TİYATRONUN ÇINARI “İYİ Kİ YAPMIŞ”: METİN AKPINAR

Metin Akpınar, zekası ve yeteneğiyle eski İstanbul kültürüne ev sahipliği yapan Aksaray’da sokağın kokusunu, sesini ve renklerini, geçmiş yaşamın sıcak mahalle kültürünün vazgeçilmezlerinden olan bozacının nidalarını, onu gelecekte aktör yapacak birikimin taşları olarak zihninin labirentlerine döşemeye başlar.

Dijital dünyanın küresel içerik sağlayıcısı Netflix’in top 10 listesindeki “İyi ki Yapmışım”, tiyatromuzun ve sinemamızın yaşayan efsanesi Metin Akpınar hakkında gerçekleştirilmiş, yönetmenliğini Selçuk Metin’in, senaryosunu Zeynep Miraç’ın ve görüntü yönetmenliğini Uğur İçbak’ın yaptığı bir belgesel. Bu çalışma Akpınar’ın çocukluk yıllarından başlayıp aynı zamanda ülkemizin pek çok önemli dönemecine de tanıklık eden büyük bir sanatçının biyografik belgeseli. İçine İstanbul Üniversitesi işgali, 27 Mayıs İhtilali, 1961 Anayasası, 12 Mart  ve 12 Eylül İhtilalleri ve bütün yaşanılan  toplumsal paradoksların Akpınar’ın sanat yaşamına ve Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nun repertuarına yansımasının iz düşümlerini de aktaran bir belgesel “İyi ki Yapmışım”...

ÇİNGENE HAKKI’NIN KONAĞINDA GEÇEN ÇOCUKLUK YILLARI

Her insanın bir kader çizgisi vardır derler. Sanatçıların kaderi ise, bir bakıma doğuştan sahip oldukları yeteneklerle şekillenir. Tiyatro ve sinemamızın çınarı Metin Akpınar’ın, sanatla dolu  geçen yaşamını da sahip olduğu yeteneği belirlemiş... Metin Akpınar, Erzincan’lı bir ailenin oğlu Mustafa Akpınar ile, Gümüşhane’li bir ailenin kızı Nahide Tetik’in çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya gelir. Ayrıca dört ablası vardır. Çocukluk yıllarında haşarıdır ve başka ailelerle birlikte paylaştıkları Heykeltraş Hakkı Bey Palas adıyla da bilinen “Çingene Hakkı”nın büyük konağında, 12 hane yaşamaktadır. Çocukluk yıllarında gelecekte yaşamının spot ışıklarının altında geçeceğinden habersiz, Karagöz ve Hacivat oynatır.

Metin Akpınar, zekası ve yeteneğiyle eski İstanbul kültürüne ev sahipliği yapan Aksaray’da sokağın kokusunu, sesini ve renklerini, geçmiş yaşamın sıcak mahalle kültürünün vazgeçilmezlerinden olan bozacının nidalarını, onu gelecekte aktör yapacak birikimin taşları olarak zihninin labirentlerine döşemeye başlar.

MTTB VE TİYATROYLA TANIŞMA

1961 Anayasası, pek çok alanda getirdiği özgürlüklere bağlı olarak sanatın da önü açmış ve pıtrak gibi tiyatroların açılmasına da katkı sağlamıştı. Metin Akpınar bu iklim içinde MTTB Tiyatrosu’nun seçmelerine katılır ve bu süreç onu tiyatronun müdürlüğüne kadar taşır. Bu amatör tiyatroya  adım atışı, onun hem gelecekteki mesleği için bir alt yapı hazırlamış hem de gelecekteki ortağı Zeki Alasya ile tanışmasına neden olmuştur.

İLK USTASI ULVİ URAZ

Metin Akpınar için daha sonra o yıllarda hayal bile etmediği bir olgu gerçek olur: Ulvi Uraz tiyatrosu ve ilk hocası olan Uraz’ın, rahle-i tedrisinden geçiş ve Ulvi Uraz’ın sağ kolu olma... Akpınar, tiyatroya yeni bir oyuncu olarak Zeki Alasya’yı önerir. Alasya, Ulvi Uraz Tiyatrosu’na hızlı bir başlangıç yapmış ve daha sonra seyirci rekorları kıracak olan “Hababam Sınıfı” oyununu tiyatroya getirmiştir. Böylece “Zeki ile Metin” 1965 yılında ilk kez aynı sahnede buluşurlar ve Akpınar’ın deyişiyle “insanlık tarihinin en uzun süren ikilisi” ortaya çıkar. Oyunun dekorlarını Turhan Selçuk yapar. Zeki Alasya çok yönlü marifetleri olan birisidir ve Selçuk’un çizimlerinden oyunun dekor uygulamalarını yapar.

İKİNCİ USTASI HALDUN TANER VE DEVEKUŞU KABARE

Daha sonra büyük kültür insanı, öykü, tiyatro ve kabare yazarı Haldun Taner ile işbirliği ve “Devekuşu Kabare Tiyatrosu” dönemi başlar. Bu süreç onu ve Zeki Alasya’yı tiyatro ve sanat dünyasının tepelerine taşır. İlk oyun kabarenin ruhuna uygun bir oyun olan “Vatan Kurtaran Şaban”  (1967) olur. Kabare tiyatrosunun işlevini Haldun Taner, Almanya’da bulunduğu yıllarda gözlemlemiştir. Bu tiyatro sert bir yüzü olmayan, toplumsal içerikli göndermeleri olan, hicivlerle dolu bir kıvam içerir. İlk oyun bir kulübün tiyatro sahnesine çevrilmiş ortamında sergilenir. Ayrıca seyirci masalarda oturmakta ve oyun sırasında içki ve sigara da içebilmektedir. Oyun hakkında “Türkiye’nin ilk içki ve sigara içilen oyunu” diye haberler çıkar.

Devekuşu Kabare Tiyatrosu, öngörülenin çok üzerinde tutan bir proje olur. Sahnesinden Ahmet Gülhan, Yalçın Gülhan, Perran Kutman, Selma Sonat, Nevra Serezli, Kemal Sunal, Demet Akbağ ve nice değerli sanatçı geçer. Bu süreç Metin Akpınar ve Zeki Alasya’ya şöhretin de kapılarını açmış ve ikisi de Türkiye’de çok tanınan oyuncular olmuştur. Kabare tiyatrosunun nispeten küçük bir azınlığa ve sofistike esprilere dayalı yapısı onlara yetmez olur; Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nun kurucularından olan Haldun Taner ve Ahmet Gülhan ile yollarını ayırırlar.  Zeki ve Metin ikilisinin artan şöhreti kısa sürede sinema sektörünün de dikkatini çeker ve Yeşilçam’ın efsanevi yapımcısı Ertem Eğilmez aracılığıyla sinemaya da adımlarını atarlar.

Devekuşu Kabare Tiyatrosu, namı diğer “Banker Kastelli” Cevher Özden’in, sahibi olduğu mekanı Atlas Pasajı’na çevirme kararı almasıyla 1992 yılına kadar yaşamına devam eder ve ülkemiz sanat yaşamının odak noktalarından birisi haline gelir. “Astronot Niyazi” (1970), “Ha Bu Diyar” (1971), “Gergedan” (1972), “Haneler” (1975), “Biz Bize Benzeriz” (1978), “Reklamlar” (1979), “Yasaklar” (1984), “Aşk Olsun” (1985), “Geceler” (1986), “Şuna Buna Dokunduk” gibi pek çok oyun, tiyatronun kapandığı 1992 yılına kadar geniş seyirci kitleleriyle buluşur. Metin Akpınar, 1992 yılından sonra bir daha tiyatro sahnesine çıkmaz.

İLGİYLE İZLENEN BİR BELGESEL

“İyi ki Yapmışım”, ilgiyle izlenilen bir belgesel film. Yoğun sözlü tarihler, stock shotlar, görsel ve işitsel belgeler içeren bu belgesele usta görüntü yönetmeni Uğur İçbak’ın aydınlatma tasarımı ve estetik görsel düzenlemeleri ayrıca değer katmış. Sevgili Ferhan Şensoy’un, yıllar önce uzun geceler boyunca çalıştığımız “Varsayalım İsmail” dizisinin pek çok bölümünde kullandığı Ses Tiyatrosu’nun sahnesi ise, rekabetin ve kıskançlığın sıklıkla görüldüğü sanat dünyasına inat; Ahmet Gülhan, Perran Kutman, Nevra Serezli, Selma Sonat, Cihat  Tamer, Ferhan Şensoy, Umur Bugay, Kandemir Konduk gibi sanatçılara ve tiyatro eleştirmeni, akademisyen ve yazar Dikmen Gürün ile  gazeteci ve yazar Zeynep Oral’ın, Metin Akpınar hakkında söyledikleri güzel sözlere ve anekdotlara  ev sahipliği yapmış. Belgeselin doğasına uygun başarılı müzikleri ise Murat Evgin’e ait...

Metin Akpınar’ın belirttiği gibi doğduğu an ölmeye başlayan bir canlı insanoğlu. Yaşamak bize tanınan ömrün içine biriktirdiklerimiz ve anılarda kalanlarla; bir avuç aydın insanın dışında kalabalıkların öngöremediği bir yaşamın içinde debelenmekle geçiyor. Danimarkalı düşünür Soren Kierkagard şöyle demiş: “Hayat ileriye bakarak yaşanır, geriye bakarak anlaşılır”. Yaş almanın şahsıma sağladığı olanaklardan ve mutluluklardan birisi ise, Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nun kimi oyunlarını, gençliğimin Ankara’sında turneye geldiklerinde, video kayıtlarına gerek kalmadan canlı izleme şansını bulmuş olmam.

Bu efsanevi kabarenin toplam 24 oyunundan, belgeselin dış sesi (voice over) değerli oyuncu Tilbe Saran’ın vurguladığı gibi “tevellütü yetmeyen kuşaklara kalan 6 oyun var”... Kabare kültürünün daha seçkin bir kitleye hitap eden sofistike esprileriyle donanmış tarzını, bir defada yedi bin kişiye de oynanmış popüler oyunlara dönüştürür Zeki ve Metin, Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nda... Bu oyunlar “ne mutlu ki dün oynanmışçasına taze, ne yazık ki yarını anlatırcasına öngörülü”...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bülent Vardar Arşivi