Tina Modotti

Gölgelerden, deniz köpüğünden, sessizlikten,
arıdan ve ateşten ve kardan, çiçek tozundan,
çizgiden ve çelikten oluştu demir gibi sert narin biçimin…

Ne yazık ki pek az sanatçı hak ettiği tanınırlık ve övgüye yaşadığı sürede ulaşarak veda ediyor bu dünyaya; şanslı olanları meraklı bir araştırmacının çabalarıyla yıllar sonra tekrar gündeme gelebilse de pek çoğunun kaderi, adını yalnızca birkaç sanat tarihçisinin bildiği bir ressam, müzisyen ya da yazar olarak kalmak.

[Örnekler çok ama çarpıcı olduğu için birini, Hilma af Klint’i analım. Kandinsky ve Malevich gibi soyut sanatın kurucularından çok önceki tarihlerde bu türde eserler vermiş bir ressam Hilma af Klint. Yaşadığı dönemde bile sanat çevrelerince önemli sayılmayan Klint’e ait soyut resimlerin, bunları miras bıraktığı yeğeni tarafından 1970’de Stockholm Modern Sanatlar Müzesi’ne bağışlanmak istendiğinde -değersiz bulunarak- geri çevrildiğini de belirtelimhatta(1).]

Tina Modotti de önce unutulup ölümünden çok sonra yeniden keşfedilen sanatçılardan biri, bir fotoğrafçı. 1942’deki ölümünden sonra -o da ancak- Edward Weston’la ilişkisi bağlamında anımsanan Tina Modotti, hem fotoğrafçılığı hem de ilginç yaşam öyküsüyle, tanınmayı hak eden bir sanatçı ve eylemci.

Udine, San Francisco

Tina Modotti’nin öyküsü 1896’da, Kuzey İtalya’daki Udine’de, yoksul bir ailede başlar. Ailenin göçmen işçi olarak Avusturya’da geçirdiği birkaç yılın ardından yine Udine’ye dönmesinden sonra baba Modotti çalışmak için ABD’ye, San Francisco’ya gider. İlkokulu bitirdikten sonra, terzilik yapan annesine destek olmak için tekstil atölyelerinde çalışmaya başlayan küçük kız, 16 yaşına geldiğinde babasının yanına, San Francisco’ya göç eder. Güzelliği ve sıcak kişiliğinin yardımıyla önce tiyatro oyunlarında  küçük roller bulur, sonrasında da sessiz filmlerde oynamaya başlar. Bu arada tanıştığı, “Robo” adıyla tanınan, aktör, ressam ve şair Roubaix de l'Abrie Richey’le sevgili olur ve sonra birlikte film endüstrisinin kalbi Hollywood’a giderler.

Tina, birkaç yan rolden sonra 1920’de “The Tiger’s Coat” filminde başrol oynamayı başarır. Robo’yla birlikte Los Angeles’ın bohem sanat çevrelerine katılan genç kadın bir süre sonra dönemin ünlü fotoğrafçılarından Edward Weston’ın önce modeli, sonra öğrencisi ve en sonunda sevgilisi olur(2).  

1921’de Robo, o dönemin en canlı sanat başkentlerinden biri olan Meksiko’dan bir davet alır ve yanında kendi resim ve fotoğrafları dışında Weston’ın çalışmalarından da örnekler götürür; orada karma bir sergi açmaktır umudu. Birkaç  ay sonra Tina, tam da ona katılmak için yola çıkmışken, Robo’nun iki gün önce çiçek hastalığından yaşamını yitirdiği haberini alır. Meksiko’ya vardığında anısını yaşatmak için onun ve Weston’ın çalışmalarını kapsayan iki haftalık bir sergi düzenlemeyi başaran Tina, kente vurulmuştur;  babasının beklenmedik ölümü yüzünden ABD’ye geri dönmek zorunda kalsa da aklı Meksiko’da kalır. Sonunda Weston’ı da ikna eder ve bir yıl sonra birlikte Meksiko’ya taşınırlar (Weston geride eşini ve üç çocuğunu bırakırken en büyük oğlu Chandler’i yanına almıştır).

Meksiko

Modotti ve Weston Meksiko’da bir fotoğraf stüdyosu açarlar. Weston özgün fotoğrafçılığa daha çok zaman ayırırken Tina stüdyo işlerini yürütür çoğunlukla. Çiftin şehrin hemen dışındaki haciendasında(3)düzenlediği partiler, bir süre sonra kentin avangard sanatçıları ve devrimci siyasetçilerinin buluşma yeri olur (Frida Kahlo ve Diego Rivera ilk kez bu partilerden birinde tanışırlar).

Tina Modotti fotoğrafçılığı Weston’dan öğrense de zamanla konu seçimleri farklı bir yöne doğru ayrışır. Başlangıçta Weston’dan öğrendiği biçemde, “yalın” fotoğraflar(4) çeken Tina, zamanla objektifini cansız nesneler ve manzaralar yerine insanlara çevirmeyi tercih eder (sayfada göreceğiniz, Weston’ın “Biber #30” ve Modotti’nin “Fişeklik, Mısır ve Orak” ölüdoğa çalışmaları fikir verebilir).

[Yalın fotoğrafçılık, basit nesne, mekan ya da insanların, en saf ve çıplak halini, gerçeklikle bayağını koparmaksızın ama yeni bir gözle gören; sıradan olandaki sanatsal  estetiği, ışık ve kontrast gibi doğal etkenlerle açığa çıkarmayı amaçlayan bir biçemdir. Alfred Stieglitz ve  Paul Strand gibi ustaların açtığı yolu zenginleştiren Edward Weston’ı, Ansel Adams, Imogen Cunningham ve -oğlu- Brett Weston gibi fotoğrafçılar izleyecektir.]

Tina Modotti’nin insanı odağa alan fotoğrafçılığı,  Kültür Bakanlığı’nın -devrim sonrasında tüm kentlerde yapılagelmekte olan- duvar resimlerini fotoğraflaması teklifiyle daha da gürleşir. 1924 ve 1928 yılları arasında bütün Meksika’yı gezerek José Clemente Orozco ve Diego Rivera’nın murallerini(5) belgeleyen Modotti bu süreçte Meksika halkını ve kültürel değerlerini tanıma olanağı bulur.

[Tina, Diego Rivera’nın murallerini fotoğraflarken o da resimlerinde Tina’ya yer verir. Sayfada göreceğiniz 1928 tarihli “Cephanelikte” adlı duvar resminde tam ortada görünen, ressamın eşi Frida Kahlo, sağdaki kadınsa Tina Modotti’dir(6).]

Tina’nın bu dönemki fotoğrafları, Weston’dan öğrendiği yalın fotoğrafçılıkla toplumcu gerçekçiliğin eşsiz bir bileşimidir (örnek olarak, sayfadaki “El Machete(7) Okuyan Adam” fotoğrafına göz atabilirsiniz). İlginçtir ki sanatçının en kışkırtıcı fotoğrafları bile bir ölüdoğa dinginliğinde ve keskinliğinde olmakla kalmaz, çoğu zaman soyuta doğru kayar ki bu da devrimci sanatta sık görülen bir şey değildir.

[Bohem eğlence partilerinin güzel ve çekici, “femme fatale” kadını olmaktan, Meksika kırsalında, güç koşullar altında köylülerin, yoksulların, kadınların güç yaşamını fotoğraflamaya geçiş hiç zorlamaz Tina Modotti’yi, çünkü her ikisinde de içten, coşkulu, gözü pek ve inançlıdır.]

Komünist Parti

Weston’ın 1926’da ABD’ye dönmesinden sonra Tina Modotti Meksika Komünist Partisi’ne katılır. Geçimini portre fotoğrafçılığından sağlarken diğer yandan Avrupa ve Amerika’daki sosyalist yayınlar için de fotoğraf çeker. Bu yıllar aynı zamanda Meksika’nın devrim sonrası “konsolidasyon” yıllarıdır. Kazanan tarafta yer alan generallerin arasındaki güç dalaşının damga vurduğu bu dönemde sosyalistlere yönelik baskı da giderek artmaktadır.

[Sonrasında Edward Weston -bu kez yanında diğer oğlu Brett’le birlikte- Meksika’ya yeniden gelir. O sırada 14 yaşındaki Brett’in Meksika’da kaldığı sürede Tina’yla birlikte çektiği fotoğraflar, yeteneğinin ilk kanıtlarıdır(8).]

Tina Modotti 1928’de, Meksiko’da sürgün olarak yaşayan Kübalı sosyalist öğrenci lideri Julio Antonio Mella’yla tanışır ve aşık olur. Bir yıl sonra genç adamın Tina’yla Paseo de la Reforma bulvarında el ele yürürken suikast sonucu öldürülmesi genç kadına karşı bir linç hareketi başlatır, hatta bu cinayetle ilgisi olduğu gerekçesiyle birkaç gün hapiste kalan Modotti, basının, komünist (doğrudur) ve ahlaksız (doğru değildir) olduğu suçlamalarıyla karşılaşır sürekli. 1930’da bu kez dönemin Meksika devlet başkanına yönelik bir suikast girişimiyle ilgisi olduğu suçlaması yüzünden ülkeden kaçmak zorunda kalır;  gemiyle önce Rotterdam’a, oradan Berlin’e geçer.

[Tina Modotti Meksika’yı terk ederken -yol parası için- iki fotoğraf makinasını genç Meksikalı fotoğrafçı Manuel Álvarez Bravo’ya satmak zorunda kalmıştır ki bunlardan biri, Manuel’in kızı ve sonradan Meksika’nın en önemli kadın fotoğrafçılarından olacak Lola’nın ilk makinası olur.]

Ancak hem Berlin’de bir fotoğraf stüdyosu açacak maddi olanaktan yoksun olması hem de yükselişte olan Nazizm nedeniyle, dostu Vittorio Vidali’nin önerisine uyarak 1931’de Moskova’ya gider. Sonraki birkaç yıl boyunca Uluslararası Emekçi Dayanışması örgütü adına -aslında Komintern(9) ajanı olarak- Avrupa’da politik çalışmalar yapar.

[Biraz önce de söylediğim gibi Tina’nın en politik fotoğrafları bile son derece belirgin dingin bir estetik ve sanatsal değer taşır; ancak Sovyetlerdeyken ondan beklenen sanatsal değil propaganda yönü öne çıkan çalışmalar yapmasıdır; Tina Modotti’nin bu zorlamaya tepkisi çok sevdiği fotoğrafçılığı bırakmak olur.]

İspanya, Meksika

Tina Modotti sahte bir kimlik altında bir süre Fransa ve Almanya’da yaşadıktan sonra iç savaşın patlak vermesiyle İspanya’ya geçer ve Franco güçlerine karşı Cumhuriyetçiler safında yer alır; 1939’da savaşın kaybedilmesinden sonra Moskova’ya dönmez, onun yerine New York’a yönelir. Ancak komünist geçmişi yüzünden ABD’ye girilmesine izin verilmeyince sahte bir pasaporta Meksika’ya giden Modotti, 1930’daki suikastta haksız yere suçlanmış olduğu ortaya çıkmış olduğu için bir süre sonra affa uğrar ve gerçek kimliğiyle yaşamaya başlar.

Meksiko’da çeviri yaparak geçinmeye çalıştığı son birkaç yılında Tina Modotti siyasetle artık pek ilgili değildir. Moskova’dayken tanık oldukları bir yana, özellikle Sovyetler Birliği’nin 1939’da Almanya’yla saldırmazlık anlaşması imzalar imzalamaz Nazilerle eşgüdümlü olarak Polonya’yı işgal etmesi bu inançlı kadında büyük bir hayal kırıklığı yaratmış olmalıdır(10).

Tina Modotti’nin Udine’de başlayıp San Francisco, Los Angeles, Meksiko, Rotterdam, Berlin, Moskova, Paris ve  Madrid’e uzanan ve sonunda yine Meksiko’ya varan yolculuğu, 1942 başında bir akşam yemeğinden dönerken takside geçirdiği kalp kriziyle sona erdiğinde genç kadın yalnızca 46 yaşındadır. Sovyetlerle ilgili bildikleri yüzünden zehirlendiği iddiaları(11) üzerine yapılan otopside doğal nedenlerle öldüğü belirlenen Tina Modotti bugün Meksiko’nun Panteón de Dolores(12) mezarlığında yatıyor; oymacı  Leopoldo Méndez’in oyduğu mezar taşını, şair dostu Pablo Neruda’nın, ölümünün ardından onun için yazdığı “Tina Modotti Öldü” şiirinden bir dörtlük süslüyor:

“Paktır şirin adın, kırılgan hayatın pak.
Gölgelerden, deniz köpüğünden, sessizlikten,
arıdan ve ateşten ve kardan, çiçek tozundan,
çizgiden ve çelikten oluştu demir gibi sert narin biçimin.“(13)

  • Neyse ki 1980’lerde sanat tarihçisi Åke Fant’ın çabalarıyla -sonunda- sanat dünyasının ilgisini çekmeyi başaran Hilma af Klint bugün 20. yüzyılın ilk ve en önemli soyut sanatçılarından biri sayılıyor.
  • Fotoğrafçılıkla ilk kez Udine’de bir mahalle fotoğrafçısı olan amcasının stüdyosunda tanışan Tina’nın bu sanata önceden ilgisi olmalı.
  • Geniş avlulu büyük çiftlik evi.
  • İng. “Straight Photography”.
  • İsp. duvar resmi.
  • Tina, Diego Rivera’yla bir dönem sevgili olsa da bu durum onun Frida Kahlo ile dostluğunu bozmamıştır. Yine sayfada göreceğiniz, Frida’yla şarkıcı Chavela Vargas’ın ilişkisinin anısı, iki genç kadını çimlerde  neşe içinde uzanırken gösteren ikonik fotoğrafı çeken de Tina Modotti’den başkası değildir.
  • Machete: Güney Amerika palası; El Machete, Meksika Komünist Partisi yayın organıdır.
  • Sonradan Brett Weston da ünlü bir fotoğrafçı olacaktır. Baba-oğulun çalışmaları neredeyse ayırt etmesi olanaksız bir biçimde birbirini andırır.
  • Komintern, Komünist Enternasyonal’in kısaltması; değişik ülkelerdeki komünist partilerin, birleşik bir komünist dünya partisi halindeki birliği. 
  • Modotti’nin İspanya’dan sonra faşizme karşı İtalya’da faaliyet göstermek istediği ancak Komintern’in buna izin vermediği öne sürülür ancak bunun doğru olduğunu pek sanmıyorum; Modotti’nin Moskova’ya dönmeyip New York’a gitmesi, Meksiko’ya döndükten sonra hiçbir siyasi faaliyet yürütmemesi ve oradaki yakın arkadaşlarının onun ölümünden Sovyetleri sorumlu tutması, başka nedenlere işaret ediyor bence.
  • Bu iddiayı en çok Diego Rivera dile getirmiştir.
  • Acılar Mezarlığı.
  • İsmail Haydar Aksoy çevirisi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Oğuz Pancar Arşivi