Sorun sistemde değil zihniyette

“Sistemi sil baştan değiştiriyoruz.” Erkan Mumcu, Milli Eğitim Bakanı (2002-2003)

“Öncelikle sistem problemli. Tamamen değiştiriyoruz.” Hüseyin Çelik, Milli Eğitim Bakanı (2003-2009)
“Sistem eski. Değiştiriyoruz.” Nimet Çubukçu, Milli Eğitim Bakanı (2009-2011)
“Böyle sistem olmaz. Sistemi değiştiriyoruz.” Ömer Dinçer, Milli Eğitim Bakanı (2011-2013)
“Sistem çok sıkıntılı. Değiştiriyoruz.” Nabi Avcı, Milli Eğitim Bakanı (2013-2016)
“Böyle sistem mi olur? Sistemi değiştiriyoruz.” İsmet Yılmaz, Milli Eğitim Bakanı (2016-2018)
“Hedefimiz 2023 ve bunun için ‘2019-2023 Stratejik Planı’ hazırladık.” Ziya Selçuk, Milli Eğitim Bakanı (2018-2021)
Yazıyı burada bitirsem sanırım eğitimle ilgili temel sıkıntımızın “sistem” olduğunu zannedersiniz ama değil.
Sorun sistem değil zihniyet.
Yukarıdaki açıklamaları, AK Parti’nin 19 yıllık iktidarında Milli Eğitim Bakanı olarak göreve gelen bakanlar yaptı.
Muhtemelen yeni bakan da önümüzdeki günlerde benzer bir açıklama yapabilir.
Yani karşımızdaki iktidar aynı olsa da, bakanlar değiştikçe değişen bir eğitim sistemi var. Her yeni bakan, bir öncekinin sistemini değiştiriyor ve bu kadar değişiklik, iktidarın kendisi ve başı tarafından “Ne oluyor?” sorusuna muhatap olmuyor.
En azından ortaya çıkan görüntü bu.
Bütün bunlar olunca insanın aklına şu soru geliyor; “Siyasi iktidar olarak AK Parti, eğitim sorununu çözebilir mi?” ya da “Çözmek istiyor mu?”
Ortaya çıkan tablo, bu soruya olumlu cevap vermenin zor olduğunu söylüyor.

DEİZM VE Z KUŞAĞI

Siyasi iktidar, genel liseleri imam hatip okullarına dönüştürdü. Toplumsal taleplere göre değil iktidar tercihlerine bağlı olarak eğitimin imam hatipleştirilmesi, genel liselerin kapatılması ve seçimli ders üzerinden eğitimin bilimsellikten uzaklaştırılarak içeriğin İslamileştirilmesi bugün ülkenin temel sorunlarından birisi.
Okullardaki imam hatipleşmeye rağmen, gençler arasında Deizm yükseliyor. Bu gerçek, yapılan araştırmalarla açıkça ortaya konmaktadır.
Yani okulları imam hatipleştirmekle, derslerin içeriğini bilim yerine dinsel bilgilerle doldurmakla, gençleri siyasi iktidarın arka bahçesi yapamıyorsunuz. Gençler hem siyasi iktidardan, hem de dinden uzaklaşıyorlar.
Çünkü maruz kaldıkları uyaranlarla ve gündelik hayatın parçası haline gelen teknoloji ile gençler; “ailelerinin kimlikleri ne olursa olsun”, sorgulayan, tartışan, öğrenen, özgürlük ve demokrasiye aç bir kuşak olarak yetişiyor.

MESLEKSİZLİK ve YOKSULLUK

Bütün bu gerçeğe rağmen siyasi iktidar ne yapmak istiyor?
Onun ajandası açık. İktidar gençleri, dünya ile rekabet ettirmek yerine, ebeveynlerinin geleceğine mahkûm etmeyi seçiyor. Yani devlet/parti üzerinden dağıtılan yardımlarla çalışmaya gerek duymayan, sosyal mobilizasyon hedefi olmayan, sahip oldukları konumu korumak isteyen ve bunun için de siyasi iktidarın görevine devam etmesi gerektiğini düşünen, yeni bir toplumsal sınıfın parçası yapmayı hedefliyor.
Özetle karşımızdaki eğitim sistemi; sınıf atlama, sosyal mobilizasyon gibi kişisel başarı hikâyeleri ve hayalleri ile yükselmeyi hedefleyen gençler değil, ailelerinin sahip olduklarını korumak isteyen ve ülkenin dış dünyaya karşı verdiği mücadeleden başarılı çıkması durumunda kendi paylarına düşen ganimetle zenginleşecekleri hayalini kuran nesil yetiştirmeyi hedeflemektedir.
Bu bağlamda siyasi iktidar için “eğitim”, toplumu yukarıdan aşağıya dönüştürme projesinde en güçlü ideolojik aygıtlarından birisidir. Tıpkı “Diyanet İşleri Başkanlığı” ve “medya” gibi.
Evet, siyasi iktidar eğitim sorununu çözmek değil, o sorunun sonuçlarından yararlanmak istiyor. Mesleksiz ve kalıcı yoksulluğa mahkûm kuşaklarla seçim kazanmak istiyor.
Ama buna itiraz yine gençlerden geliyor. Çünkü onların dünyaları bizden hele hele orta yaş üstü siyasilerden çok başka.

ZİHNİYET DEĞİŞMEDEN OLMAZ

Bu açıdan eğitime ideolojik aygıt gözlüğüyle bakış terk edilmeden zihinsel bir değişiklik mümkün değildir. Ama her alanda olduğu gibi eğitimde de temel sorun sistem değil zihniyettir.
Eğitimi salt teknik düzenlemeler yaparak değiştireceğinizi sanmak büyük yanılgıdır.
Bu açıdan istifa eden bakanın “iyi bir eğitimci” olması nasıl eğitime katkı yapmadıysa; gelen bakanın “mühendis” olması da eğitim alanında niteliksel bir değişime yol açmayacaktır.
Unutmayalım ki, yeni sistemde tüm bakanlar; hukuken “sorumlu” ama fiilen “yetkisizdir”.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Aksoy Arşivi