı veya yüzden fazla kişinin bulunduğu açık ya da kapalı mekandaki etkinliklere gidemeyeceklerine karar verdi. Bu mekanlara kabul edilmeleri için masrafı kendilerine ait olmak üzere korona negatif test sonucunu ibra etmeleri gerekecek. Evet, test masrafını kendileri karşılayacak. Vergisini veren, yurttaşlık görevini yerine getirip aşı olmuş kişilerin aşı olmayı reddedenlerin testlerini finanse etmeleri için hiçbir sebep yoktur.
Uçakla seyahat etmek isteyen aşılı kişiler uçabilecekler. Dönüşlerinde virüs testi negatif çıkanlar karantinaya alınmayacak. Aşı olmayı reddedenler ise hangi ülkeden dönerse dönsün bir hafta karantinaya alınacak. Bu önlemleri ölüm oranı artmasın diye alıyoruz.
Buradan aşı olmayı reddeden birini tanıyan herkese sesleniyorum: Onları ikna edin. Onlara başkalarına zarar vermemeyi anlatın. Açıklayın, ikna edin. Pes etmeyin.
Maske takmanın özellikle kendinizi ve çevrenizdekileri korumada etkili olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. İki kişi maske taktığında viral yükün %98 oranında azaldığını artık biliyoruz. Bu nedenle her yurttaşın kapalı alanda maske takması zorunludur. Bu bir tavsiye değildir, yasal bir zorunluluktur. Sonuç olarak, aşı yaptırırsanız, yaşlılarınızı korursanız, maske takarsanız gelmekte olan Delta pandemisini de atlatmış olacağız. Önümüzdeki yıl ekonomik sıçrama yılı olacak. Yeniden yapılanacağız ve krizden çıkış yılımız olacak. Çok iyi bir yıl olacak. Teşekkür ederim.”
Konuşmasını bitirdi, kürsüden indi. Bizim kafamıza yüksekten çay paketi atıldığı için ne olduğunu anlamadık. Yukarıdaki konuşmayı da en çok aşılanma oranına sahip bir ülkenin başbakanı yapmış zaten.

Aytuna Tosunoglu

Ankara’da 1963 yılında doğan Aytuna Tosunoğlu’nun çocukluğu İzmir ve Malatya’da, öğrencilik yılları İstanbul ve Londra’da geçti. 2002 yılına kadar çeşitli çokuluslu şirketlerde çalıştı. “Müseccel Marka”, ilk öyküsünü on altı yaşında yazan Aytuna Tosunoğlu’nun ilk romanı.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top