“Tehlike geçti ama gevşemeyelim...”

Sonunda “yaptırım haftası” olarak adlandırılabileceğimiz bir süreci geride bıraktık ve görüldüğü üzere korktuğumuz başımıza gelmedi.
Amerika Birleşik Devletleri‘nde kongreden büyük bir çoğunlukla geçen ve bu sebeple Amerikan Başkanının reddedemeyeceği yasa tasarısı oval ofise geldiğinde, “olabileceklerin en iyisi oldu” diyebilirim. Başkan Trump, 12 madde içerisinden mecburen seçmesi gereken beş maddeyi Türkiye’nin lehine bir tercih kullanarak gerçekleştirmiş gözüküyor.
Diğer taraftan Avrupa Birliği Liderler Zirvesinden de korkulduğu gibi bir sonuç çıkmadığı, aksine oldukça kontrollü bir ses tonu ve meseleyi marta kadar uzatan bir yaklaşımla geçiştirildiği görülüyor.
Açıklamaların önce tam olarak ne olduğu anlaşılamadığına ve dövizin yükselişe geçtiğine, ardından mesele anlaşılınca tekrar gevşediğine şahitlik ettik. Bu da bize gösteriyor ki piyasa kendi dinamiklerine bırakıldığı zaman sonunda dengeyi buluyor.
Şöyle bir hatırlayalım yakın geçmişi; Türkiye’nin aleyhinde ya da aleyhinde olduğu zannedilen her meselede kamudan döviz satışı geliyor, bankalara müdahale ediliyor, likidite sıkıştırılıyor sonra gevşetiliyor, açıkçası piyasa ekonomisi aleyhine ne varsa o yapılıyordu. Şimdiyse piyasanın açıklanan kararları anlaması ve kavraması bekleniyor, neticede arz talep dengesi doğrultusunda fiyatlar belirleniyor ve ortalık sakinleşıyor.
“Daha yapacak çok iş var”
Ancak kimse yanlış anlamasın, siyaseten ya da diplomatik olarak işlerin iyi gitmesi ekonominin tamamen iyi gitmesi anlamına gelmiyor. Her şeyden önce şunu hatırlatayım; döviz rezervlerimiz hala negatif, dış borcumuzun milli gelire oranı gelişmekte olan ülkeler arasında en yüksek seviyede, büyürken cari açık vermek gibi yapısal sorunumuz var, ülkede herkes kendini dolar ya da euroya göre pozisyonlıyor, tarım ve emtia piyasasında, piyasa ekonomisine aykırı karteller var, Monopol ya da Oligopol oluşumlar var, bu sebeple bir türlü düşmeyen enflasyon var.
Hal böyleyken Avrupa Birliği ya da Amerika’dan bize yaptırım gelmedi diye etrafın güllük gülistanlık olacağını kimse beklemesin. Sadece kendi yaklaşım tarzlarımız sebebiyle yarattığımız yüzlerce sorunun arasında dışardan gelen iki olumsuz etkileşimdi. Kaldı ki bunlarla alakalı bizim de katkılarınız oldu.
Şimdi yapılacak iş belli; reform sözcüğünün içi doldurularak hareket edilmeli, adalet mutlaka tesis edilmeli, hukukun üstünlüğü için evrensel yaklaşımlarla hukuk metinleri hazırlanmalı, hak ve özgürlükler adına en yukardan en aşağıya örnek olunacak davranışlar gösterilmeli ve tabii ki eğitim seviyesi işaret edilen hedefe uygun şekilde yükseltilmeli.
Ortaya çıkan durum diplomatik bir zafer değildir, öyle sunulsa bile ekonomik problemlerin çözümü de değildir. Sakın ha rehavete düşüp yapmamız gerekenlerdi geciktirmeyelim veya unutturmayalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emre Alkin Arşivi