Besim Güçtenkorkmaz

Besim Güçtenkorkmaz

TEBRİKLER EFES

Bazı takım başarıları vardır, unutmak mümkün değil. Şenol Güneş ile millilerimizin dünya üçüncülüğü, Fatih Terim ile Galatasaray’ın UEFA, Obradoviç ile Fenerbahçe’nin Eurolig şampiyonluğu bunlardan bazıları. Ve elbette kadın takımlarımızın voleybolda yaptıklarını da unutmamak gerek.
İşte bu listeye gecikmeli olarak Anadolu Efes de eklendi. Gerçi, yıllar önce Aydın Örs ile Koraç kupasını ülkemize getirmişti Anadolu Efes. Ve o Koraç Kupası’nın etkisi ile Türkiye’de basketbola olan ilgi birden bire artmış, semt sokaklarında kurulan potalarda, basketbol sevgisi çığ gibi büyümeye başlamıştı.
Geçtiğimiz sezonda da Anadolu Efes, Avrupa şampiyonluğuna doğru emin adımlarla yürüyordu. Ancak açık ara önde olduğu sezon, pandemi nedeniyle tamamlanamayınca, hayaller bu seneye ertelenmişti.
Anadolu Efes, dörtlü finalde ilk maçını, Rus ekolünün en güçlü temsilcisi CSKA ile oynadı. Herkes çok iyi biliyordu ki, ilk turdaki bu eşleşme, aslında Eurolig’in erken finaliydi. Efes’in yıldızı Shane Larkin’in, maça adapte olamaması nedeniyle çok kötü oynadığı, daha doğrusu oynayamadığı maçı, Anadolu Efes, Miciç’in iki kişilik oyunu ve hiç eksilmeyen takım olgusu ile kazanmasını bildi. Son saniyelerine kadar heyecan fırtınası içinde geçen ve başa baş giden maçta, rakibin son iki topunu, sahanın en kötü oynayan oyuncusu Larkin’in kesmesi bence bir basketbol mucizesiydi.
Final maçı, nispeten çok daha rahat geçti. Anadolu Efes, rakibini, ligde oynadığı iki maçta da yendiği için, büyük bir özgüven ile oynadı. Anadolu Efes’de küllerinden doğan ve Avrupa’nın en iyi pivotlarından birisi haline gelen Sertaç Şanlı’nın basketleri ile başlayan maçı, üçüncü çeyrekte Miçiç, son çeyrekte ise Larkin sürükledi. Herkesin katkısı ile bu unutulmaz kupa da Türkiye’ye ikinci kez geldi.
Bir takımı yaratmak gerçekten zordur. Kim ne derse desin, bu takım Ergin Ataman’ın başarısıdır. Baskonia’nın üçüncü gardı iken transfer edilen Shane Larkin, bugün Avrupa’nın tutulması en zor, en skorer guard’larından birisi oldu. Eurolig’in en değerli oyuncusu seçilen Vasilie Miciç, transfer edildiğinde, Zalgiris Kaunas takımının 3. oyun kurucusuydu. Bobua, Baskonia takımının yedek şutörüydü. Singleton’un kariyeri ise neredeyse yaşı gereği bitmek üzereydi. Sertaç Şanlı, antrenman uzunu olarak görülüyor, takımında süre bile alamıyordu. Simon, Milano’da yedekler arasındaydı. Moerman vasat oyuncuydu. Pleiss iş yapmayan uzundu. Kariyerli tek uzun oyuncu olan Dunston ise yaşlanıyordu.
Ergin Ataman işte bu oyuncuları takım kaptanı Doğuş Balbay önderliğinde bir araya topladı ve yeniden yarattığı takımla şampiyonluğa ulaştı.
Başarının gelmesi için, elbette takım olgusunun yerleşmesi ve dişlilerin yerlerine oturması gerekiyor. İşte o makine doğru görev yapan dişlilerle çalışmaya başlarsa, hasat edilen ürünün keyfine doyum olmuyor. Hem oynayanlar kazanıyor hem de ülke basketbolu kazanıyor.
İşte bu başarının adına da kısaca Coach’luk deniliyor. Bize de Anadolu Efes’i tebrik etmek düşüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Besim Güçtenkorkmaz Arşivi