Memetcan Demiray

Memetcan Demiray

Sümela kebap, yemesi sevap!

İspanya'nın 100 nüfuslu köyü Urueña'da tam 11 kitabevi bulunuyor! Neden? Çünkü bu sayede yöreye ziyaretçi çekmek ve sosyal yaşamı canlı tutmak hedefleniyor. Tayvan'da nesli tükenmekte olan ateş böcekleri tekrar ortaya çıkınca turizm coşuyor! Ama hiçbiri, "nazardan korusun" diye kapısı kemirilen 1500 yıllık bir kilisenin yerini tutmuyor!



Hayat kısa, dünyayı gezip görmek lazım. Şu sıralar "devlet büyükleri"miz de bize bunu tavsiye ediyor. Ama o son ulaşım zamları yok mu... Artık Kadıköy'den Caddebostan sahiline gitmek bile hesap kitap gerektiriyor. Olsun!.. 2023'e ne kaldı şurada... Ekonomimiz şahlanana kadar bize de azıcık sabretmek ve internetle yetinmek düşüyor. O halde hele bir bakalım, mesela İspanya'da neler oluyor?
Madrid'in kuzeyinde yer alan toplam 100 (yüz!) nüfuslu Urueña köyünde tam 11 kitabevi bulunduğunu bu hafta The New York Times yazıyor! Nasıl yani? Köyün kasabı ve fırıncısı kısa süre önce emekliye ayrılmış (!), gıdayı bile dışarıdan getirtmek gerekiyor. Peki sadece 9 çocuğun yaşadığı bir yerde 11 kitabevi kime hizmet ediyor, neyi amaçlıyor?

YENİ MODEL: KİTABEVİ TURİZMİ!..

Cevap Raphael Minder imzalı haberde vardı. 2007 yılında bölgesel yönetim, göç veren ve cazibesini yitiren köyleri canlandırmak için 3 milyon avroluk bir fon yaratmıştı. Ve bu fon, eskiyen binaları kitabevine çevirmek isteyen herkese açıktı. Tıpkı Fransa'nın Montmorillon komünü ya da Galler'in Hay-on-Wye kasabasındaki gibi... Böylece halk, 10 avro gibi sembolik bir kira karşılığı sahaf ve kitapçı açabilecekti. Sonuç?
Covid-19 kısıtlamalarının yaşandığı 2021'de bile Urueña'yı 19 bin turist gelmişti!
Kaldı ki bunlar kayda geçenlerdi... Günübirlik misafirlerle birlikte rakamın çok daha yukarılarda olduğu söyleniyordu. Urueña Belediye Başkanı Francisco Rodríguez de bu değişimle gurur duyduklarını belirtirken "kitabevi turizmi" sayesinde yavaş yavaş cazibe merkezine dönüştüklerini vurguluyordu. Tarihî ve doğal güzellikleriyle ünlü Urueña, edebiyat ile yeniden doğmaya başlamıştı!



EKOLOJİK MUCİZE: ATEŞ BÖCEKLERİ!..

The Guardian'ın haberine göre Tayvan ise benzer bir sevinci "ateş böceği turizmi"nde yaşıyordu! Yeryüzündeki 2200 kadar ateş böceği türünün 65'ine ev sahipliği yapan ülke, 2010'larda artık onlardan umudunu kesmişti. Çünkü tarımda kullanılan pestisit, ateş böceği nesillerini tehdit etmekteydi. Karanlıkta "flört eden", nemli ortamda çoğalan bu sevimli canlılar için kent ışıkları, iklim değişimi ve kuraklık ölüm demekti.
Bunun üzerine gönüllüler seferber oluyor, işe Taipei'deki parlak sokak lambalarını değiştirmekle başlıyorlardı. Bölgedeki "habitat"ı da ıslah eden gönüllüler, kısa sürede çabalarının sonucunu alacaktı. 2014'te ateş böcekleri yeniden ortaya çıkıyor, aşkla ışık saçıyorlardı! Adeta "imkânsız" başarılmış, ekolojik bir mucize yaşanmıştı. Bunun Taipei'ye faydası ise "ateş böceği izleme" turlarına gelen yüz binlerce turist olacaktı!



'KAFASI GÜZEL' ÜLKE: KANADA...

Kanada ise bugünlerde bambaşka bir "trend"e ev sahipliği yapıyordu. 2018'de yasallaşan esrar, pandemide büyük rağbet görmüştü. Üstelik karantinada restoran ve barlar kapanırken esrar mağazaları açık kalmıştı. Sırf 3 milyon nüfuslu Toronto'da "ot" satan dükkân sayısı iki yılda 12'den 430'a fırlamıştı! Üstelik... Bu büyük rekabete rağmen 88 girişimci daha sektöre girmek için sıradaydı. "Kafası güzel şehir"!.. Ama sanki bir şeyler abartılmıştı!
Esrarın "legal" olmasını savunan belediye meclisi üyesi Kristyn Wong-Tam, "Burası Vahşi Batı'ya döndü!" diyor ve "Şimdi bazı mekânlarda yiyecek bulamayabilirsiniz ama 'ot' neredeyse her yerde var" diye yakınıyordu. Özellikle de kentin popüler caddesi, Queen Street West'te...
Bir zamanlar caz barları, şık restoranlarıyla ünlü cadde, artık "cigara"cılardan geçilmiyordu! Öyle ki sadece 1,4 kilometrede tam 13 esrar mağazası vardı. Ve işin fenası... Sadece devletten temin edildiği için satılan "ürünler" hepsinde aynıydı!
Şu durumda çoğu batmaya mahkûmdu ve esrar lisansını bir türlü çıkartamayan Christina Ciddio şanslıydı! Zira o, sadece yan malzeme, yani pipo ve sarma kâğıdı satarak farklılaşıyor, piyasada ayakta kalıyordu.


BİR ENERJİ KAYNAĞI: İNSAN DIŞKISI!..

Peki dünyanın bir başka ucu, Madagaskar'da neler oluyor dersiniz? Gazeteci Lina Zeldovich, yeni kitabı "Öteki Karanlık Mesele"de geri dönüşüm konusuna eğiliyordu. Madagaskar'a giden Zeldovich, orada yeni girişimci bir firmanın umumi tuvaletlere poşetler koyduğunu ve böylece insan dışkısı toplayarak biyogaz ve gübre ürettiğini anlatıyordu!
Üstelik bu uygulama ilk ve tek değildi. Daha önce ABD ve İsrail de benzer projeleri hayata geçirmişti. Zira "atık" dediğimiz şey, ekosistem için hayli önemliydi.
Nitekim "kaka"nın tarihini de inceleyen Zeldovich, Antik Roma'dan günümüze dışkının nasıl kullanıldığından söz ediyordu. Feodal Japonya'da örneğin, insan dışkısı gübre olarak o kadar değerliydi ki toplamak isteyen insanları birbirine düşürüyordu!
Sovyetler Birliği'nde büyüyen Zeldovich'in bu konuya merakı, dedesinin dışkıyı aile bahçesinde değerlendirmesiyle başlamıştı. Fakat bu "yenilik" Sovyet bürokratların hoşuna gitmeyecek, dede göçe zorlanacaktı.
İnsanlık için uzun zamandır "iğrenç" bir konuydu dışkı... Ama işte bakın... 21. yüzyılda bir "tabu" daha aşılmıştı!



BÖYLE İRADEYE EFES Mİ DAYANIR?!

Büyüklerimizin tavsiyelerine uyup dünyayı gezdiğimizde işte bu gelişmeler gözümüze çarpıyor. Kimileri kitaptı, edebiyattı, sanattı derken fakirlikten kıvranıyor! Kimileri doğaydı, haşerattı; boş işlerle uğraşıyor! Ahlaksız Batı zaten dumanaltı olmuş, zevküsefa peşinde... Ve nasıl bir "beddua" almışsa zavallı Madagaskarlı kardeşlerimiz, kazurattan medet umuyor! Halimize ne kadar şükretsek az bu durumda...

Bizler, bir yandan ekonomide 2023 ve 2071 hedeflerine kararlılıkla ilerlerken Uzay Ajansı'mız ve Tokat Havalimanı'mızla ilimde, bilimde öncü olmaya devam ediyoruz. Bunu yaparken maneviyattan da asla taviz vermiyoruz. İşte ibadete açılan Aya Sofya... Nazardan korusun diye "İmparator kapısı"ndan bir parça koparıyor ve hop diye ağzımıza atıyoruz. Önümüz bayram... Şöyle bir Sümela'yı ziyaret etsek... Freskleri tatmanın kısmet açmayacağını nereden biliyoruz?!
Daha bunun Assos'u var, Truva'sı var, Efes Antik Kenti var! Yeter ki yol verin. "Milli irade"yi evde zor tutuyoruz!
Ama öyle her şey de "kutsal" diye lüpletilmez. Nitekim Nihat Hoca, Instagram'dan gelen bir seyirci sorusu üzerine "mezar üzerindeki toprağı" yemenin dinen caiz olmadığını vurguluyor. Yıl 2022, Kadıköy'de bir Kore restoranında bir tabak Yukgaejang çorba 109 liraya satılıyor. Sanki Barbaros Şansal bir yerlerde gülümsüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Memetcan Demiray Arşivi