Tatil planını erteleyen veya vazgeçen çok aile olacak…

İki yıldır süren pandemi sürecinin ardından iyice ortaya çıkan ekonomik zorluklar, vatandaşın tatil hayallerini suya düşürdü. Her ne kadar Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde olmasa da, dinlenme, yaşadığı şehirden bir süreliğine uzaklaşmak ve kafayı dinlemek aslında herkesin ihtiyacı olan bir durum. Özellikle de İstanbul gibi büyük şehirlerin, insanı yoran kalabalığına mola vermek önemli bir motivasyon… Tüm bunlara rağmen ülkemizde şöyle ilginç bir durum var; son 20-25 yıldır hayatımıza giren “muhafazakâr tatiller” diğer tatillerden çok daha fiyatlı… Bu durumu konuşmak üzere, uzun yıllardır muhafazakâr kesimin tatil ihtiyacına cevap veren Sönmez Bülbül’le söyleşi yaptık. Sönmez Bey’in sorularıma verdiği cevapların sosyolojik açıdan da çok önemli olduğunu düşünüyorum. Kendisine teşekkür ediyor ve sizleri söyleşiyle baş başa bırakıyorum.
Sönmez Bey, kaç yıldır turizm işiyle ilgileniyorsunuz?
Merhaba, toplamda 18 yıl sektördeyim. 6 yıl çeşitli firmalarda görev yaptım. 12 yıldır da kendi şirketim olan Armutlu Destek Ltd. Şti.’de organizasyonumuz devam ediyor.
Ağırlıklı olarak muhafazakâr kesime hitap ediyorsunuz… Son 20 yılda muhafazakârların tatil anlayışında ne değişti?
Cevabımızda yanlış anlaşılma olmasın. Bunu bir durum değerlendirme olarak söylüyorum. Son yıllarda bir bölüm tatilin ihtiyaç olduğunu anladı, bir bölüm tatil kültürünü öğrendi, bir bölüm de sınıf atladı. Yani ekonomik gücü daha iyi olanlar otel konseptlerini tercih etmeye başladı.
Çok ilginç bir tespit… Biraz detaylandırabilir miyiz? Mesela tatilin ihtiyaç olduğunu hissedenlerin, muhafazakâr kesimin ekonomik anlamda güçlenmesiyle ilgisi var mı? Tatil kültürünü öğrenmeden öncesi nasıldı?
Kesinlikle. İster kabul edelim ister etmeyelim ama ortadaki gerçek şu ki muhafazakâr kesimin -buna ben de dâhilim- tatil kültürü sonradan gelişti. Yeme-içme-giyinme gibi temel bir ihtiyaç olduğunu sonradan keşfettik. Bunda ekonomik şartların biraz daha gelişmesi de etkili oldu tabi… Gerçi bu aralar biraz zorlaşmadı değil…
Muhafazakâr tatil beldeleri normalin üstünde pazarlanıyor… Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu doğru fakat burada arzın talebi karşılamama durumu söz konusu… Bir şekilde “mecburen birileri tarafından tutulacak” düşüncesi olduğundan ortalamanın üzerinde. Buna şu benzetmeyi de yapabiliriz. Yurt dışından turla gelen bir bireyin bizim ülkemizde çok uygun rakamlara hallettiği tatil planını, yerli turist çok fahiş fiyatlara çözebilmekte.
Bu biraz da Türk Lirası’nın, euro ve dolar karşısındaki değer kaybından kaynaklanıyor mu?
Bu da etken ama genel ülke politikasına baktığımızda yurt dışından gelen turist tam pansiyon bir otelde 1 liraya kalıyorsa, yerli turist aynı tatili daha fazla ödeme yaparak sağlıyor, faydalanıyor. Burada amaç dışarıdan döviz girdisi sağlamak, bunu anlayabiliyoruz. Ama iç piyasaya da aynı şartların sağlanması gerekir. Yani yerli turist için de daha makul rakamlar olması lazım.
Son yıllarda yurt içinde yoğun bir şekilde açılan muhafazakâr otellerin talebi karşılayamamasının sebebi, tatil için Türkiye’yi tercih eden gurbetçiler ve Arap turistler olabilir mi?
Biz turizm ülkesiyiz, böyle bir bahaneye sığınmamamız lazım. Etkisi var mıdır? Vardır. Ama son üç yıla baktığımızda iki yılı zaten pandemiyle geçti. 2021 yılı bu yönde bir sıkışıklık oldu. Onun da Ege ve Akdeniz bölgelerinde meydana gelen yangınlardan dolayı olduğu düşüncesindeyim. Bir de politik olarak Arap ülkeleriyle de bu yıla kadar problemlerimiz mevcuttu. Dolaylı ambargo uygulanıyordu, onların etkisi olduğu düşüncesi yok bende.
Tatil rezervasyonlarının yapıldığı şu günlerde, son günlerde artan zamların sektöre yansımasını nasıl görüyorsunuz?
Belirli bir kesimin tatil planı yapmaktan vazgeçeceğini ya da otel konseptinden vazgeçip devre mülk - apart kiralama yönünde tercihlerin artacağını düşünüyorum. Sonuçta her şeyin varmış olduğu nokta ekonomi, ekonomimizin freni patlamış durumda, nerde duracağı da belli değil. Onun için tatil planını erteleyen veya vazgeçen çok aile olacaktır.
Tatilini taksitlendirenlerin sayısı nasıl?
Bizim bulunduğumuz sektörde kullanamıyoruz fakat taksitlendirme talebine baktığımızda her 10 misafirden 8’inin bu yönde bir talebi var.
Bulunduğunuz bölge, Arap turistlerin de yoğun ilgi gösterdiği bir yer… Onların tatil anlayışlarıyla vatandaşımızın tatil anlayışı arasında ne gibi farklar var?
Yerli turiste göre daha rahatlar, beklentileri de daha fazla. Daha çok otel konsepti aranıyor. Ama yerli turistte her evde bir Türk annesi var.
Kast ettiğiniz rahatlığı yerli turist, biraz “şımarıklık” gibi algılıyor olabilir mi?
Şımarıklıktan ziyade yapısal diyelim, çünkü kendilerine has bir yapıları var. Bize bazı rahatlıkları şımarıklık da gelebilir. Bizim çok uygun görmediğimiz şeyler olabiliyor ama onlar için normal oluyor. Yapısal, o coğrafyaya ait bir rahatlık.
Arap turistin rahatlığı, yerli turistin tatil talebinde yabancı turist istememesine yol açıyor mu?
Bu konuya biraz evrensel ve ülke şartlarıyla ilgili bakmak lazım… İstemeyenler elbette vardır ama bu dünya gerçeklerine ve ülkemiz gerçeklerine ters bir durum, sonuçta ülkemiz en büyük döviz girdisini turizmden sağlıyor.
İçinde olduğumuz ekonomik koşullarda yerli turistin yapamadığı tatili gurbetçilerin veya yabancı turistlerin yapacak olması sizi psikolojik olarak etkiliyor mu?
Vatandaşımızın ekonomik şartları sadece tatil yönünden değil; bugün eğitim, sağlık, yeterli beslenme gibi birçok konuda karşı karşıya kaldığı olumsuz durumlarda hepimizi etkiliyor. Sonuçta komşumuz açken kendimizin tok olması, bizim inanç noktamıza ters düşen bir durum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Baykal Arşivi