Faruk Bildirici

Faruk Bildirici

Telefon görüşmeleri nasıl çarpıtılıyor?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ne zaman başka bir ülkenin cumhurbaşkanı, başbakanı ile görüşse haberlerdeki başat karakter hiç değişmiyor. Zira haberler, genellikle Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı açıklaması ya da “bilgilendirmesi”ne dayanıyor. Her görüşmede Erdoğan’ın mevkidaşı karşısında baskın çıktığını anlatan yeni bir öykü yazılıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile görüşmesi sonrasında da aynı durum yaşandı. Cumhurbaşkanlığı açıklamasında telefon görüşmesinde Ukrayna-Rusya savaşının ele alındığı belirtiliyor; Erdoğan’ın “İsveç ve Finlandiya’nın terör örgütü PKK/YPG güdümündeki şahıs ve sözde kuruluşlarla
temaslarının müttefiklik ruhuyla bağdaşmadığını” söylediği belirtiliyordu.

Elysee Sarayı’nın açıklamasında ise Macron’un, Erdoğan’ı, “Finlandiya ve İsveç’in NATO üyelik başvurularıyla ilgili seçimine saygı duymaya çağırdığı” vurgulanıyordu. Başta haber TV’leri olmak üzere tüm medyada haberler, Cumhurbaşkanlığı açıklamasına dayandırıldı. Okur ve izleyicilerin çoğu, Macron’un yaklaşımını öğrenemedi.


Son olarak da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Rusya Devlet Başkanı Putin ile telefon görüşmesinde Ukrayna ile Rusya arasında arabuluculuk konusunu gündeme getirdiği ve “Suriye’de güvenli bölge oluşturulmasının zorunluluk olduğunu söylediği” açıklandı. Fakat Kremlin’den yapılan açıklama, Beştepe’nin açıklamasından farklıydı. Kremlin’in açıklamasında Suriye konusundan bahsedilmiyor; “iki liderin, Rusya’nın Ukrayna’daki ‘askeri operasyonu’ esnasında sivillerin güvenliğini korumaya yönelik çabaları”nın görüşüldüğü vurgulanıyordu.

Türkiye’de iktidar medyası “Putin ile görüşen Erdoğan: Güvenli bölge oluşturulması zorunluluk” gibi başlıklarla sadece Beştepe Sarayı’nın açıklamasını yayımladı. Oysa Rusya’nın devlet ajansı Sputnik bile Kremlin’in açıklamasının altına Beştepe’ninkini eklemişti.

Bu açıklamalarda hangi taraf doğruyu söylüyor? Bunu bilmiyoruz. Hatırlarsınız, Erdoğan’ın, 2018 yılında dönemin ABD Başkanı Trump ile telefon görüşmesinden sonra iki taraftan çelişkili açıklamalar yapılmıştı. Geçmişte böyle yalanlama örnekleri çok yaşandı.

Erdoğan cephesinin açıklamalarının gerçekle örtüştüğünü söylemek çok zor. O nedenle iki tarafın açıklamasını birlikte vermek en doğrusu. Böylece insanlar daha nesnel bilgilendirilmiş olur. Zaten artık eskisi gibi de değil, sosyal medya ve internet sayesinde Erdoğan’ın görüştüğü liderlerin açıklamalarını öğrenebilmek çok kolay.

Ama iktidar medyasında sadece Erdoğan’ın telefon görüşmeleri değil, uluslararası ilişkilerle ilgili tüm haberler sadece Cumhurbaşkanlığı açıklamasına dayanıyor. Şimdilerde pek hatırlanmıyor; Ukrayna-Rusya savaşının ilk günlerinde iktidar medyasında Erdoğan’ın Nobel Barış Ödülü alabileceği haber ve yorumlarından geçilmiyordu. Unutuldu gitti.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile görüşmesinden sonra Ukrayna tahılı için koridor” açılacağı da neredeyse kesin gibi sunulmuştu. Kremlin yalanladı.

Tek yanlı haberlerle gerçek çarpıtılıyor, yurttaşlar yanıltılıyor.

Tek cümleyle…

· Dünya gazetesi yazarı Vahap Munyar, Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni olduğu dönemde bazı karikatürlerini “yanlış anlaşılmasın” diye yayımlamadıklarını açıklayarak, yaşamını yitiren Latif Demirci’den bu sansür nedeniyle helallik istedi.


· İktidar medyası, Erdoğan’ın ek gösterge açıklamasını “Memurlar bayram etti”, “Tüm memurlara artış müjdesi”, “Memur ve emeklinin yüzünü güldürdü” manşetleriyle duyurdu.

· Sabah, Yeni Şafak ve Türkiye, eski CHP’li Mehmet Sevigen’in “MİT TIR’ları belgesini Enis Berberoğlu’na Kılıçdaroğlu verdi” iddiasıyla ilgili haberde Berberoğlu’nun yanıtını vermedi.

· Yeni Şafak’ın, 15 Temmuz darbe girişiminde yaşamını yitiren foto muhabiri Mustafa Cambaz adına düzenlediği fotoğraf yarışması ödül töreninde Cambaz’ın oğlu ve eşi yoktu.

· Bir ilkokulda ve de “ders dışında kadınlara yönelik etkinlik” olduğu sonradan anlaşılmasına rağmen bu olayı Sözcü, “İmam-Hatip’te dansöz oynatıp eğlendiler”, Yeni Akit “İlkokulda dansözlü skandal” diye yayımladı.

· Yeni Akit, yaşamını yitiren araştırmacı Tarhan Erdem’in ardından “28 Şubat’ın yalancı anketçisi Tarhan Erdem öldü” yazarak yeni bir insanlık ayıbına imza attı.

· İyi Parti Genel Başkanı Akşener’in “Yunan” yerine yanlışlıkla “Yunanlı” deyişini bazı medya kuruluşları düzelterek bazıları da olduğu gibi yayımladı.

· Türk bilim insanları Prof. Dr. Uğur Şahin ve Prof. Dr. Özlem Türeci’nin geliştirdiği pankreas kanseri aşısı, bütün kanser türlerini tedavi edecek gibi sunulması yanlıştı.

· Karar gazetesi “Amerikalı öğretmen IŞİD’in kadın taburu komutanı olduğunu itiraf etti” haberinde kadının hangi mahkemede yargılandığını eksik bıraktı.

· Cumhuriyet’in İstanbul Ataşehir’deki bir rezidansta yaşanan asansör arızalarını konu alan haberinde rezidansın adı yoktu.

· Hürriyet ve Akşam, “Katilden pişkin savunma” haberinde müebbetle yargılanmasına rağmen tutuklu sanığın soyadını kodlayarak kimliğini gizledi.

· Akşam ve Yeni Şafak, “Belçika mahkemesi PKK’yı terör örgütü saymadı” haberinde eski Büyükelçi Michel Malberhe’yi hâlâ Ankara’da görevdeymiş gibi yazdılar.

· Başlıkta “Beşiktaş, Sörloth’la anlaştı” diye yazan Yeni Şafak, haberinde “yeni bir iddia” diyerek başlığı yalanladı.

Otobüsteki tacizci

Sosyal medyada yayılan “Otobüste taciz fotoğrafı çekerken yakalandı” haberi, onlarca internet sitesi ve gazetede de kullanıldı. Görkem Çelik adlı okur, bu haberle ilgili eleştirisini iletti:

“Bir kişi belediye otobüsünde bir bayanın fotoğrafını çekmekle suçlanıyor ve hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçuyla adli işlem başlatılıyor. Aynı haberde, bu kişinin diğer yolcular ile tartışırken çekilen bir videosunu görüyoruz. Orada fotoğrafı çekilen bayan da görülüyor. Bu videonun çekimi ve yayınlanması suçlanan bey ve mağdur olan bayan için daha büyük bir özel hayat ihlali değil mi? Ortada bir suç var ise cezası basın yoluyla teşhir mi olmalı?”


Okurun mesajının ardından bu haberleri inceledim. Bazı sitelerde “tacizci” olmakla suçlanan erkeğin fotoğrafı açıkça yayımlanırken, bazılarında yüzü ve soyadı gizlenmişti. Suçlanan erkek, fotoğraf çektiğini reddetmediği gibi telefonunda kadının bacaklarını çektiği kare de görülüyor. Ama yine de yargı kararı olmadığından bu erkeğin suçlu olduğu hükmüyle hareket edilemez. Şüpheli konumunda. O nedenle yüzünün flulaştırılması, soyadının da kapatılması doğru.

Okurun vurguladığı nokta önemli. Yayımlanan videoda kadın ve gizli çekilen bacaklarının fotoğrafı da görülüyor. Bu görüntüyü servis eden DHA ve İHA, kadının yüzünü flulaştırmakla iyi yapmış ama hiç verilmese daha doğru olurdu. Kadının kimliği tam olarak gizlenmiyor zira…

ELEŞTİRİ, ŞİKAYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN: [email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
Faruk Bildirici Arşivi