Tarikat ve cemaatler yasaklanmalıdır

İsmailağa adında bir tarikat. Fatih Çarşamba’da aynı adlı camide kurulduğu için o ismi almış. Kurucusu geçen yaz öldü. Hani kız çocuklarının okutulmasına izin vermeyen, cenazesine kadınların gelmemesini vasiyet eden sözde şeyh.

Cumhurbaşkanı gitti cenazesine. “İlim, irfan ve hikmet sahibi alimimizi son yolculuğuna uğurluyoruz. Fatih İmam Hatip’te öğrenciyken kendisini dinlerdik” dedi. Tabuta omuz verdi.

“İlim, irfan ve hikmet sahibi” dedi kız çocuklarının okutulmamasını tembihleyen tip için.

Jeremy Rifkin’in ilim ve irfanını beğenmeyenler şeyh hazretlerini huşu içinde ebediyete uğurladılar.

Soylu da cenazedeydi. Kambersiz cenaze mi olurdu?

Bu İsmailağa cemaatinde “Hocaefendi”, “Efendimiz” diye hitap edilen bir herif, 6 yaşında kızını tarikatın müritlerinden 29 yaşında başka bir sapık herifle nikahlıyor telli duvaklı. Ve kızını öylece sapığın koynuna bırakıveriyor.

Daha fazla yazamayacağım. Herkes okudu, duydu, biliyor…

Bu “tarikat” denen, “cemaat” denen karanlık yerlerden hep pislik, rezillik, kepazelik, sapıklık haberleri gelir durur. Sanki varlık nedenleri budur:
Kendisini ‘Uşşaki tarikatı lideri’ olarak tanıtan Eyüp Fatih Şağban ‘çocuk istismarı’ suçundan tutuklandı. “Ehlibeytiz, peygamber torunuyuz. Duygular baskın oluyor soyumuzda” dedi. “Bir yanlış yaptık ama büyütülecek bir şey yok. İleri gitmedi. Pişmanım” dedi.

İleri gitmemiş. Pişmanmış. İçime su serpildi doğrusu.

Bu Nurullah 15 Temmuz sonrası “Birinci Türkiye Cumhuriyeti son buldu. İkinci Osmanlı kuruluyor, Tayyip Bey birinci padişahımız olarak gözüküyor” diyen sefil.

Karaman’da Ensar Vakfı’na ait evlerde kalan çocuklar cinsel istismara ve tecavüze maruz kaldılar. Hani Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun “Bir kere olması karalamak için gerekçe olamaz” dediği olay.

Bursa’da, kendisini tarikat şeyhi olarak tanıtan ve dergâhına gelenlere cennet vaat ederek cinsel ilişkiye girdiği iddiası ile tutuklanan Uğur Korunmaz bakın ne demiş:
“Tarikatın usulü böyle… Uzun süreli sohbetler sonunda cinsel içerikli konular kendiliğinden oluşur. (Mürit) benden badelenme ya da cinsel ilişki talep eder. Bunları kabul etmemem gibi bir tercihim olamaz. Çünkü ben de bağlı olduğum tarikatın ölen lideri H.B. tarafından 2005’te badelendim. Ölümünden sonra da pir oldum.”

“Seni artist yapacağım” vaadini duymuştuk da. “Seni pir yapacağım”… Pes doğrusu!

Daha neler neler… Hepsini buraya sığdırmaya imkan yok. Kitap yazılır. Yazıldı da. İsmail Saymaz’ın “Şehvetiyye Tarikatı” bunlardan sadece biri.

Profesör Esergül Balcı’nın kapsamlı bir araştırması var. Tüyler ürpertici.

Türkiye’de belli başlı 30 tarikat silsilesi ve bunların 400 kolu olduğunu, çoğunluğunun İstanbul’da ve Güneydoğunun hemen hemen tüm illerinde olmak üzere 800’ü aşkın medrese bulunduğunu, büyük kentlerde kaç apartman medresesinin faaliyet gösterdiğinin bilinmediğini bu araştırmadan öğreniyoruz.

Tarikat okullarında 210 bin öğrenci okuduğunu, Türkiye’deki 4 binin üzerindeki özel yurdun 2 bin 400’ünün bir tarikata bağlı olduğunu, 4+4+4 uygulanmasına başlandığı 2012’den bu yana kapanan 4 binden fazla okulun yerlerine tarikat okullarının geçtiğini söylüyor Profesör Balcı.

Orduda, poliste, adalette FETÖ’nün yerini adlarını her gün duyduğumuz birtakım tarikatların almaya başladığını biliyoruz. FETÖ’den boşalan devlet kadrolarına bu tarikatların adamları adeta tarikatların insan kaynakları birimi olarak dizayn edilen TÜGVA üzerinden yerleştiriliyor. TÜGVA’nın kurucusunun Bilal Erdoğan olması dikkat çeken bir ayrıntı.

Bu tarikat denen batakhanelerin “Şeyh” denilen ve kendilerini ulema olarak gören elebaşları 6 yaşındaki kız çocuğuyla evlenmeyi dinen uygun ilan ediyor, asansöre kadınla binmenin halvete, yatakta uykusuz geçirilen zamanın şehvete yol açabileceğine dair fetvalar veriyorlar.

Ve afyon çekmiş gibi şuursuzca bunların peşinden koşan kitleler var.

Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılmasına ilişkin 677 sayılı kanun (1925) bir devrim kanunudur. Laik cumhuriyetin kendisini korumaya aldığı kanunlardan biridir.

Ama var olan yasağa aldırılmadığı gibi bu tarikat ve cemaatler bugün sağ siyasiler tarafından baş tacı ediliyor ve adı konulmamış bir dokunulmazlıktan yararlanıyorlar.

Kıyafet kanununa aykırı olarak erkek çocuklarına sarık ve cüppe giydirildiği, kızların çarşafa sokulduğu icazet törenleri vesilesiyle yüzlerce çocuk o kılıkta sokaklarda geçit yapıyor, tüylerimizi diken diken ediyorlar.

Tarikatlar ve cemaatler cumhuriyet düşmanlığı, devrim düşmanlığı, Atatürk düşmanlığı yapan, her türlü ahlaksızlık yuvasına dönüşmüş ticarethaneler gibi faaliyet gösteriyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı da bu tarikat, cemaat ve benzeri dini örgütlenmeleri denetleyeceğine, bunlarla rekabet etme yoluna gidiyor. Diyanetin web sitesinde buluğ çağına girmiş çocukların dinen nikahlanabileceği, kızların 9 yaşında gebe kalabilecekleri, erkeklerin 12 yaşına girdiklerinde baba olabilecekleri söyleniyor.

Diyanet de cumhuriyetin kanunlarına meydan okuyor.

Türkiye Cumhuriyeti kendi varlık nedenine kasteden bu yapılara müsamaha gösteremez. Artık karar vermek gerekiyor. Cumhuriyet mi kalacağız, Taliban mı olacağız?
Türkiye bir hukuk devleti olduğunu hatırlamalı ve tarikatların tamamı derhal kapatılarak mal varlıkları hazineye kazandırılmalıdır.

Bunun yasal dayanağı fazlasıyla vardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi