Fatma Acar Ünlü

Fatma Acar Ünlü

SUÇ EKONOMİSİ

Suç ekonomisi, yasalarca üretimi, dağıtımı, tüketimi tamamen yasaklanmış olan faaliyetlerin gerçekleşmesiyle ortaya çıkan kazançlardır. Örgütlü suçlar, uyuşturucu, silah kaçakçılığı, tefecilik, insan ticareti veya hırsızlık gibi adi suçlardan oluşan yasadışı faaliyetlerden elde edilen kazançlar ve gelirler suç ekonomisi olarak ifade edilmektedir. Bu faaliyetlerin en önemli ortak özelliği yasalara aykırı yani illegal olmalarıdır. Yasadışı faaliyetlerin bir yüzünde üretimi yasal ancak yasadışı yöntemler kullanılarak kayıtlara geçirilmeyen gelirler varken diğer yüzünde suç ekonomisi bulunmaktadır.

Günümüzde kayıt dışı ekonomi, iç içe geçmiş birden çok disiplinin bileşkesinde yer alması ve bu nedenle mücadele ederken çok teknik, uzmanlık gerektiren konuların bilinmesi gerektiğinden devletlerin yetersiz kaldıkları ya da genellikle gözden kaçırdıkları bir alandır.
Kayıt dışı ekonomi, kayıtlarda var olmayan ancak kayıtlı ekonominin bıraktığı bütün boşlukları dolduran bir ekonomi türüdür. Dolayısıyla yasadışına uzanan faaliyetlerden elde edilen gelirler de bu ekonomi içinde yer almaktadır. Bu faaliyetler sonucu elde edilen ekonomik değerler, faaliyetlerin yasadışı olması nedeniyle suç ekonomisini oluşturmaktadır. Kayıt dışı ekonomi, özellikle suç örgütlenmelerinin yaşama ve faaliyet alanları olarak ortaya çıkmış, yasadışı oluşumlara fırsatlar sunmuştur.

Suç örgütlenmeleri ile kayıt dışı ekonomi arasında nasıl bir ilişki olduğu sosyal bilimciler için bir merak konusudur. Kayıt dışı ekonomideki oranların yüksek olması aynı oranda kamu ve özel sektördeki üretim ve hizmetlerin azalmasına, vergilerin artışına, rekabetin ve ticari ilişkilerin anormal düzlemde gerçekleşmesine yol açmaktadır.
Ekonomik kazanım, toplum için önemli bir başarı olarak tanımlanmış, ancak para kazanma yollarının meşru yollarla gerçekleşmesi gerektiği vurgusu aynı şekilde tartışılmamıştır. Dolayısıyla toplum, bireyi para kazanması yolunda motive ederken toplumsal yapıyı oluşturan kurumlar arasındaki dengeyi bozmuştur.
Özellikle sanayileşme ve küreselleşme süreçlerinde yaşanan değişim ve gelişmeler nedeniyle insanların ihtiyaçları çoğalmıştır. Birey içinde bulunduğu sosyal tabakada arzulanan gereksinimleri elde edebilecek yeterli ekonomik seviyeye ve araçlara sahip değilse bu durum, bireyin engellenmişlik hissine kapılmasına yol açmaktadır. Aynı durum ekonomik patlamanın yaşandığı anlarda da görülmektedir. Belirli bir sosyal yaşam kalitesine sahip bireyin birden zenginleşmesi ve toplumla olan sosyal bağının kopması yönünde eğilimlere yol açabilmektedir.
Ahlaki değerlerin, kurallı yaşamın toplumsal yaşamda yer etmesi gerektiği vurgusunu yapan eğitim ve aile kurumları, ekonomik hedef ve beklentiler arasında sıkışmış kalmıştır. Bireyin ekonomik gelir düzeyinin arttırılması bir amaç haline gelmiş, ancak bu amaca ne tür meşru araçlarla ulaşılması gerektiği üzerinde diğer kurumlar yeteri kadar üzerinde durmamıştır. Yasal olmayan araçların kullanılması ve yasal olmayan birlikteliklerin oluşması, kayıt dışı ekonomik hareketlilik ve bu faaliyetleri yürütmek üzere gelişen suç örgütlenmeleri de toplumsal kurumlar arasındaki dengesizliğin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır

Suç örgütlenmeleri, bireyin beklentilerini karşılama, sorunlarını kısa sürede çözme konusunda iddialı çıkışlar yapar ve meşru olmayan yollardan strateji geliştirerek bireylerin beklentilerine çözüm olur. Aynı zamanda bu faaliyetler, üyelerinin ihtiyaçlarını karşılayacak ekonomik gelirin de kazanç kapısıdır. Özellikle ekonomik çalkantıların yaşandığı toplumlarda, sapma davranışlarının ve suç örgütlenmelerinin ortaya çıkması kolaylaşır. Devlet, yaşanan kriz nedeniyle ortaya çıkan problemlerle mücadelede yetersiz kaldığı için suç örgütlenmeleri toplumda etkili olmaya başlar.
Sosyo-ekonomik parçalanma ile suç örgütlenmelerinin oluşumu arasında birbirini tamamlayan ilişki mevcuttur. Ekonomik geri kalmışlığın, toplumsal ve kurumsal parçalanmanın sapma davranışlarının bireysel ve örgütlü olarak işlenmesinde oynadığı rol hafife alınamaz. Diğer yandan, suç grupları, ekonomik ve toplumsal süreçleri, kendileri için bir fırsat olarak görmekte ve eleman kazanmanın bir yolu olarak bu kriz dönemlerini değerlendirmektedirler.
Rüşvet ve yolsuzlukların yaygın oluşu, kamu kaynaklarının gerektiği gibi verimli kullanılmayışı, toplumdaki vergi bilinç düzeyinin düşük olması, kayıt dışı ekonominin genişlemesine yol açan sosyal nedenler arasında yerini almaktadır. Dolayısıyla kayıt dışı ekonominin durumu, toplumun vergi uygulamalarına gösterdiği ciddiyet ile aynı oranda değişir. Vergi bilinci yerleşmiş toplumlarda kayıt dışı ekonominin küçülmesi söz konusudur. Çünkü bu toplumlarda vatandaşlar vergilerinin kendilerine bir hizmet olarak döneceğini bildiği için vergi ödemede istekli davranmaktadırlar.

GÜVEN EKSİKLİĞİ KAYIT DIŞILIĞA ZEMİN OLUŞTURUR
Kayıt dışılığın önemli bir boyutu da kara para aklama sürecinde ortaya çıkmaktadır. Suç örgütlenmeleri yasadışı faaliyetleri, yasal faaliyetler gibi gösterme eğilimi içerisinde hareket etmektedir. Yasadışı kazançlar da yasal kanallara aktarılmakta ve gizlenmektedir. Suç ekonomisinin aktörleri kayıt dışı ekonomiyi kullanarak faaliyetlerini sürdürmektedirler.
Gelişmiş ülkelerde, demokratik katılım prensibi gereğince vatandaş devleti denetlerken, Türk kamu yönetiminde, yakın zamana kadar kanunlara tabi olanların kanunların oluşumuna yeterince katılamadığı ve vatandaşların da kamu hizmetlerini yeterince denetleyemediği görülmektedir. Bu durumda, vatandaşlarda kanunlara uyma bilinci de yerleşememekte, aynı zamanda vatandaşın devlete olan bağlılığının azalması, diğer bir ifadeyle güven hissinin kırılması, ekonomik faaliyetlerin kayıt dışında tutulmasına da yol açmaktadır. Bu süreçlerde gelişen enformel ilişkiler, suç örgütlenmelerinin de oluşumuna zemin oluşturmaktadır.

Kayıt dışı ekonominin genişlemesi ve devlet otoritesinin de bu konuda yetersiz kalışı vatandaşların sisteme güvenini sarstığı gibi bireylerin faaliyetlerini kayıt dışı alana itmektedir. Ayrıca kayıt dışı sistem sorunlarını yasal yollarla çözemeyeceğine inanan bireylerin de bir başvuru noktası haline gelir. Türkiye’de de artış gösteren, tefecilik, çek-senet tahsilâtı, kaçakçılık, ihalelere fesat karıştırma gibi suçlar bu tür çözülmelerin bir izdüşümüdür. Toplumda güvenliği, demokratik yaşamı, istikrar ve gelişmeyi tehlikeye sokan suçlar, sıkça ve örgütlü olarak işlenir hale gelmiştir.
Kayıt dışı ekonomi ve bu ekonomiden beslenen suç örgütlenmeleriyle mücadelede yasa yapıcının ve kolluk kuvvetlerinin etkili önlemler almaları gerekmektedir. Mücadele stratejileri geliştirilerek kayıt dışı ekonomi içinde faaliyetlerde bulunan yasadışı oluşumlar ortadan kaldırılmalıdır. Suç ekonomisinin gelişmesini engellemek için de suçtan elde edilen gelirlere el konulmalıdır. Kayıt dışı ekonomi ile mücadele eden birimlerle operasyonel anlamda suç örgütleri ile mücadele eden birimler arasındaki koordinasyon ve eş güdüm arttırılmalıdır. Bu anlamda ilgili kurumlar arasında veri paylaşımı sağlanmalıdır. Kayıt dışı ekonomi, tüm dünya ülkelerinin sorunu haline gelmiştir. Bu anlamda suç örgütlenmeleri ile mücadelede uluslar üstü bir çabaya ihtiyaç duyulduğundan ülkeler arası sağlıklı iş birliği çalışmalarına ağırlık verilmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatma Acar Ünlü Arşivi