TEHLİKE BÜYÜK

TEHLİKE BÜYÜK
Kamuoyunda “sosyal medya yasası” olarak bilinen, muhalefetin “sansür yasası, toplumsal muhalefeti bastırma yasası” diye eleştirdiği “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, dün yeniden...

Kamuoyunda “sosyal medya yasası” olarak bilinen, muhalefetin “sansür yasası, toplumsal muhalefeti bastırma yasası” diye eleştirdiği “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, dün yeniden TBMM Adalet Komisyonu’nda görüşülmeye başlandı.

“Dezenformasyonla mücadele” hedefi taşıdığı savunulan AK Parti ve MHP’nin hazırladığı yasa teklifiyle “yalan habere” hapis cezası getirilirken, savcının istediği kullanıcı bilgilerini vermeyen sosyal medya platformlarına mahkeme kararıyla erişim engeli getirilebilecek.

Hukukçu Kerem Altıparmak, düzenlemeyle, sosyal medya kullanıcılarını nelerin beklediğini bidebunuizle kanalında anlattı. Seçim gününe işaret eden Altıparmak, “Seçime pupa yelken giden bir siyasi ortamda her şeyden daha önemli bir risk olarak burada duruyor ve amacı yalan haber değil” ifadelerini kullandı.


Altıparmak’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

ALTUN’UN KABUL EDECEĞİ GAZETECİLİK YAPIYORSANIZ BASIN KARTI ALIRSINIZ
Basın kartını Fahrettin Altun verecek. Komisyon var ama komisyon üyelerinin çoğunluğunu iletişim başkanı atıyor. Fahrettin Altun’un kabul edeceği bir gazetecilik yapıyorsanız internet basını olarak, basın kartını alırsınız.

DURUM VAHİM
Bu tür yasalar torba halinde geldiği için tek başına hükme baktığınız zaman her şeyi anlamıyorsunuz. Riskin bir parçası, ceza kanununa getirilen yeni hüküm. O hüküm diyor ki:
‘Sırf halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak saikiyle ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığıyla ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.’ İkinci fıkrada da şöyle bir şey diyor: ‘Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.’

Şimdi senaryoyu şöyle yapalım; anonim bir hesabınız var, o anonim hesaptan gerçeğe aykırı bir bilgi paylaştınız (savcılığa göre). ‘Gerçeğe aykırı bilgi’, bu hükümdeki muğlak kavramlardan sadece bir tanesi. Mesela, ‘TÜİK’in enflasyon bilgisi doğru değil, yüzde 73 değil de yüzde 120’ dediniz. Gerçeğe aykırı mı değil mi? Savcı diyecek ki ‘Koskoca TÜİK yüzde 73 demiş, sen kim oluyorsun da yüzde 120 diyorsun?’ Bir diğer ayağı, aynı paket bir sürü yasayı değiştirirken 5651 sayılı İnternet Yasası’na - eskiden sansür yasası diyorduk buna, biz onu sansür zannediyorduk, durum daha vahim- düzenleme geliyor.


YA İSİM VERECEK YA KAPATILACAK
Yeni plana göre eğer bir anonim hesaptan savcıya göre yalan haber yayılırsa, savcı soruşturma açarsa sosyal medya şirketinin temsilcisine diyecek ki ‘Bu kişinin adını ver.’ Söz gelimi Twitter, o kişinin adını vermezse yeni hüküm diyor ki ‘bandını yüzde 90’a kadar daraltabilirsin’, yani aslında kapatırsın. Temsilci ya bu kişinin adını verecek ya da yüzde 90 bant daraltmasını mümkün kılacak.

SEÇİM GÜNÜ NASIL OLACAK?
Peki bu seçim günü olursa ne olur? Seçim günü filan sandıkta yolsuzluk olduğuna ilişkin haberler… Savcı dedi ki “Yalan söylüyor, kamu düzenini bozuyor. Twitter bu hesabı bana bildir.” Ve bu muhtemelen bir tane hesap olmayacak o gibi durumlarda. Ya hepsinin evini basacak, kimse bir daha görse de bir şey yazamayacak ya da twitter, ismi vermeyecek ve o gün gidecek. Çünkü sulh ceza hakiminden karar aldıktan sonra dört saat içinde bunun uygulanması gerekiyor ki dört saati beklemezler. O erişim sağlayıcılar o gün aranır, yarım saat içinde bir bakmışsın twitter yok. Yasal mı? Yasal. Ne günü yapıldı? Seçim günü.

HER ŞEYDEN DAHA ÖNEMLİ BİR RİSK
İki sene önce, Twitter, Facebook gelmesin, boyun eğmesin diyorduk. Ama halihazırda seçime giderken medyanın nasıl bir kuşatma altında olduğunu düşünürseniz, sosyal medya ‘ben gelmiyorum, boyun eğmiyorum’ dediği anda hemen hiçbir alternatif haber kaynağınız kalmıyor. Bu, o yüzden, seçime pupa yelken giden bir siyasi ortamda her şeyden daha önemli bir risk olarak burada duruyor ve bunun amacı yalan haber falan değil.


MUHALEFETİ SUSTURMAK İÇİN MUAZZAM BİR SİLAH
Türkiye’nin yakın geçmişine baktığınızda, işte Cumhurbaşkanına hakaret meselesi… Dünyanın neresinde görülmüş 150-200 bin kişinin bir kişiye hakaretten yargılandığı? Mesela Cumhurbaşkanının diplomasıyla ilgili bir şey söylüyorsunuz, bu hakaret sayılıyor. Yarın da yalan haber sayılacak. Başka bir yerde olmayan bir şey bu. O nedenle, muhalefeti susturmak, caydırmak anlamında muazzam bir silaha dönme potansiyeli taşıyor ve şu kritik, bu yasa hükmünün -5651 ile ilgili kısım- saydığı belli suçlar var. Sosyal ağ şirketi her suçla ilgili bilgi verme yükümlülüğü altında değil. Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozmak, çocukların cinsel istismarı gibi şeyler sayılırken onun arasına halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçunu koymuşlar. Çocukların cinsel istismarına sebebiyet veren kişiyle ilgili evet Twitter bilgi versin. Ama onun altına halkı alenen yanıltma suçunu ittirdiğiniz zaman dengeler bozuluyor.

MAHKEME BİLE KURULMAYACAK, SAVCI NE DERSE O
Bu söylediklerimde bir savcı, yazacak Twitter’a, “Bu yalan haber, bu kişinin bilgisini ver bana” diyecek. Ortada ne yargılama var ne muhakeme var ne bu yalan mı, doğru mu tartışması var. Savcının kararıyla bu bilgiyi vermek zorunda. Vermediği anda, savcı gidecek sulh ceza hakimine, sulh ceza hakimi de engelleyecek. (Gezi Davası’nda, Cumhuriyet Yargılamalarında, Canan Kaftancıoğlu Davasında) en azından bir süreç var, iyi kötü bir diyalektik var. Gezi Davası’nda olay Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gitmiş durumda. ‘Bu yaptığınız doğru değil’ diyor birileri. Benim söylediğimde haberimiz bile olmayacak, bir sabah kalkacağız, Twitter’a giremiyoruz.

Bu hükümle ilgili herhalde hiç taviz vermeyeceklerdir ya da bir iki küçük makyaj müdahalesi olabilir ama özünü değiştirmeye müsaade etmeyeceklerdir.