Swann’ların Tarafı ve Kaybedilen Gerçeklik

Marcel Proust, 1909 yılında düşüncelerinde, hatıralarında ve dileklerinde yalnız bir şekilde, içindeki yıllanmış meraklarla kayıp zamanın izinde bir romana başlar.
İlk cildin adı “Swann’ların Tarafı” olacaktır.
Kullandığı ince mürekkeple yok olunan ıssızlığı kağıda döker:
“…Benim bildiğim gerçeklik artık yoktu (…) belirli bir görüntünün hatırası, belirli bir anın özleminden ibarettir; ve evler yollar caddelerde, heyhat seneler gibi uçup giderler.”
Çoğumuz için bu tespitin doğru olduğuna inanıyorum; “Bildiğimiz gerçeklik artık yoktur.”
Bunu yazmamın sebebi son günlerde yaşanan acı dolu gelişmeler; özellikle Irak'ın kuzeyinde Gara bölgesindeki operasyon sırasında, 13 yurttaşımızın şehit olması ve sonrasında yaşananlar.
Bu acı dolu günlerin içinde gözden kaça haberler de vardı:
İktidarın, İstanbul Havalimanı için İGA'ya verdiği 333,8 milyon avroluk yolcu servis ücreti garantisinin 2020'de tutmaması; Kalyon, Cengiz, Limak ve Mapa ortaklığındaki İGA’nın, bu sebeple Devlet Hava Meydanları İşletmelerinden 230 milyon avro alacak olması ve İstanbul Havalimanı'nı işleten ve yılda devlete 1,1 milyar euro kira vermesi gereken İGA'nın devletten kira erteleme, indirim ve sözleşme uzatma talep etmesi gibi,
Bembeyaz kumsalı ve turkuaz renkli suyuyla Türkiye'nin en önemli doğal hazineleri arasında yer alan Salda Gölü'ndeki çekilmeye son yağışlar da çare olamaması gibi,
Diri fay hattı proje alanının tam altında olunca, Karaburç’taki maden şirketinin haritada işletmeyi fayın uzağında göstermiş olması gibi,
Polatlı Duatepe Devlet Hastanesi’nin, yeni hastane yapılınca kaderine terk edilmesi gibi,
Kanal İstanbul projesinin geçtiği Arnavutköy'de çiftçilere 'boşaltın' tebligatının gönderilmesi gibi,
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Amasya, Bolu ve Trabzon’da bulunan 15 yaylanın statüsünün kaldırılması gibi,
İntihar eden gençlerimizin, insanlarımızın, kadın cinayetlerinin çok artmış olması gibi,
Yazacak çok şey var ama bütün bu olayların her biri, her gün, hepimizi gerçeklikten koparıyor. Peki, bu tehlikeye karşı ne yapılıyor?
Gördüğüm kadarıyla bazılarımız teselliyi, “Hayatınızı 7 Günde Değiştirin”, “Bir Dakika Hayatınızı Değiştirebilir”, “59 Saniye” gibi kitaplarda buluyoruz. Bazılarımız sosyal medyada tozu dumana katıyoruz. Bazılarımız ise sadece izliyoruz. “Bir elinde cımbız bir elinde ayna” olanları saymıyorum bile… Ama hiç kimse örgütlü bir mücadeleye katılmıyor. Bir avuç insan farklı yerlerde haklarını savunmaya çalışıyor.
İki kişinin yan yana gelmesini bile tehlikeli bulan, örgütlenmeyi sevmeyen, 80 sonrası her türlü örgütlenmeyi yasaklayan, solu devamlı “Gulyabani” gibi gösteren sağ iktidarlar altında on yıllardır yaşayan bir toplumun farklı davranması beklenemezdi. Bunu halka reva gören anlayışın bugün “Neden hiç kimse ülkenin değerlerini korumuyor!” diye serzenişte bulunması ise trajikomik bir durumdur.
Talih bir gün hükümdarlığının çatısı altındaki parlak tahtında oturuyormuş.
İki kişi ondan iyilik istemeye gelmiş.
İlki, hakiki insanlar arasında şanslı olmayı ve bilgelerle ihtiyatlı insanların desteğini kazanmayı istemiş Talih’ten.
Odada ayakta duranlar birbirlerine bakıp şöyle demişler: “Dikkat edin, yoksa dünyayı ele geçirir!”
Ama Talih ciddi ve üzgün bir ifadeyle adama istediğini vermiş.
İkincisi gelip tam tersini istemiş. Cahiller ve aptallar arasında başarılı olmayı dilemiş.
Yaverler böyle tuhaf ve ciddi bir istek karşısında gülmeye başlamışlar.
Talih gülümsemiş ve adama istediğini vermiş.
Bu iki adam memnun ve müteşekkir olarak oradan ayrılmış.
Ama her zaman hükümdarlarının yüzünü okuyup duygularını inceleyen yaverler onun ifadesinde tuhaf bir geçiş olduğunu fark etmiş!
Talih sormuş:
“Yaverlerim, sizce bu ikisinden hangisi daha akıllıydı; ilki mi?”
“Bilin ki ilki ne istediğini bilmeyen bir aptaldı asla da bir yere gelemeyecek. İkincisiyse işini biliyordu. Dünyayı ele geçirecek olan kişi o.”
Bu çelişkili cevap karşısında şaşkına dönen yaverleri kafa karışıklığından yine Talih şöyle kurtarmış:
“Bilgeler azınlıktadır.
Bir şehirde dört tane bile yoktur.
Dördü geçin, bir krallıkta iki tane bile yoktur!
Cahiller çok fazladır, aptallarsa sonsuz sayıdadır. Bunları yanına alan kişi tüm dünyaya hükmeder.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kubilay Kaptan Arşivi