Sözlerinin arkasında bile duramıyorlar!

İktidar kaybettikçe yalnızca paniği artmıyor, savruluyor, saldırganlaşıyor ve kelimenin tam anlamıyla zıvanadan çıkıyor! Örneğin “tadımlık alışveriş” yapan Erdoğan, alışveriş için 1002 TL ödedikten sonra “fiyatlar gayet uygun” açıklaması yaptı!
Sonra aynı Erdoğan “Türkiye'de yurt sorunu var” diyenlere önce “Yalan söylüyorsunuz. Hayatınız yalan" dedikten sonra hızını alamayıp öğrencilere de “Biz üniversitelerimizi terör kılıklılara bırakamayız” dedi ama aynı gün CİMER aracılığıyla, yani Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi aracılığıyla yurtlardaki son durumu soran CHP Milletvekili Onursal Adıgüzel’e Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurt İdare ve İşletme Dairesi Başkanlığı 4 Ekim 2021 tarihi itibariyle “2021-2022 öğretim döneminde devlet yurtlarına Türkiye genelinde toplam 624 bin 237 başvuru’nun yapıldığı, toplam 440 bin 303 öğrencinin yurtlara yerleştirildiği ve yurt başvurusu yapmış 183 bin 934 öğrencinin ise halen açıkta olduğu” cevabı açıklandı!
Yine aynı Erdoğan, “Dindar anayasa yapalım, Anayasa’nın ilk dört maddesi değişebilir” diyen kendi Yüksek İstişare Kurulu Başkanvekili İsmail Kahraman’a cevap vereceğine “Biz yeni anayasa diyoruz, birileri de çıkıyor gerekirse ilk 4 maddeyi de değiştiririz diyerek PKK güdümündeki siyasi yapıya göz kırpmaya çalışıyor” diyerek CHP Genel Başkanı’na fatura kesmeye kalkıyor!
Peki neden böyle oluyor?
Cevap çok net, kaybettiklerini ve gidici olduklarını görüyorlar. Yeni söyleyebilecekleri hiçbir şey kalmadığı gibi inandırıcılıkları da kalmadı. Bu yüzden işlerine geldiği için yalana başvuruyorlar, tepkiler artıp söyledikleri iş yapamaz hale geldiğinde de inkara başvuruyorlar. İnkar ederken de artık klasik bir yalana dönüşmüş “Yanlış anlaşıldım, ben öyle demedim, sözlerim çarpıtıldı” yalanına sarılıyorlar. Niyetlerinin ötesinde gerçek görüşlerini bile savunamıyorlar!
“Sözlerim çarpıtıldı, ben aslında öyle demedim” diyenlerin son örneği ise eski TBMM Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Başkanvekili İsmail Kahraman. TBMM Başkanı’yken “Yeni anayasada laiklik tarifi bir kere olmamalıdır. Dindar bir anayasa yapmalıyız” diyen Kahraman bir kez daha benzer bir yaklaşımı ortaya koyduktan ve “Değişmez maddeler anayasaya konmamalı, dindar bir anayasa olmalı” dedikten sonra, kamuoyundan ama özellikle de MHP’den gelebilecek tepkiler üzerine çark etti ve “Sözlerim çarpıtıldı” dedi!
Oysa ortada ne çarpıtılan söz ne de yanlış anlaşılma vardı. 1960’lardan bu yana “6. Filo defol” diyenlere tavır alan İsmail Kahraman gibiler aslında dinin belirleyici olduğu bir devleti ve anayasayı hep istediler. Bu yüzden “gökyüzündeki egemenliği yeryüzüne indiren” ve Meclis’e “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazan Cumhuriyet’le, Atatürk’le ve laiklikle hep kavgalı oldular. Ayasofya’nın açılışında “tarihe ihanet” vurgusu da Diyanet İşleri Başkanı’nın “ikinci adam” pozisyonuna taşınması da hiç tesadüf değildi. Çünkü bizim coğrafyada dini esaslara göre devlet ve anayasa isteyen ciddi bir eğilim dün de vardı, bugün de var! Ve bu eğilimin üzerinde tepindiği en önemli kavram tereddütsüz her seferinde laiklik oluyor. Bu yüzden Kahraman da “Laiklik kelimesi çok değişik. Her parti kendini laik görüyor. Peki bu laiklik ne? Laiklik ileri sürülerek partiler kapatılıyor, laiklik ileri sürülerek hürriyetler engelleniyor. Ben diyorum ki laiklik olmasın” diyor ve ekliyor; “Laiklik kelimesi istenildiği yere çekilen bir hale geldi.”
Oysa laiklik, kavram olarak hep durması gereken yerde, yani devletin bütün inançlara eşit mesafede durması gerektiği yerde duruyordu, değişen laiklik anlayışı değil, iktidar olma anlayışıydı! AKP de dini kullanışlı bir alan olarak görüp uzunca bir süredir din üzerinden devleti ele geçirmeyi, devletin bir hakem gibi herkese eşit mesafede durması yerine toplumu yukarıdan aşağıya kendi istedikleri gibi dizayn etmeyi kurguladı… Sorun bu!
Bu yüzden din, devletin kurumsal kimliği dışına çıkarılmadığı sürece bu söylemler bir ileri, iki geri sürüp gider!
Siyasal İslam’ın tek panzehiri bütün inançlara eşit mesafede duracak “hakem devleti” yaratacak laik demokratik cumhuriyet uygulamasıdır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Necdet Saraç Arşivi