TOLERE

Kimin yerine utanalım, kime kızalım, kimi tolere edelim.
İktidarın yerine utanmak bize düşmez; Adalar’daki atları, Meral Akşener’in Rize ziyaretini, HDP’yle ‘gizli ittifakı’ uzun uzun konuşmaya değer bulan gazeteciler adına utanalım. Savcılara ‘harekete geçmiyorlar’ diye kızalım, öylece bekleyen ‘ne halleri varsa görsünler’ deyip oturan muhalefeti tolere etmeyelim…
Olup bitenleri izleyen, iddiaları dinleyen herkesin karnında büyük bir taş, boğazında bir yumruk var. Giderek öfkeye dönüştü. Hele ki devletin yetkili organlarının sessizliği, hele ki perde arkasında ne olup bittiğine ilişkin herkesin az çok biriken şüphesi, ne güven bırakıyor ne inanç.
Kurallara uymak, kanuna nizama tabi olmak genellikle rahatlık verir; bazı insanlara kendini iyi hissettirir, göğsünü kabartır devlete bağlılık. Şu ara emin olun en çok onların canı yanıyor. Her kırmızı ışıkta duran, yargının zabıtanın kestiği cezaya razı olanlar hayretler içinde, günü geldiğinde koşarak vergisini ödeyen insanlar utanıyor.
Her gün söyleyelim, savcılar harekete geçsin, sorumlu makamda olup da suçlanan bakan istifa etsin. Muhalefet bir konuşuyorsa beş konuşsun, köy köy kasaba kasaba dolaşsın, Meclis’te soruşturma komisyonu kurulsun, ilgili bütün siyasetçiler ve ilişkileri araştırılsın, suç işleyen yargılansın.
Bu karanlık ilişkiler ağı, -bu boyutta değilse de- eskiden de vardı. Bu kez ortaya dökülen iddialar yeni ama; ekonominin adaletsiz paylaşımı, yargının ve medyanın hali, sesini çıkartanın bir köşede kıstırıldığı, sokağa dökülenin karşısında polisi bulduğu hayat pek yeni değil. Uzun zamandır ülkenin güvenlik politikaları güçlüleri eleştirilemez, iktidarı tartışılamaz kılmak üzere şekilleniyordu. Eleştiren hain, itiraz eden terörist ilan ediliyordu. Yıllarca gizli tanık iddialarıyla harekete geçen yargı, o soruşturmalara itibar eden siyasi iktidar, bugün “Bir suç örgütü liderinin hezeyanları, niye itibar ediyorsunuz” diyebilir mi? Peker’in meşruiyeti, sabıkası, kırmızı bülteni ya da üslubu, ortaya atılan iddiaları değersiz kılmaz. Hepsini soruşturabilecek bir yargı, yargıya o alanı açabilecek bir siyasi iktidar görmek istiyor insan. Varsa. “Daha yer yerinden oynamadı henüz” diye, bu feci iddialar, derin ilişkiler ağı da sizin için tolere edilebilecek düzeyde mi yoksa.
Bu iddiaların yanında çok ufak ama, Ticaret Bakanı’nın kendi bakanlığına dezenfektan satışı mesela. Etraflarında bir şüphe, bir suç, bir haksızlık varsa tolere edebiliyorlar; teşekkür edip uğurladılar Bakan’ı.
Aileden sorumlu bakan, pandemi döneminde ev içinde kadına şiddet vakalarındaki artışı “tolere edilebilir” bulmuştu. Sonra düzeltti, istatistik diliymiş; “azıcık artmış” demek istiyor. Ama bilmiyor ki bu dil, bu söz, bu söylem kadına el kaldıran magandanın mangalına kömür taşır. Siz kimin adına kimi tolere ediyorsunuz.
Bu iklim, bu tutum, yoksulluğa alışık, işsizliğe hazır genç toplumdan yerine konulamaz bir servet daha alıp götürdü, hayallerini, ümitlerini. Bugünle beraber umutları, neşeleri kayboldu. Neyin sessizliği bu, nerede yargı, nerede soruşturmalar, neyi kimin için tolere ediyorsunuz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Erhan Karadağ Arşivi