TASARIMIN GİZLİ HAYRANI: BRAD PITT

Forbes dergisine göre 300 milyon Amerikan Doları değerine sahip olan Hollywood yıldızı Brad Pitt, 80lerden bu yana dünya gündemini doldurmayı başarıyor. Sarı saçlarına ve mavi gözlerine hayran çoğu kadın fanatikleri, onun yaşlandıkça karizmaya bürünen haline övgüler yağdıradursun, Pitt benim kalbimi elbet tasarıma olan tutkusu ile çalıyor.

1991 yılında gösterime girerek sinema tarihinin ikonları arasına yerleşen Ridley Scott imzalı Thelma ve Louise deki o flörtöz delikanlı, önceki işlerini de hesaba katarsak tam 35 yıldır dünyanın gözü önünde yer alıyor. Brad Pitt, oyunculuktan yapımcılığa kayan kariyeri ile Hollywood ‘un en değerli isimleri arasında.

Forbes dergisine göre 300 milyon Amerikan Doları değerine sahip olan Hollywood yıldızı Brad Pitt, 80lerden bu yana dünya gündemini doldurmayı başarıyor. Sarı saçlarına ve mavi gözlerine hayran çoğu kadın fanatikleri, onun yaşlandıkça karizmaya bürünen haline övgüler yağdıradursun, Pitt benim kalbimi elbet tasarıma olan tutkusu ile çalıyor.

Yıldızın tasarım tutkusu 90’lı yıllardan itibaren yaptığı karalamalarla başlamış. Üniversite yıllarında, kalan iki kredilik notunu tamamlamak için aldığı derste Wright ile tanışıyor. Kendi sözleri ile, bu tercihi onun hayatını değiştiriyor. Dünya tasarım tarihini derinden etkileyen fikirleri ve üretimleri ile bilinen Charles Rennie Mackintosh ve Frank Llyod Wright, Pitt’in de tasarım tutkusunu alevlendiren isimler olmuş.

Brad, ilk kazancı ile antika bir dönem sandalyesi ve Wright imzalı masa lambası alıyor. Yaratıcı tutkusu, Mackintosh’un Glaskow Rose isimli ikonik gül deseni ile devam ediyor.

MACKINTOSH TUTKUSU

1868- 1928 yılları arasında yaşamış ve ünü, doğduğu yer olan Glaskow’u aşmış olan Mackintosh, iki boyutlu eserlerden mobilyalara ve mimariye dek pek çok üretimi ile dünyanın yaratıcı portfolyosunda haklı bir yere sahiptir. Doğadan esinlenen organik formların iç içe geçerek zerafet dolu bir estetiğe kavuştuğu Art Nouveau akımının önemli temsilcilerinden biri olan Mackintosh, kendini eğitim aldığı Glaskow Sanat Okulu’nda geliştirmiş. Art Deco stilinin ismi konmadan önce de Art Deco icra eden müthiş yetenekli bir yaratıcı olarak anılıyor tarih kitaplarında.

Tuvalden tekstile, duvar kağıdından mobilyalara ve aydınlatmalara, iç mekan tasarımından mimari yapılara kadar sınırsız ve zamansız bir tasarım yolculuğu Mackintosh’un bize sunduğu. Öyle olmasa, Blade Runner filminden Madonna kliplerine dek tercih edilen bir tasarım çizgisi olmazdı; bugün tasarım müzayedelerinin en kıymetli eserleri arasında yer almazdı.

Brad Pitt bu tasarım çizgisinden epey keyif almış olmalı ki, onun da tasarım anlayışı bu ölümsüz isime gönderme yapıyor. Pitt, Wright’ın stilize ettiği gül deseninde, tek bir çizginin devamlılığına ve bu çizginin dönüp dolaşıp başlangıç noktasına geri gelmesine vurgu yapıyor bir söyleşisinde; “Tıpkı yaşam gibi” diyiveriyor.

Belli ki Pitt için tasarım sadece estetik bir düşkünlük değil, felsefi bir tutku ve yaşam biçimi aynı zamanda.

MOBİLYADAN KASIRGAZEDE EVLERİNE

2000li yılların sonuna doğru New Jersey’li tasarım ve üretim atölyesi olan Pollaro ile yolları kesişiyor film yıldızının. Frank Pollaro ile ortak yanlarının obsesiflik derecesindeki detaycılık olduğunu belirtiyor Pitt. Pollaro’nun stüdyosu halen son derece özel el işçiliğine dayanan ahşap mobilyalar, metal tasarımlar ve döşeme parçaları üretiyor. İkili 2012 yılında Pitt imzası taşıyan bir mobilya serisi tanıtmıştı. Benim Pitt’in tasarım tutkusunun farkında olmam da bu koleksiyona dayanıyor. Tasarımcı Pitt’in ilham aldığı dairesel formlar ve sonsuz çizgiler bu koleksiyonda yer alan koltuk, masa, dolap veya yatak gibi tasarımlarda görülebiliyor.

Pitt, 2005 yılında Katrina kasırgasının hemen ardından Amerikalı tasarımcı William McDonough ve Graft Architects ile iş birliğinde Make it Right Foundation isimli bir yardım vakfı kurmuştu. Bu vakfın amacı, evsiz kalanlara iyi tasarlanmış ve hemen yerleşebilecekleri evler üretip onları oraya yerleştirmekti.  Pek çok ünlü bu vakıf için konut tasarladı. İnşa edilen 109 tasarımı hazırlayan isimler arasında Frank Gehry, David Adjaye, Morphosis, Hitoshi Abe ve Sigeru Ban bulunuyor. Binların tümü çağımızın en önemli tasarımcıları. Yine de Pitt in bu iyi niyetli yaklaşımı çok da kolay yürümüyor. Yeni bir habere göre, 2009’dan itibaren bu konutların küf, su akıntısı gibi dertleri bitmediğinden açılan davalar geçtiğimiz aylarda yıldıza 20.5 milyon Amerikan Doları civarında bir fatura çıkardı. Mahkemeler bu konutlarda yaşanan problemlerin mimari uygulama ve yapı malzemelerinden kaynaklandığını not düştü. Adjaye tarafından tasarlanan ev için yıkım kararı bile çıkarılmış.

JAMES EVİ’NİN YENİ SAHİBİ

Pitt hakkında bir yazı yazmaya, son günlerde çıkan haberlerde yıldızın aldığı son evi görünce karar verdim. Pitt’in geçtiğimiz ay 40.000.000 USD ödediği bildirilen bu evi çok iyi biliyordum; hemen kütüphaneme başvurdum ve haklı çıktım.

Bu ev, Amerika’dan yükselen Arts and Crafts hareketinin kurucularından olan Greene and Greene tarafından 1918-23 arasında inşa edilmiş olan James House idi.  Kaliforniya’daki Carmel tepelerindeki bir kayalığın üzerine kondurulmuş olan bu yapı, Charles Greene’in İngiltere’ye gerçekleştirdiği bir seyahati sonrasında aldığı ilhamla yapılmış ve Amerika kıtası üzerindeki estetik anlayışlarla hiç örtüşmeyen bir çizgiye sahip.

Bir yazar olan Daniel Lewis James, MIT mezunu mimar kardeşlerden kendisine Akdeniz stili bir ev inşa etmelerini istemiş. Onlar da Avrupa’da rastladıkları katedraller ve tarihi yapıları anımsatan bu dev malikaneyi tümüyle granit taşlardan beş yıl süren bir çalışma sonrasında hayata geçirmişler. Evin dik yamaçlardan sahile tünel ile bir inişi bulunuyor; iç mekanlarına dair herhangi bir görsel bulunmamakla birlikte bodrum katında geniş bir kütüphane alanı olduğu belirtiliyor. Cadde tarafında ise sadece giriş kapısı görülebiliyor çünkü arazi dik bir yamaç biçiminde ve doğrudan cadde kotundan sahile uzanıyor. Pitt böylece müthiş bir özel alan koruması da sağlayacağını düşündü herhalde.

Bu ev asla sıradan bir Hollywood yıldızının, üstelik de böyle bir servet ödeyerek alacağı bir ev değil. Kimilerine göre çirkin bile gelebilir, benim için muhteşem oysa. Bu evi inşa eden Greene and Greene’i yakından incelemiş olduğum için Pitt’in bu tercihindeki tasarım tutkusunu okuyabiliyorum. Onun Mackintosh ve Wright ile başlayan gustosu daha da eskilere uzanarak, bu iki ikonik isme ilham veren Greene and Greene’e dek köklenmiş anlamına geliyor bu tercih.

Diğer bir önemli mimar olan Gehry, bu ikili ile ilk kez 1950 yılında, University of Southern California‘da öğrenci iken Calvin Straub’dan aldığı bir ders sayesinde tanışıyor. Onlardan modern mimarlığın mutlaka cam, çelik ve beton ile yapılmak zorunda olmadığını öğrendiğini belirtiyor. Aksine tuğla, taş ve ahşap gibi çok daha kolay ulaşılan ve işlenen malzemelerle de modern tasarımlara imza atılabilir diyor Gehry.

Greene and Greene, 1922 yılında dağılıncaya kadar, modern tasarım adına sayısız üretim gerçekleştirmiş bir stüdyo. Charles Suther Greene ve Henry Mather Greene tarafından kurulan bu stüdyoya atfedilen bir kitabı, kütüphenemin eşsiz bir eseri olarak saklarım. İçinde Pitt’in bugünlerde aldığı evin bulunduğunu, birkaç yıl önceki okumamdan hatırladığım bu kıymetli hediyeyi bana gazetemiz yazarlarından sevgili Süreyya Murad Su armağan etmişti. Yeniden teşekkür edeyim.

Bu iki kardeşten Llyod ve Wright’a, oradan Pitt’e, oldukça ortak çizgiler taşıyan bu tasarım dilini ve mirasını izleyebilmek gerçekten de bir bulmaca çözme hissi yarattı üzerimde. Bulmacanın acaba hangi parçalarını bulur da eklerim diye de araştırmalara devam edeceğim kuşkusuz. Sanıyorum ilk iş olarak da tüm bu isimlerin Japonya ile olan bağlarını irdeleyeceğim!

Brad Pitt ve Frank Pollaro

Brad Pitt imzalı koltuk tasarımı, 2012 Pollaro

Brad Pitt imzalı masa tasarımı, 2012 Pollaro

Charles Rennie Mackintosh ‘un  Rose and Teardrop

isimli tekstil tasarımı , 1915-28. University of Glasgow

Frank Lloyd Wright masa lambası

Make-It-Right-Gehry evi

Brad Pitt’in yeni evi, James House, 1918, Greene and Greene

Önceki ve Sonraki Yazılar
Özlem Yalım Arşivi