Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

“Tiyatro farklı çünkü tiyatro birlikte, o an yaşanan bir sanat...”

Kendisiyle yıllar önce televizyon çekimi yaptığım zamanlarda tanıştım. O zamanlar Semaver Kumpanya vesilesiyle tiyatroda gördüm ve gördüğüm o duyguda, heyecanda kaldım. Tanışmadan önce elbette kim olduğunu biliyordum ama tanışınca ‘ömür boyu tanıştığımıza memnun oldum’ diyeceğim birine zaten dönüşmüştü kendisi. Bir insan düşünün aldığı eğitim hayranlık uyandırıyor üstüne de bu ülke topraklarında kalmayı seçerek hayatını tiyatroya adıyor. Tiyatrolar kuruyor, 50 yıla yakın bir zamandır tiyatroda yönetmenlik yapıyor ve tiyatro üstüne kurduğu bir hayatın içinde yaşıyor. Işıl Kasapoğlu, bu Türkiye topraklarında bir ışık gibi ışıl ışıl parlıyor. Tiyatroyu daha çok sevmemi sağlayan, yaşayan en özel hocalardan biri kendisi. Bu yıl İstanbul Tiyatro Festivali’nin de yeni direktörü olan Işıl Kasapoğlu ile mail ortamında sizler için bir röportaj gerçekleştirdim. 26. İstanbul Tiyatro Festivali 25 Ekim-26 Kasım tarihleri arasında düzenleniyor ve festival yine bu yıl zengin içerikle tiyatro severleri bekliyor. Herkese tiyatro ile geçirecekleri güzel zamanlar eşliğinde yaşasın tiyatro diyerek mutlu pazarlar dileriz!

Tiyatrodan bir türlü vazgeçemiyorsunuz ‘inadına tiyatro’ demeye devam ediyorsunuz, bu sevgi, aşk, tutku bu duyguyu nasıl tanımlıyorsunuz? Tiyatro neden farklı?

Tiyatro farklı çünkü tiyatro birlikte, o an yaşanan bir sanat... Ve en önemlisi bitiyor, yok oluyor, o an’dan söz ediyorum. Bittiği, yok olabildiği için farklı. Sinema, video artık cebimizde, yatak odamızda oysa tiyatronun başka şeylere ihtiyacı var, bir sahneye, insanlara, nefes alıp verenlere... Sahne üstündeki bir aktör ile seyirci aynı havayı solur, aynı şeylerden etkilenir. O gün yaşanan sosyal olaylar, hatta dışarıdaki hava sıcaklığı bile o gün sahnedeki oyunu değiştirir. Oyun hep aynı oyun zannedilir ama aslında hiçbir zaman aynı oyun değildir; her akşam başka oynanır. Tiyatronun farklılığı da güzelliği de buradadır. Etkisi, ikna gücü diğer sanatlardan çok daha kuvvetlidir. Bu 3 bin yıldır böyle sürüp gidiyor, derdi olan birileri hep anlatıyor, anlatacak.

"Geriye baktığımda sevinçliyim"

Tiyatro ile geçen kaç yıl oldu hocam ve geriye dönüp baktığınızda nasıl geçmiş yıllar?

Galiba 48 yıldır bu meslekteyim. İlk maaş bordromu Şehir Tiyatroları’ndan almıştım, mızrak tutuyordum, hevesle... Neredeyse yarım asırdır yüzlerce metin, yazar, oyuncu, müzisyen, tasarımcı ile birlikte öyküler anlatmaya çalışıyorum. Başkalarının ya da kendi öykülerimi aktarmaya çalışıyorum. Geriye baktığımda sevinçliyim. Nice aktörlerle (kadın / erkek), seyircilerle birlikte yürüdüm. Kâh ben onlara eşlik ettim, kâh onlar bana. Ama hep bir şeyler aktarmaya çabaladım. Bazen kibarca, bazen haykırarak.

“Festival küratörlüğü daha önce deneyimlediğim bir şey değildi”

Bu yıl 50. yaşını kutlayan İKSV’nin düzenlediği İstanbul Tiyatro Festivali’nde sizin varlığınız benim için de çok önemli. Festival sizin küratörlüğünüzde gerçekleşiyor. Festival küratörlüğü tanımlamasını açar mısınız ve bu görev için sizi nasıl ikna ettiler?

Festival küratörlüğü daha önce deneyimlediğim bir şey değildi. İKSV’den teklif geldiğinde önce tiyatroda küratörlük kavramı üzerine düşünmem gerekti… “Ben bir festivalden ne istiyorum, bir festival neden önemlidir, ne işe yarar, izleyiciye ne kazandırmalıdır” gibi sorulara odaklandım başta. Tek başına benim anlattıklarım elbette çok cılız. Son yirmi yıldır anlatılacak o kadar çok şey birikti ki bunların çoğunu böylesi bir festivalde anlatabilirdim. Burada önemli olan kelime galiba “birlikte” oluyor. Meslektaşlarımla iletişime geçtiğimde birlikte çalışmayı önerdim. Anlatalım, yeniden anlatalım, anlatmaya çabalayalım. Festival yeni oyuncular, yeni yönetmenler, hiç denenmemiş biçimler ortaya çıkarsın istedim.

Festival bu yıl “Tiyatro Yerli Yerinde” sloganıyla seyircisine sesleniyor

Festival bu yıl “Tiyatro Yerli Yerinde” sloganıyla seyircisine sesleniyor. Sizin anlayışınızı da tanımlıyor bu slogan diye düşünüyorum. Bu sloganı siz açar mısınız ve buradan yola çıkarak nasıl bir içeriğe vurgu yapıyorsunuz?

Bu sene 26. İstanbul Tiyatro Festivali için “Tiyatro Yerli Yerinde” sloganını seçmemizin iki sebebi var aslında. Bu slogan hem yerli tiyatronun gücüne vurgu yapıyor hem de pandemiye, ekonomik zorluklara, yasaklamalara, yani her şeye rağmen tiyatronun, üç bin yıldır olduğu gibi, yerli yerinde olduğunun altını çiziyor. İzleyiciyi yeniden, eskisi gibi, oyunları yerinde, yani sahnede izlemeye davet ediyor.

25 Ekim’de başlayıp 26 Kasım’a kadar sürecek festival

Festival kapsamında kaç yeni oyun seyirciyle buluşuyor?

25 Ekim’de başlayıp 26 Kasım’a kadar sürecek festival, 18 farklı mekânda, Türkiye’den ve yurt dışından, toplam 24 tiyatro, performans ve dans gösterisini bir araya getirecek. Programda Fransa, İngiltere, İspanya, İtalya, KKTC, Yunanistan ve Türkiye’den 21 yapım ile 3 perdeden gösterim var. Gösterilerin tamamı İstanbul’da ilk kez sahnelenecek gösteriler. İki tanesi ise yalnızca festivale özel: İlyada ve İstanbul Mon Amour.

Yurt dışından hangi oyunlar var ve nasıl belirlediniz?

Festivalin uluslararası seçkisinde Orman Kitabı gösterisiyle Akram Khan gibi ülkemizde uzun süredir beklenen önemli bir isim var. Yanı sıra Juliet ve Romeo yorumuyla Ben Duke, Titanlar ile Euripides Laskaridis gibi Avrupa tiyatrosunun yükselen, yıldız isimleri programda. Pasolini’nin 100. doğum yılı anısına Pasolini: Gizli Yangınlar isimli bir dans gösterisi var, koreograf Monica Casadei imzalı. Fransa’dan bir kukla gösterisi (Yaşam) ve İspanya’dan bir çocuk oyunu (Toyo !) da yine uluslararası programda yer alıyor. İzleyiciler günümüz tiyatrosunun önemli yönetmen ve koreograflarının eserlerini izleme fırsatı bulacaklar bu seçkide.

Festival bu yıl 25 Ekim Salı akşamı Molière’in en sevilen oyunlarından Kibarlık Budalası’nın çağdaş bir uyarlamasıyla açılıyor

Festivalde Molière’in doğumunun 400. yılı nasıl kutlanacak?

Festival bu yıl 25 Ekim Salı akşamı Molière’in en sevilen oyunlarından Kibarlık Budalası’nın çağdaş bir uyarlamasıyla açılıyor. Zenne, Çekmeceler ve Bergen filmleriyle tanınan yönetmen ikilisi M.Caner Alper ve Mehmet Binay, Molière’in ünlü oyununu Kibarlık Budalası Remix adıyla günümüze uyarlıyor. Festivalde bu yıl bir de “Molière maratonu” var! “Molière’in Evi” olarak da anılan Comédie-Française’in, yazarın doğumunun 400. yılını kutlamak üzere sahnelediği oyunlardan üçü - Hastalık Hastası, Kibarlık Budalası, Tartuffe ya da İkiyüzlülük- festival kapsamında 12 Kasım günü Atlas 1948 Sineması perdesinde gösterilecek. Ve son olarak İstanbul Şehir Tiyatroları ise Molière’in 400. doğum yılı vesilesiyle uzun yıllar sonra tekrar Tartuffe’ü bu kez Yiğit Sertdemir rejisiyle sahneliyor. O da bu tema altında 15 Kasım’da festival izleyicisiyle buluşacak.

“Pasolini 20. yüzyılın önemli entelektüellerinden biri”

Sinema dehası Pasolini’nin 100. doğum yılı tiyatro festivali programına alınmış. Nasıl bir gösterim ile Pasolini anılacak?

Pasolini sanatın pek çok farklı alanına katkı sağlamış, çok önemli bir isim. 20. yüzyılın önemli entelektüellerinden biri. Bu yıl doğumunun 100. yılı vesilesiyle koreograf Monica Casadei’nin merakla beklenen yapımı Pasolini: Gizli Yangınlar’ı, dünya prömiyerinden hemen sonra festivale geliyor. İtalyan Artemis Danza topluluğunun bu gösterisi, Pasolini’nin sinema dilinin temel taşlarından olan kadın-anne rolünden özgürlük kavramına, şiirden sanatsal bir ortaklık kurduğu Bach’ın müziğine kadar geniş bir yelpazeyi kucaklıyor.

“Ses Tiyatrosu da perdelerini yeniden festivalle açıyor”

Haldun Taner ve Ferhan Şensoy da festivalde anılıyor. Bu iki ismin yanına diğer bir isim olarak sizi yanlarına yerleştirmek isterim. Türk Tiyatrosu’na çok emek verdiniz ve yolunuzdan hiç vazgeçmediniz, taviz de vermediniz. Tiyatro Festivali kapsamında ustalar nasıl anılacak ve hangi oyunları ile seyirci karşısına çıkacaklar?

Bu yıl festival tiyatromuzun bu iki ustasına saygı duruşunda bulunuyor, evet. Eskişehir Şehir Tiyatroları’nı festivale davet ettik, onlar Haldun Taner’i Yaşasın Demokrasi ile sahneye taşıyorlar tekrar. Bir de tabii Şahları da Vururlar var… Ortaoyuncular, Ferhan Şensoy’un vefatından sonra Şahları da Vururlar ile tekrar sahnelere dönüyor. Bu kez Volkan Sarıöz üstlenecek oyunun yönetmenliğini… Ve tarihi Ses Tiyatrosu da perdelerini yeniden festivalle açıyor. Elbette daha nice ustalarımız var bizleri heyecanlandıran. Onlar olmadan Türk Tiyatrosu zaten olamazdı.

“Tiyatronun bir şeyler anlatmak, paylaşmak olduğunu unutmak da çok üzücü”

Diğer sanat dallarına göre muhalif duruş sergileyen ve taviz vermeyen tiyatro kaldı gibi görünüyor, yanılıyor muyum hocam? Kaldı ki muhalefet olmadan sanat olmaz diye düşünüyorum bu noktada yeterince muhalif duruş var mı?

Her zaman iki tür tiyatro söz konusuydu. Bir tanesi hoşça vakit geçirmek için yapılan bir tiyatro ki buna hiçbir zaman karşı olmadım. Diğeri benim Kamu Tiyatrosu diye adlandırdığım, dünyanın değişmesine katkıda bulunmaya çabalayan başka bir tür. Dünyada Kamu ve Ticari olarak ayrım çok daha net. Bizde iki tür de iç içe girmiş ve bir bulamaç halinde. Ne aktörler ne de seyirci bu ayrım konusunda fikir belirtmiyor. Birlikte yaşanıp gidiyor. Neyse bu galiba başka bir konu... Dünya değişiyor, tüm sanat dalları da elbette bu değişime ayak uydurmalı. Ancak salt hoşça vakit geçirilebilecek, seyircilerin sosyal medyada yayınlamak için aktörleri görmeye, onlarla fotoğraf çektirmeye gelmeleri de bir acınacak durum doğrusu. Tiyatronun bir şeyler anlatmak, paylaşmak olduğunu unutmak da çok üzücü. Daha da önemlisi muhalif olduğunu unutmak. Doğrusu bugün bunu görmek pek mümkün değil. Artık konular, aktörler değil, ekran yüzleri tiyatronun ilgi odağı.

“İstanbul Tiyatro Festivali aracılığıyla, buna katkıda bulunacağım için mutluyum elbette”

İKSV’nin düzenlediği İstanbul Tiyatro Festivali’nin varlığı çok önemli. Yıllarını tiyatroya adamış bir isim olarak sizin için bu festivalin varlığı ve önemi nedir?

Genel anlamda, festivaller ait oldukları kentin, hatta ülkenin, kılcal damarları gibidirler. Sadece o kentin, o ülkenin insanlarını beslemezler, tüm dünyayı besler, doyururlar; evrenseldirler. İstanbul Tiyatro Festivali de 30 yılı aşkın süredir gösteri sanatları alanında ulusal ve uluslararası düzeydeki yenilikleri kentin tiyatro izleyicisiyle buluşturuyor. Bu çok önemli bir katkı… Ben de bu yıl bir parçası olarak İstanbul Tiyatro Festivali aracılığıyla, buna katkıda bulunacağım için mutluyum elbette.

“Felsefi Masalları bir destan haline getirip seyirciyle paylaşmak hoşuma gidecek açıkçası”

Sizin varlığınız ile tiyatroyu bir başka sevdim diyebilirim ve bu anlamda size çok teşekkür ederim. Son projeleriniz ve bitmeyen yeni hayalleriniz neler?

Tüm projelerimi 26. İstanbul Tiyatro Festivali’ndeki arkadaşlarım benden önce gerçekleştiriyorlar. Bir sürü çocuk doğacak, bana birlikte çalışma imkanı verdikleri için hepsine teşekkür ediyorum, hepsini şimdiden tebrik ediyorum.  Bana ve yeni projelere gelince... Felsefi Masalları bir destan haline getirip seyirciyle paylaşmak hoşuma gidecek açıkçası. Ama önce karnımda gelişmesi lazım. Çıkacağı zamanı o bilir...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi