Galip Umut Özdil

Galip Umut Özdil

TEKNOLOJİ: BULUT, ÇİFTÇİYİ UNUT

Pandemi sonrası tarımsal üretim süreçlerindeki değişimleri teknoloji ekseninde değerlendiren bilimsel yazılarda sürekli tekrar edilen bir cümle var:

“Tarımsal üretim yoğun bir insan emeği gerektirmekte ve bu durum bazı sakıncaları doğurmaktadır.’’
Tarım 4.0 konsepti içinde yer alan teknolojilerin övgüsü ile devam eden bu yazılar, tarımla birlikte yaşayan, günlük hayatlarını sürdüren kesimleri adeta yok sayıyor.
Verimliliği, kaliteyi, tarım arzının tüm unsurlarını bulut teknolojisine, GPS’lere, otomasyon ve robotik sistemlere, büyük veriye, nesnelerin internetine, yapay zekâya emanet eden bu görüşler Türkiye’de çiftçiyi, köylüyü, küçük aile işletmelerini ne kadar tanıyor ve bu sistem içinde nereye koyuyor?
İnsanlık tarihi kadar eski dönemlerden beri yapılan tarımsal faaliyetlerin bilinen ve alışılmış yöntemlerle devam etmemesi gerektiği konusunda aynı görüşte olabiliriz. Bu teknolojilerin geliri yüksek ve gelişmiş ülkelerde yaygınlaştığı da bir gerçektir. Bu gerekliliğin küçük çiftçiyi dışlamadan, üretim sürecinden çıkarmadan nasıl yerine getirileceği konusunda zihin yormak zorunda değil miyiz?
Üstelik kırsal yaşam şartlarında yıllardır her hangi bir gelişme yaşanmaması ve çiftçinin üretim masraflarını bile çıkarmaması sebebiyle tarımsal üretimde teknoloji kullanabilecek asıl iş gücü olan genç nüfusun kentlere göçtüğü bir sosyoekonomik gerçek varken…
Tarımda yeni ve yoğun teknoloji kullanımı geniş ve bütün arazi ister. Türkiye’de tarım işletmelerinin çoğunluğu yeterli büyüklükte olmadığı gibi, tarım toprakları çok parçalanmış ve verimli biçimde işlenemeyecek duruma gelmiştir. Parsel büyüklüğü 10 dekar (bir futbol sahasından biraz daha büyük) olan tarım alanından ne kazanacaksınız, ne kadar biriktireceksiniz, neyi teminat gösterip finans kaynaklarında erişeceksiniz de teknoloji yatırımı yapabileceksiniz.
Tarımda modern teknoloji üretimi, mevcut teknolojilerin benimsenmesi ve yayım çalışmalarının yetersiz ve yavaş olduğu genel kabul görmüş bir gerçek iken, araştırma kurumları ve üniversitelerin hem mevcut hem de yeni geliştirdikleri teknolojileri kırsal kesime ulaştırmasını mevcut kaynaklarla nasıl sağlayacaksınız?
Hadi ulaştırdınız diyelim, teknoloji ile uyumlu çalışma kapasitesinin gerektirdiği eğitimden yoksun bırakılan üreticimize bir de ‘Elde ettiğin veriyi oku, yorumla ve uygula’ dediğinizde ne sonuç almayı bekliyorsunuz?
Bırakınız ikinci paragrafta saydığımız tarım 4.0 unsurlarını, telefondan ve whatsapp’tan zirai meteoroloji desteği, zirai mobil uygulamalar, uydudan traktör takibi gibi tarım 3.0 bileşenlerini bile %95 oranında kullanmayan / kullanamayan bir üretici kitlemiz olduğu gerçeğiyle ne zaman yüzleşeceksiniz?
···
Bu gerçeklerden hareketle tarımda teknoloji kullanımını ve dönüşümünü Türkiye boyutunda ele aldığınızda ülkemizin gelişmiş ülkelerden farklı olarak daha eğitim, yatırım ve planlama döneminde olduğunu söylemek mümkün.
Akıllı tarım konusunda yetişmiş ara eleman ve ziraat mühendislerine, üniversitelerin tarımla ilgili bölümlerinden mezun olanlara arazi ve teknoloji hibe edilmesine, her alanda tavsiye edildiği gibi ortak teknoloji kullanımın teşvik edilmesine, tarımda sadece teknolojik dönüşüme yönelik araştırma enstitüsü kurulmasına ihtiyaç var.
Bununla birlikte teknolojik dönüşüme yönelik finansal desteklerin yeterince etkili, yaygın ve sürdürülebilir olması gerekiyor.
Bu kadar gereklilik ifade edildikten sonra şu cümle biraz garip gelecektir belki ama yine de vurgulamak zorundayız; ülkemizde tarımda teknoloji kullanımına yönelik bir envanter yok.
···
Üreticimizin teknolojiye erişimi konusunda bu kadar çok ekonomik ve teknik engeli varken ‘Teknoloji çok gelişti, bak şu firma binlerde dönüm alanda insansız tarım yapıyor, artık verimsiz emek-yoğun tarım sona ermeli, mevcut sistemin sakıncalar var’ demek bizi sözü edilen sakınca acaba çiftçinin kendisi mi sorusuna götürür.
Ki, belki de amaç budur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Galip Umut Özdil Arşivi