Ayşe Naz Hazal Sezen

Ayşe Naz Hazal Sezen

Sosyal Kim’lik

Cebimizde veya cüzdanımızda taşımakla yükümlü olduğumuz, karşı tarafa kim olduğumuzu kanıtlayan belge, kimlik. İsmimizi, doğumumuzu ve ebeveynlerimizi söylemek kim olduğumuzu belirlemeye yeterli mi? Kimiz biz? Bizi ben yapan kimliğimiz, hangi ben’imizin bir yansıması ya da tüm ben’lerimizin ortak bir yansıması mı?

Sosyal ağlarda sergilenen kimlikler zamanla birer gösterge halini alıyor.

Sanal platformlarda fiziksel varoluş zorunluluğunun ortadan kalkmasıyla doğan rahat ve özgür ortam, insanların kendilerini arzuladıkları kişiler olarak sunmasına olanak sağlamakta.

Cebimizde veya cüzdanımızda taşımakla yükümlü olduğumuz, karşı tarafa kim olduğumuzu kanıtlayan belge, kimlik. İsmimizi, doğumumuzu ve ebeveynlerimizi söylemek kim olduğumuzu belirlemeye yeterli mi? Kimiz biz? Bizi ben yapan kimliğimiz, hangi ben’imizin bir yansıması ya da tüm ben’lerimizin ortak bir yansıması mı?

Toplumsal bir varlık olan insanın kendine özgü belirtileri, nitelikleri, bir kimsenin belirli bir kimse olmasını sağlayan koşulları, kısacası bireyin kişiliğine ilişkin özelliklerin tümünü kimlik olarak tanımlıyoruz. Bu da demek ki insan kendine kimlik geliştirebilmek için yola kendini tanıma ile başlıyor. İnsan kendini tanırken ‘ben’i arıyor. Kendisinin diğer kimliklerden farkını bulmaya çalışıyor. Kendinin diğerleriyle ihtilafları ve toplumla özdeşlikleri taharri ederken kendini konumlandıracak bir ben’e ulaşma çabasında. Arayışında farklı ben’lerle karşılan insan, ben’lerinin içinde farklılıklarını, benzerliklerini ve yerini keşfeder. Kimlik, kendini tanımaktan kendini tanıtmaya doğru evrilirken kişisel ve kültürel biçimler alır. Kimlik bir özellik belirtisi olarak kullanılabildiğinden toplumsal, kültürel, siyasal veya statüye bağlı sınıflandırmalar için bir argüman halini de almaktadır.

Kimliklerin Sergisi

Ben’in arayışındaki kimlik -kişisel kimlik- bireyin yaşama dair hedefleri, değerleri, görüşleri, inanışları ve duygularıyla bağıntılı olarak şekillenir. Kültürel kimlik ise bireylerin sosyal dünyaya ait olma biçimlerinin göstergesi olarak ifade edilir. Genellikle içinde bulunulan coğrafya, müşterek tarih, gelecek hedefi gibi ortaklıklar üzerinden kurulan oluşturulan kimlik, ulusların kimliğini oluşturur. Yerele sahip çıkan bu kimlikler, küresel süreçlerde aidiyet gücüne dönüşür. Bireyin kimliğinin bir yere ait olması, kendini o grup ile tanımlayabilir olması kişinin kendi varlığını güvence altına alması olarak görülebilir. Kimlik dışarıdan görünen vitrin gibi topluma, izleyenlere yönelik sosyal bir veçhedir. Ancak toplamsal varlık olan insanın sosyal yanı her an ve her yerde değişebilir/değişmek zorunda kalır. Buna bağlı olarak Goffman, bireylerin tek bir kimliği olmadığını, düşünülenin aksine insanların çoklu kimliklerinin olduğundan bahseder. Bireylerin bir kimlik repertuvarı vardır ve içinde bulundukları durumun gerekliliklerine en uygun kimliği seçerler, der. İnsanlar, sosyal kimliklerine göre farklı rolleri oynayan, alkışla uğurlanabilmek için en iyi ve ideal sahne performansını sosyal ilişkilerinde sergileyen toplumsal oyunculardır. William James, Psikolojinin Temelleri kitabında bireyin tek bir ben kavramına sahip olmadığını, farklı gruplara ve farklı izleyenlere kendini kabul ettirebilmek için stratejik olarak sunulan “çoklu sosyal kimliklere” sahip olduğunu ileri sürer. Kimliğin olumlu taraflarının sergisinin yapıldığı bu ilişkilerdeki kimlik sunumlarının temel motivasyonu diğerleri tarafından kabul görmektir.

Kimlik Performansı

Kimliğin elektronik ortamlarda sergilenmeye başlaması da yeni bir ben’in görünümlerindendir. İşleyiş dinamiği aynı motivasyonun çevresinde şekillenir. Mecraların kullanıcısı kendine ait bilgilerle -çoğunlukla olumlu gördüğü tarafları baskın, olumsuz hissettiği taraflarını saklayarak ya da eksik sunarak- oluşturduğu sergilerde toplumsal görünürlük kazanır. Sanal sosyal mecraların dış dünyaya karşı alameti farikası kullanıcılarını musır biçimde kimlik performansına sürüklemesidir. Her platformun zaman içinde kendine ait kimlik kazanmasıyla birlikte, kullanıcılarını bu kimlik sunuşunun etrafında şekillenmeye zorlaması kaçınılmazdır. Yerel kimliklerin küreselde sunduğu aidiyet gücünün, kendi kültürünü oluşturmaya başlayan sosyal ağ uygulamaları üzerinden edinilen kimliklerle kuvvetlenmesi de söz konusudur.

 Gündelik yaşamda mekanla ve tanışıklıklarla kısıtlanmış kimlik sunumu, sanal mecralarda sayısız platform üzerinden verilmeye başladı. Kullanıcılar, sosyal ağlarda yapılan durum güncellemeleriyle, içeriklerin altına yazılan yorumlarla, konum paylaşımıyla, kullanılan etiketlerle, takip edilenler ve beğeniye sunulan fotoğraflarla aralıksız kim olduğunu sergilemekteler. Bir öteki tarafından görülmesi mümkün tüm bu eylemler, kişinin nasıl bir hayatı idame ettiğine, hangi sosyal çevrede ve statüde bulunduğuna, neleri beğendiğine, zevklerine, arzularına, tarzına ve kim olduğuna dair kimliğinin fragmanlar halinde sunulmasıdır. Burada sunulan kimliğin inşası, dış dünyada sunulandan daha hızlı ve kolay gerçekleştirilir. Gerçek yaşamın sınırlılıkları reddedilmiştir. Ben’lerin sunumunda karmaşık, başa çıkması zor, var olmasının gerilimini barındıran, maddi ve manevi mücadele gerektiren her şey yerine sanal oluşturulmuş kimlikler vardır. Yapay olarak geliştirilmiş bu sanal dünyalarda maddi sınırlar yerine bireyin kendi düş gücünün sınırları vardır. Tüm deneyimler bir benzetimdir.

Gerçeklikten Yoksun Bir Gerçeğin Tezahürü

Bu noktada sanal kimliklerle kurulan sanal ilişkiler ağı akla Baudrillard’ın simulark evrenini getiriyor. Sosyal ağlarda sergilenen kimlikler zamanla birer gösterge halini alıyor. Dışarıya kabul görmek ve beğenilmek niyetlerle sanal mecralarda sunulan olumlu müşirler zamanla taklit olmasının ötesine geçerek “gerçeklikten yoksun bir gerçeğin tezahürü” olarak yeniden üretiliyor. Dış dünyaya ait olanla sanal dünyaya ait olanın birbirine zamanla karışması, yani gerçek olanla idealleştirilerek sunulan sosyal kimliğin birleşimi, bireyin yeni gerçekliği halini alabiliyor. Sosyal yaşamında elde edemediklerini sanal kimliği üzerinden sergileyen bireylerin zamanla özgüven kazanarak gerçek yaşamlarında da sanal kimliklerinde sundukları kadar başarılı hale gelmesi gibi. Taklit edilen ya da kurgulanan kimliğin giderek gerçek kimliğin yerini alıyor.

Sanal platformlarda fiziksel varoluş zorunluluğunun ortadan kalkmasıyla doğan rahat ve özgür ortam, insanların kendilerini arzuladıkları kişiler olarak sunmasına olanak sağlamakta. Benliğin doyurulmaya başlayan yanları ile yeni bir kimlik oluşturma ihtimali baki kalırken, gerçek kimliğin kaybolma riski de söz konusu. Yerele ait ortaklıklarla ve kişisel ögelerle devşirilen tüm kimlikler bugün sanal kimliklerle de harmanlanıyor. Kimliğin toplumsal ve bireysel tartışmalı yanlarına ve dışarıya sunumlarına sanal kimlikler de eklenebilir halde. Kim olduğumuz sorusunun cevabını bulmak için girdiğimiz ortam sayısı artarken, kullandığımız sanal platformların artışına bağlı olarak da cevabını bulmamız gereken kim’lerin sayısı artıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Naz Hazal Sezen Arşivi