Torba davaya dönüştürülen Gezi davası başladı

Son Güncellenme Tarihi: Ekim 9, 2021 / 15:13

Kavala yine tutuklu: Sudan bahanelerle tutukluluğumun sürdürülmesi yargısız infazdır algı yaratma çabasıdır.

2013’te Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve Türkiye geneline yayılan AK Parti iktidarının özel hayata müdahale söylem ve girişimlerini protestolarıyla ilgili dava, 8 yıl sonra silbaştan, üstelik Çarşı Davası ile birleştirilerek “torba dava” haline getirildi. Gezi’yi organize ettikleri iddia edilen ve 1439 gündür tutuklu Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala’nın da bulunduğu 16 sanık hakkındaki beraat kararının bozulmasından sonra ilk duruşma dün yapıldı.

Davanın ilk duruşması dün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Aralarında tutuklu iş insanı Osman Kavala’nın da bulunduğu 52 kişinin yargılandığı davanın duruşması İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesinin büyük salonunda görülüyor.
Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekci ve Hakan Altınay ile birleşen Çarşı Davası sanıkları duruşmaya katıldı. Osman Kavala duruşmaya tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevinden SEGBİS aracılığıyla katıldı.
Kimlik tespitinin ardından mahkeme başkanı, esasa geçmeden önce usule ilişkin beyanda bulunmak isteyen olup olmadığını sordu.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Bunun üzerine söz alan Çarşı davası sanıklarından Ayhan Güner’in avukatı Ali Rıza Dizdar: “Karar usul hukukuna aykırı. Muvafakat alınmadan birleştirme kararı verilmez ancak 30. Ağır Ceza Mahkemesi, nisan ayında birleştirme kararı vermiş. Sizin olmadığınız bir günde, adli tatilde, Çarşı dosyası ile birleştirilmesi istenen dosyadaki delilleri bilmeden dosyalar birleştirildi.”
BİRLEŞTİRME SİYASİ MÜDAHALENİN KANITI
Çarşı sanıklarından Yusuf Demirci’nin avukatı Ömer Kavili: “Yargıtay bozma kararında Türk bayrağının yakılmasından bahsetmişti. Ancak dosyada bayrak yakma ile ilgili delil yok. Davada birden fazla usul hatası yaptınız. Birleştirme kararı siyasi bir müdahale olduğunun göstergesidir. Yargıtay’ın bozma kararı ve birleştirme ile ilgili beyanda bulunmamızı istedi mahkemeniz. Görmediğimiz dosyalar hakkında beyanda bulunmamızı istediniz. Birleştirme kararının hukuka aykırı olduğunu tespit etmenizi ve davamızın ayrılmasını talep ediyoruz.”
“Kavala’nın Çarşı davasıyla
ne ilgisi var?”
Ömer Kavili şunları kaydetti:
“Osman Kavala bir onurdur. Onun ne ilgisi var Çarşı davasıyla? Bizim beyanda bulunmamız için hakim sıfatıyla bizden görüş isteyebilmeniz için önce dosyadaki delillere erişim hakkı sağlamanız gerekir.
“Bu dava yargılama değil, siyasi bir linç, siyasi bir intikam davası”
Yargı kültürü yok edildi. Bu dava yargılama değil, siyasi bir linç, siyasi bir intikam davasıdır. Siz üç hakimden yargı kültürüne sahip çıkmanızı istiyorum. Bize verilen süreyi ihlal eden siz değilsiniz. İstanbul 30. ACM’nin kaçak hâkimidir. (Gezi davasının ilk başkanı Mahmut Başbuğ’dan söz ediyor. Kendi kararınızın arkasında durmak suretiyle bu birleştirme kararının hukuka aykırı olduğunu tespit etmenizi istiyoruz.”

Çarşı davası avukatlarından Ersan Şen: “Birleştirme kararına ilişkin beyanda bulunmamızı istediniz. Meselenin siyasi tarafıyla meşgul olacak değilim. Amacım şeklen değil esasen yargılamaya katkı sağlamak. Adil yargılanmaya değil dürüst yargılamaya inanıyorum. Bir tünel sistemi gibi sonucu olmayan bir yargılama yapılacağına inanıyorum. Aralarında hukuki, fiili irtibat varmış gibi algı oluşturmak için birleştirme kararı verilmiştir.”
Mine Özerden’in avukatı Tuğçe Duygu Köksal: “(Birleştirme aşamasında yaşanan hukuksuzları özetleyerek) Bu durum yargının dürüst ve tutarlı ilerletilmesine engeldir. Hukuki ve fiili deliller somut şekilde ortaya konmadan ne dar ne geniş bağlantısı kanunumuzdaki usule uygun değildir. Benim müvekkilim bu sanıkların varlığından haberdar değil. AİHM’nin Kavala kararında savcının herhangi bir delillendirme yapmadığı, iddianamenin yeniden kıymetlendirme adı altında polislerin hazırladığı fezlekeler doğrultusunda yazıldığı ortaya konmuştu. Birleştirilme kararının hukuka aykırılığının tespit edilip bu karardan dönülmesi, dosyaların ayrılıp ayrı yargılama yapılmasını talep ediyorum.”
Osman Kavala’nın avukatı Köksal Bayraktar: “Müvekkilim açısından dosyaların ayrılmasını talep ediyorum. Hem Çarşı hem diğer davada şahıs ve olay yönünden hiçbir bağlantı yoktur. İki dava birbirinden tamamen ayrıdır. Müvekkilim için 51 kişinin yargılanacağı birbirinden farklı üç olayla yargılamaya gidiliyor. Bu hem hukuksuzdur hem de işkencedir.”
Çarşı’dan Numan Bülent Ergenç’in avukatı Yıldız İmrek: “Çarşı davasında bozmadan önce bu dosya 7 yıl Yargıtay’da bekletildi. Yargıtay 16. Ceza Dairesi başkanı değiştikten sonra Kavala davası beraatle sonuçlandıktan sonra bozma tebliğnamesiyle 16 CD’ye gitti. Darbe suçlaması gibi suçlama varken 5 yıl boyunca deliller kaybolsun diye mi başsavcılık bekletti? Madem bozmayı gerektiren durum var, neden başsavcılık 5 yıl sessiz kaldı?”
Av. Yıldız İmrek: “Bu siyasi iktidarın Gezi’nin kalkışma olduğu siyasi tezine yargısal destek vermek için Adalet Bakanlığı, Başsavcılık ve imza atmış ilgili hakimler tarafından verilmiş siyasi bir karardır. Bu bozma kararı, siyasi iktidarın suçladığı bir ismi -Kavala’yı- hapiste tutmaya katkı sunacak bir garnitür olarak da sunulmuştur. Bu dosyada kuvvetler ayrılığı ilkesi ihlal edilmiştir. Ve bu karar siyasi etkiyi göstermektedir. Bizde de bir güvensizlik oluşturmuştur. Bu nedenle çekilmeniz gerektiğini, bunu değerlendirmeniz gerektiğine inanıyoruz.
“Müvekkil darbecilikle suçlanıyor ama tek bir silahlı
eylem yok”
“Müvekkil darbecilikle suçlanıyor ama tek bir silahlı eylem yok. Müvekkilim darbecilikle yargılanıyor ama burada bir hukuk darbesi, bir yargı darbesi yapıldı Bu açıkça hukuka aykırı ve yargı darbesi niteliğinde bir karardır. Bundan dönülmeli, yeniden tefrik kararı verilmez, birleştirmede ısrar edilirse bu mahkemenin bir infaz mahkemesi olduğu ortaya çıkmış olacaktı.”

Somut delil yok özgürlükler gasp ediliyor

1439 gündür tutuklu olan Osman Kavala cezaevinden dün getirilmediği duruşmaya SEGBİS ile bağlandı. Kavala mahkemedeki savunmasında bir kez daha hakkında hiçbir somut delil olmadığını anlattı:
“Daha önce aralarında fiili ve hukuki bağlantı olmadığına karar verilen suçlamalar hiçbir yeni delil olmadan birleştirildi ve benimle ilgili davalar, gene hiçbir delile ve anlaşılır gerekçeye dayandırılmadan Çarşı davası ile birleştirildi.
Benimle ilgili suçlamaların çarpıcı yanı, sadece herhangi bir delile dayanmıyor olmaları değildir. Bunlar mantık sınırlarını aşan komplo teorilerine dayandırılan fantastik iddialardır.
AYM VE AİHM BU MALZEMENİN DELİL OLMA NİTELİĞİ
YOK DEDİ
AYM Başkanı Zühtü Arslan’ın karşı oy yazısında ifade ettiği ve AİHM kararında da hükme bağlandığı gibi, bu malzemenin suç işlendiğine dair delil olma vasfı taşımadığı açıktır.
Çarşı davasında suçlananlarla tanışıklığım, irtibatım olmadı. Onların da beni tanımıyor olmaları hayatın doğal akışına uygundur. 12 Temmuz’daki duruşma zaptından okudum, avukat Volkan Bahadır sanıklardan Y.D.’ye ‘Osman Kavala’yı tanıyor musun?’ diye sormuş, ‘Hangi takımda oynuyor?’ diye cevap almış.
Savcının azınlıklarla yapılan faaliyetleri casusluk suçunun delilleri olarak göstermesi, halkın ırk temelli tanımlandığı ve azınlıkların potansiyel suçlu olarak görüldüğü Nazi Almanyası’nda vatana ihanet yasasına dayandırılan keyfi casusluk suçlamalarını hatırlatmaktadır. Nasyonal Sosyalist bakış açısına göre suç işlediği ya da işleyecek olduğu düşünülen kişinin fiiline uygulanabilecek bir yasa yoksa, hangi yasanın temel aldığı fikir daha uygunsa o yasaya göre kişinin cezalandırılması yükümlülüğü getirilmişti.”
Somut delil, varsayımlara dayalı olmadan somut olduğu anlaşılan delildir. Özgürlüklerin kısıtlanması, ancak bu tür delillerin tarafların ve dolayısıyla kamuoyunun önüne konması halinde, bu yükümlülük yerine getirildiğinde meşruluk kazanabilir. Bu özellikte olmayan birtakım bilgi, bulgu ve varsayımların somut delil olarak tanımlanmaları, özgürlüğün gasp edilmesine ve kamuoyuna yönelik dezenformasyona hizmet etmektedir.
UMARIM ÜLKEMİZDE BÖYLE BİR İDDİANAME BİR DAHA HAZIRLANMAZ
Sudan bahanelerle tutukluluğumun sürdürülmesi yargısız infazdır, algı yaratma çabasıdır, AİHM’nin kararının etrafından dolanma girişimidir. Umarım, davaların birleştirilmesi, Türk yargısının karşı karşıya olduğu tehditlerin daha iyi anlaşılmasına vesile olur. Umarım ülkemizde bir daha böyle bir iddianame hazırlanmaz, böyle şey bir daha yaşanmaz.”

Gezi protestolarını benim fonlamadığımı MASAK ortaya koydu

“İddianamede daha vahim olan iddia, protestoların, benim tarafımdan aktarıldığı iddia edilen fonlara ya da maddi imkânlara bağlanmasıdır. MASAK raporunda, benim Gezi ile ilgili herhangi bir fon aktarımım olmadığı ortaya çıktı.
GEZİ GERÇEKTE NEDEN OLDU?
İddia makamının Gezi protestolarının paranın gücüyle düzenlendiğini iddia etmesi, sadece burada suçlananlara değil, Gezi protestolarına katılan herkese yönelik aşağılayıcı bir davranıştır. Gezi protestolarına farklı çevrelerden ve farklı düşüncelerden insanlar katılmışlardır. Kitlesel protestolara katılanların, katılma amaçları arasında farklılıklar da olabilir. Ancak Gezi protestolarında hâkim olan ortak nokta her sınıftan, yediden yetmişe herkesin yararlandığı bir parkı yok edecek, yasaya ve kamu yararına aykırı bir projenin antidemokratik yöntemlerle uygulanmasına gösterilen tepkidir.
İddia makamının tahrif ettiği gerçek, Gezi protestolarına katılan milyonlarca insanın demokratik haklarını kullanmak için kendi özgür iradeleriyle hareket eden onurlu yurttaşlar olduklarıdır.
Ben bugüne kadar hiçbir kitlesel eylemi organize etmedim, hiçbir kitlesel eylem için de benden maddi destek talep edilmedi. Ancak, birçok gösteri ve yürüyüşe, orada bulunanlarla dayanışma içerisinde ve eşit konumda olarak katıldım. Bu eylemlerin amacı hükümeti devirmek değil, Irak’ta işgale karşı çıkma mitinglerinde olduğu gibi, aklın ve vicdanın sesini duyurmak, kamu çıkarına ve demokrasiye zarar verecek adımlar atmamaları için hükümetleri uyarmaktı.
15 TEMMUZ SUÇLAMASI DELİLDEN YOKSUN, ÇİRKİN BİR İFTİRA
Bana yöneltilmiş olan 15 Temmuz darbe girişimine katılmak suçlaması da daha sonra kurgulanmış olan casusluk suçlaması gibi delilden tamamen yoksun, çirkin bir iftiradır, haysiyetime yönelik bir suikasttir. Gezi ile ilgili benim aleyhime düzmece iddiaları ortaya atmış olan kişilerin FETÖ üyeliği ile suçlandığı, yargılandığı bilindiği halde, benim bu yapının mahrem sorumlularıyla irtibat içinde olduğum, darbenin organizasyonu ve sonrasında kurulacak hükümette yer alacakların koordinasyonu ile ilgili bu kişilerle işbirliği yaptığım iddia edilmiştir. İddiadan da öte bunların tespit edilmiş olduğu ifade edilmiştir. Bunlar akla ve mantığa aykırı, adaleti yanıltmaya yönelik, suç niteliği taşıyan, yalan beyanlardır. AİHM’in tutuklanmamın hak ihlali olduğuna dair kararından sonra üzerime atılan casusluk suçu, AİHM’in tutuklanmamda siyasi faktörlerin rol oynadığı şeklindeki tespitini doğrular niteliktedir.

Mahkeme talepleri reddetti: ÇARŞI avukatları duruşmayı terk etti

Mahkeme heyeti avukatların dosyaların ayrılması talebi dahil tüm taleplerini reddetti. Bunun üzerine Çarşı avukatları duruşmadan çekilme kararı alarak salonu terk etti. Salonda bulunan seyirciler de avukatlara alkışlarla destek verdi.
Birleştirilmiş Gezi Davası’nın ilk duruşmasında 4 yıldır tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala’nın tutukluğunun devamına ve bir sonraki duruşmanın 26 Kasım 2021’de görülmesine karar verildi. Hukuki durumda değişiklik olmadığı gerekçesiyle karar oy çokluğuyla alındı. Birleştirilmiş Gezi ve Çarşı davalarının bir sonraki duruşması 26 Kasım 2021 saat 10:00’da görülecek.

Çarşı’dan Volkan Eroğlu’nun avukatı Rıza Koçak: “Maçın hakemi gol atmaya çalışmaktadır. 80’li yıllarda onu da gördük. Bu dosyada gerçek anlamda bir birleştirme olmadığı tespiti ile her bir dosyanın ilgili mahkemesine gönderilmesini isteriz.”
SAVCI TALEPLERİN REDDİNİ İSTEDİ
Taleplere ilişkin görüşü sorulan duruşma savcısı Edip Şahiner, dosyaların ayrılması yönündeki taleplerin reddine karar verilmesini istedi. Heyet, duruşmaya saat 13.45’e kadar ara verdi.
Av. Ömer Kavili: “Mahkemeniz taleplerimize ilişkin savcıdan görüş istedi, o da bir cümleyle reddini istedi. Hukuk ilkelerine göre görmediğimiz delillerden yargılansak da şüpheli ve sanık masumiyetidir esas olan. Ancak burada masumiyetimizi kanıtlamak için çırpınıyoruz.
“Bu dosyada davaya çökme yapılmıştır”
Bu dosyada davaya çökme yapılmıştır. Bu konularda savcının gerekçe göstermesi gerekirken bunu bile yapamadı. Öyleyse savcıdan yeniden görüş istemenizi, bunu yapmayacak olursa başsavcının salona çağrılarak ondan mütalaa alınmasını istiyorum.
Çünkü böyle yapan kamu görevlileri nedeniyle Türkiye AİHM’de sürekli mahkum ediliyor ve tazminat ödemek zorunda kalıyor.”

BİZ TRİBÜNCÜYÜZ BİZİ KİMSEY BAĞLAMAYIN
Sanıklardan
biri, “Biz tribüncüyüz, bizi kimseye bağlamayın. İşimizi gücümüzü bırakıp geldik” dedi.
Mahkeme ara karar için 5 dakika ara verdi. Aranın ardından mahkeme heyeti avukatların dosyaların ayrılması talebi dahil tüm taleplerini reddetti. Bunun üzerine Çarşı avukatları duruşmadan çekilme kararı alarak salonu terk etti. Salonda bulunan seyirciler de avukatlara alkışlarla destek verdi.
Çarşı Davası sanıklarından Arda Mutlu Doğan söz aldı: “Biz bu davadan beraat aldık. 7 sene geçti, böyle bir şey çıktı ortaya. Savunma yapın dediniz ama avukatlar bile savunma yapmıyor. Birleştirdiniz ama biz birleştirilen dosyadaki kimseyi tanımıyoruz. Bir suçumuz da yok.”
MÜCELLA YAPICI: AYNI İDDİANAME İLE İKİ KEZ YARGILANIP BERAAT ETTİM, YİNE BURADAYIM
Gezi Davası sanıklarından Mücella Yapıcı söz aldı: “Aynı iddianame ile 2 kez yargılandım. Beraat ettim, beraatim kesinleşti. Sonra aynı iddianame ile yine yargılandım. Yine beraat ettim ama yine buradayım. Bu davayı geldiği bu hâliyle hukuken ve vicdanen kabul etmiyorum.”

Mücella Yapıcı’nın avukatı Fikret İlkiz, önümüzdeki celse beyanda bulunacaklarını söyledi. İlkiz, “Çünkü siz 30 ACM’deki birleştirilen dosyayı bugün gördünüz, biz de 13 ACM’deki dosyayı bugün gördük” dedi.
Gezi Davası sanıklarından Can Atalay söz aldı: “Biz yokmuşuz gibi yargılama yapılıyor. Bu, ‘savunmanızı verin’ diye geçiştirilebilecek bir şey değil. Bu dosyada bizim açımızdan sorgu tamamlanmamıştır. Sorgu tamamlanmadan bu duruşmaya devam edilemez. Daha önce hiçbir bilgimiz olmayan bilgiler, bulgular dosyaya girdi. Mahkemenin bize makul bir süre vererek önce sorgumuzu tamamlaması gerekir. Gezinin kriminalize edilmesine izin vermeyeceğiz. Sorguya elverişli duruşma açmanız ve teamülen sorgumuzu tamamlamanız gerek.”
Gezi sanıklarından Tayfun Kahraman: “Savunma hazırlamak için süre talep ediyorum. Geziye katıldığımız için yargılanan bizler sürekli beraat ve takipsizlik kararlarıyla bu sürece devam ediyoruz. Önceki beraat kararının tekrarlanmasını ve müeyyidelerin kaldırılmasını talep ediyoruz.”
Çarşı Davası sanıklarından Burak Bulut: İlk yargılamada yaptığım savunmamı tekrarlıyorum. Önceki mahkemede olduğu gibi yine beraat kararı verilmesini talep ediyorum.
Gezi sanıklarından Çiğdem Mater’in avukatı Hürrem Sönmez: Müvekkil beraat kararından sonra yurt dışına gitmiştir. Çalışmalarını yurt dışında sürdürdüğüne dair yazıyı mahkemeye sunuyoruz. Birleştirme kararına ilişkin de dosyayı incelemek için süre talep ediyorum.
Çarşı Davası sanıklarından Hakan Tezel: Aradığınız suçu cımbızla aradınız, cımbızla bulacaksınız. Bir talebimiz yok.
Gezi Davası sanıklarından İnanç Ekmekçi’nin avukatı Aynur Tuncel Yazgan: Müvekkilim yurt dışında yaşıyor. Bu nedenle savunmasının istinabe yoluyla alınmasını istiyoruz. Savunma için süre talep ediyoruz.
Çarşı Davası sanıklarından Kaan Kabaş, önceki savunmalarını tekrar ettiğini ifade etti.
Mine Özerden’in avukatı Tuğçe Duygu Köksal: “Savunma için yeterli sürenin verilmesini istiyorum. Müvekkilime isnat edilen suçun ne olduğunu öğrenmek istemiştim, reddettiniz. Bu yargılamanın nasıl yürüdüğüne ilişkin çok önemli bir veri olacak bu kararınız.”
Çarşı Davası sanıklarından Sezgin Gülnar beraatini istedi. Gezi Davası sanıklarından Yiğit Ali Ekmekci’nin avukatı Hasan Fehmi Demir süre talep etti.

Cumhurbaşkanı eleştirdi, birkaç saat sonra gözaltına alındım

18 Ekim 2017 tarihinde gözaltına alındım ve 1 Kasım 2017’de Savcı tarafından sorgulanmadan iki suçlamayla, TCK 312. maddede tanımlanan hükümeti devirmeye teşebbüs ve 309. maddede tanımlanan anayasal düzeni cebir ve şiddet kullanarak değiştirmeye teşebbüs suçlamalarıyla tutuklandım. İlk suçlama Gezi olaylarını planladığım, organize ettiğim, yönettiğim ve finanse ettiğim iddiasına, ikincisi ise 15 Temmuz darbe girişimine katıldığım iddiasına dayanıyordu.
Şubat 2019 tarihinde aralarında hukuki ve fiili bağlantı olmadığı gerekçesiyle suçlamalar ayrıştırıldı, sadece birinci suçlamayla ilgili olarak Gezi iddianamesi hazırlandı. Tutuklanma kararı da iki dosya için geçerli olacak şekilde ikiye bölündü.
11 Ekim 2019 tarihinde darbe teşebbüsüne katılma suçlaması temelindeki tutukluk kaldırıldı, diğeri 18 Şubat 2020 tarihinde Gezi Davası beraatle sonuçlanana kadar devam ettirildi.
Cumhurbaşkanı’nın beraatimle ilgili kararı eleştirmesinden birkaç saat sonra yeniden gözaltına alındım ve bir gün sonra daha önce tahliye edilmiş olduğum, darbe girişimini desteklediğim suçlamasıyla, gene savcı tarafından sorgulanmadan tutuklandım.
9 Mart 2020’de ise darbe teşebbüsüne katılmakla ilgili soruşturma dosyasına ve aynı delillere dayandırılan yeni bir suçlamayla, casusluk suçlamasıyla tutuklandım.
20 Mart 2020’de darbe girişimine katılma suçlamasıyla ilgili tutukluluğum kaldırıldı.
AİHM’in 10 Aralık 2019’da almış olduğu, hükümeti devirmek ve anayasal düzeni değiştirmekle ilgili suçlamalara dayanak olacak somut delil olmadığı tespitini oybirliği ile, tutuklanmamda siyasi etkenlerin rol oynadığı tespitini ise oy çokluğu ile hükme bağladığı karar, hükümetin itirazına rağmen 12 Mayıs 2020 tarihinde kesinleşti. Ancak, yeni bir suçtan dolayı tutuklu olduğum gerekçesi öne sürülerek tutukluğum devam ettirildi.
29 Eylül 2020 tarihinde, aynı sözde delillere dayandırılan darbe girişimine katılma ve casusluk suçlamaları tek iddianame haline getirildi. Beraatle sonuçlanan Gezi Davası iddianamesinin büyük bir bölümü de yeni iddianamede kullanılmış. İddia makamı, bunun suçlamalar arasında daha önce kurulamamış olduğu söylenen irtibatı izah etmek amacıyla yapıldığını iddia ediyor. Ancak, böyle bir şeye gerek duyulması iddia makamının suçlamalara dayanak olacak somut delil ve gerekçe yokluğunun bilincinde olduğunu gösteriyor.
22 Ocak 2021’de İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Gezi Davasındaki beraat kararlarını bozdu ve bunun benimle ilgili diğer suçlamaları içeren yeni davayla birleştirilmesinin uygun olduğu görüşünü mahkemeye bildirdi.
Ve böylece, daha önce aralarında fiili ve hukuki bağlantı olmadığına karar verilen suçlamalar hiçbir yeni delil olmadan birleştirildi ve benimle ilgili davalar, gene hiçbir delile ve anlaşılır bir gerekçeye dayandırılmadan Çarşı Davası ile birleştirildi.

FETÖ’cülerin yaptığı kurgu temelinde yürütüldü soruşturmalar

Gezi iddianamesinde, Gezi protestolarının yurt dışından aktörlerce planlandığı, George Soros tarafından finanse edildiği, benim de bu fonu protestolara aktardığım, eylemleri organize ettiğim ve yönettiğim iddia edilmişti. Eş zamanda üzerime atılan darbe girişimini desteklemek suçlamasının da gösterdiği gibi, bu kurgu 15 Temmuz darbe girişiminden sonra siyasi çevrelerce benimsenen Gezi protestolarının darbe girişimi ile ilişkili olduğu söylemini yansıtan ve destekleyen mahiyetteydi. İlginç olan nokta, bu kurgunun Gezi protestoları sırasında daha sonra FETÖ üyeliğiyle suçlanacak ve yargılanacak olan KOM dairesi yetkilileri tarafından hazırlanmış olması ve gene FETÖ üyeliğiyle suçlanan savcılar tarafından bu kurgu temelinde soruşturma yürütülmüş olmasıdır.
SOMUT DELİL BİLE YOK AMA TAHLİYE TALEBİ REDDEDİLİYOR
Bugüne kadar yaptığımız tahliye talepleri, atılı suçun yasada öngörülen cezasının süresi ve dosyada kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin bulunduğu gerekçeleriyle reddedilmiştir. Bu kararlarda ciddi bir ölçüsüzlük mevcuttur. Yasada ceza süresi uzun olan suçlar ağır suçlardır ve ağır suçlamaların yapılabilmesi için kullanılan delillerin de orantılı bir ağırlığı olması, suça delalet eder niteliklerinin tarafsız bir gözlemci tarafından anlaşılabilir özellikte olması gerekir. Somut delil, varsayımlara dayalı olmadan somut olduğu anlaşılan delildir. Özgürlüklerin kısıtlanması, ancak bu tür delillerin tarafların ve dolayısıyla kamuoyunun önüne konması halinde, bu yükümlülük yerine getirildiğinde meşruluk kazanabilir. Bu özellikte olmayan birtakım bilgi, bulgu ve varsayımların somut delil olarak tanımlanmaları, özgürlüğün gasp edilmesine ve kamuoyuna yönelik dezenformasyona hizmet etmektedir.

Kopyala-yapıştır kararlar: Tek karşı oyla tutukluluğa devam

Osman Kavala’nın tahliye talebini değerlendiren mahkeme, daha önce yargılandığı davalara bakan ve tutukluluk incelemesi yapan farklı mahkemeler gibi hareket ederek, bir üyenin karşı oyuna karşılık, iki üyenin “talebin reddi” oyuyla “tutukluluğa devam” kararı verdi. Kavala için uzun süredir, farklı mahkeme heyetleri, bu şekilde 1’e karşı 2 oyla “tutukluluğa devam” kararı veriyor. Üyeler ve heyetler değişse de bu tablo değişmiyor. Birleştirilmiş Gezi Davası’nda tahliye talebini mahkeme bu şekilde reddetti. Karşı oy kullanan üye ise daha önce karşı oy kullanan üyeler gibi, gerekçesinde, “Sanığın savunmasının alınmış olması, delillerin toplanmış olması, dosya kapsamı, delil durumu, dosyanın geldiği aşama, bu aşamadan sonra sanığın delil karartma ihtimalinin olmaması, sanığın tutuklulukta geçirdiği, tutukluluğun bir tedbir oluşu, tutuklulukta istenilen amaca adli kontrol tedbirlerinden bir veya birkaçının uygulanması ile de ulaşılabileceği değerlendirilerek, sanığın durumuna göre ölçülü olmayan tutukluluğun devamı yönündeki çoğunluk görüşüne katılmayarak, ölçülü bir veya birkaç adli kontrol tedbiri ile tahliyesi görüşü ve kanaatindeyim” ifadelerini kullandı. Kavala hakkında sürekli bu şekilde karar çıkması, yargılamanın siyasi olduğu yönündeki iddialara karşı hakimlerin özgür iradeleri ile karar verdiği görüntüsünün yansıtılması amacını taşıdığı eleştirilerine neden oluyordu.

40 soruda… 8 yıldır kapanmayan dosya: GEZİ

2013’te Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve Türkiye geneline yayılan olaylarla ilgili dava, 8 yıl sonra sil baştan, üstelik torba dava halinde yeniden görülecek. Gezi’yi organize ettikleri iddia edilen aralarında tutuklu Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala’nın da bulunduğu 16 sanık hakkındaki beraat kararının bozulmasından sonra dava torba davaya dönüştü. Kavala’nın serbest kalmasını engellemek amacıyla daha önce tahliye edildiği, Türkiye’nin AİHM’de mahkum edilmesine yol açan iddialar, Türk Ceza Kanunu’ndaki farklı maddelerden yeniden dava konusu yapıldı. Bu dava, Gezi Davası ile birleştirildi. 6 yıl önce beraatle biten Çarşı Davası da Yargıtay tarafından bozuldu ve bu dosya da Gezi Davası’na eklendi. Böylece, Gezi Davası, her biri daha önce yargılama konusu yapılan, iddiaları defalarca tartışılan ayrı dosyaların birleştiği bir torba dava haline geldi.

1- Gezi soruşturması ne zaman başlatıldı?
İddianameden ve soruşturma evrakından ortaya çıkan bilgi, soruşturmanın henüz Gezi olayları sürerken başlatıldığını gösteriyor.

2- Soruşturmayı kim başlattı?
Soruşturma o dönem anayasal suçlara bakan savcı Muammer Akkaş tarafından başlatıldı. Akkaş, Haziran 2013’ün sonlarında hem soruşturmayı başlattı, hem de telefon dinleme talebinde bulundu. Bir yandan da olaylarla ilgili emniyetten rapor istedi.

3- Akkaş soruşturmayı sonuçlandırabildi mi?
Hayır. 17/25 Aralık operasyonlarında görev alan Akkaş, önce bu görevinden alındı. Hakkında soruşturma başlatılan Muammer Akkaş daha sonra yurt dışına kaçtı. Akkaş, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra başlatılan ‘’FETÖ” soruşturmaları kapsamında halen aranıyor.

4- Soruşturma, o tarihte
bir karara
bağlandı mı?
Gezi olayları ile ilgili açılan farklı soruşturmalar ve davalar karara bağlandı. Taksim Dayanışma Platformu üyeleri ile ilgili soruşturma takipsizlikle sonuçlandı, Çarşı grubu ile ilgili dava açıldı ve bu davada “Hükümeti yıkmaya teşebbüs” suçundan yerel mahkemede beraat kararı verildi. Firari savcı Akkaş’ın açtığı soruşturma ise rafta kaldı. Uzun süre dosyayla ilgili herhangi bir işlem yapılmadı.

5- Dosya yeniden nasıl gündeme geldi?
Gezi dosyasının Osman Kavala’nın gözaltına alınmasıyla açıldığı sanılıyordu. Ancak ortaya çıkan yeni bilgiler, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra dosyanın raftan indirildiğini gösteriyor. Kavala dahil 100’ü aşkın ismi kapsayan dosya ile ilgili olarak İstanbul Başsavcılığı yeni bir inceleme başlattı. Ancak bu inceleme Muammer Akkaş’ın açtığı dosya üzerinden, o dosyaya giren kanıtlarla yapıldı. Başsavcılık, dosyada cemaat gölgesinin bulunması nedeniyle, iddianamede, “delillerin yeniden kıymetlendirildiği, FETÖ izlerinin silindiği” iddiasına yer verdi.

6- Kanıtlar
gerçekten 2013’te dosyaya konulanlardan farklı mı?
Hayır. İddianamenin çekirdeğini oluşturan tüm bilgiler Akkaş’ın telefon dinleme talebi üzerine alınan kayıtlar ve emniyetin o dönem hazırladığı fezleke ve analiz raporuna dayanıyor. Bu raporları hazırlayan, dinlemeleri yapan tüm isimler FETÖ suçlamasına maruz kaldı.

7- Bu bilgiler ve yaklaşımlar daha önce kamuoyuna yansımış mıydı?
Telefon kayıtları yansımamıştı, ancak Kavala’nın “Gezi’nin finansörü” olduğu iddiasına dayanan bir fezlekenin varlığı ortaya çıkmıştı. Cemaat soruşturmasından tutuklu bulunan, dönemin KOM Müdürü Nazmi Ardıç imzalı fezlekede, iddianamede yer alan bilgilerin neredeyse tamamı bulunuyor. Ancak o dönemde fezleke işleme konmamış, Kavala ile ilgili olarak da yasal işlem yapılmadığı açıklanmıştı.

8- Fezleke,
hangi suçlamaları içeriyordu?
Fezlekede “Osman Kavala’nın üyesi olduğu Açık Toplum Vakfı’nın George Soros bağlantılı Açık Toplum Enstitüsü ile bağlantılı olduğu, enstitünün çeşitli ülkelerdeki isyanları başlattığı, Occupy/İşgal hareketinin teorisyenliğini Gene Sharp’ın yaptığı Sivil Başkaldırı yöntemini uyguladığı, uygulayıcısının Otpor/Canvas adlı grup olduğu, grubun liderliğini İvan Marovic’in yaptığı, Marovic’in Sırbistan, Gürcistan ve Arap ülkelerindeki olaylarda etkili olduğu” anlatılıyordu. Yine fezlekede “Marovic’in Gezi olayları öncesi Mısır’a gittiği, Mehmet Ali Alabora’nın da aynı tarihte Mısır’da olduğu, sonrasında Mi Minör adlı oyunu sahneleyerek halkı galeyana getirmeye çalıştığı” yer alıyordu. “İsyanın ilk olarak 2012’de ODTÜ’de başlatılmak istendiği, ancak başarısız olunca Gezi olaylarında yeniden sahneye konduğu” iddiası da fezlekede dile getiriliyordu.

Kavala’nın avukatı: Osman Kavala ‘Kozmik Oda’ya mı girmiş, hangi bilgiyi çalmış?

Kavala’nın avukatı Köksal Bayraktar: Darbe suçlamasının cebir ve şiddet unsuru ve eylemlerin Anayasal düzeni devirmeye elverişli olması gerek. Gezi’yi ele aldığımızda 1 ay süreyle İstanbul’un gençleri, orta yaşlıları protestolar yapmış ama Anayasa değişmemiştir. O günlerde Anayasanın değişmesi için TBMM’ye hiçbir öneri verilmemiştir. Çünkü cebir ve şiddet yoktur. Hükümet düşmemiştir. O dönem hükümetin başı olan kişi yurtdışına seyahat etmiştir. Döndüğünde hükümet değişikliği olmamıştır.
Osman Kavala hangi bilgiyi temin etmiştir? Ünlü ceza hukukçusu Faruk Erem ‘Sır ile ilgili suçun oluşabilmesi için ortada hakikaten bir sır olması lazımdır’ diyor. Peki sır nedir? Objektif ya da subjektif yönden bir devletin gizli belgesidir. Bu herhangi bir dosyada bulunmaz. MİT’te, Genelkurmay’ın istihbarat dairesinde bulursunuz.
Peki, bizim bu davada Osman Kavala’nın büyük zamanını İspanya, Almanya, Fransa’da geçiren bu aydın kişinin kozmik odaya girdiği bir durum var mı? Böyle bir şey yok ama biz bu maddeden suçlanıyoruz”

Kavala’nın eşi Prof. Ayşe Buğra: “Savcı hiç soru sormuyor, bunu duruşma olarak göremiyorum”

Prof. Dr. Ayşe Buğra, birleştirilmiş Gezi Davası sonrasında Çağlayan Adliyesi önünde açıklama yaptı. Prof. Buğra, “Doğrusu ben kendimi bir duruşmadan çıkmış gibi hissetmiyorum. İddia makamının hiçbir şeyi merak etmediğini, hiçbir şeyi öğrenmeye çalışmadığını, sanığa ve avukatlara soru sormadığını görüyorum ve bu beni şaşırtıyor. Ayrıca iki tane iddianame hazırlayan ve eşim için müebbet hapis cezası gerektiren suçlamalarda bulunan savcıların kendisini sorguya çekmemiş olmasını anlayamıyorum. Böyle acayip bir şey yaşanıyor burada ve avukatlar devamlı aynı şeyi soruyorlar. ‘Hangi somut delilleren, eylemlerden bahsediyorsunuz?’ Soru sorulmadığı gibi bu soruya cevap verilmiyor. Her seferinde aynı şey söyleniyor, delillerin durumu göz önünde bulundurularak üzerine atılı suçun mahiyeti düşünülerek tutukluğun devamı deniliyor” dedi.
Kavala hakkındaki AİHM kararını anımsatan Buğra şu ifadeleri kullandı:
“Ben bunu artık duruşma olarak göremiyorum. Yalnız beni endişelendiren bir şey var. Biliyorsunuz Türkiye Avrupa Konseyi’nin üyelerinden, hem de kurucu üyelerinden sayılıyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne imza atmış bir ülke, AİHM’in kararlarını bağlayıcılığını kabul etmiş bir ülke. AİHM bu davayla ilgili haksız tutukluluk kararı verdi. Arkasından Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi bir dizi toplantı yaparak Türkiye hükûmetinden bu karara uyulmasını sağlamak üzere gerekli adımları atmasını istedi. Son toplantısında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Türkiye ile ilgili yaptırım süreci başlatacağını söyledi. Bu vahim bir şey. Bu sadece bu davanın sanıkları, onların aileleri, avukatları falan için değil galiba memleket için vahim bir şey. Bunun üzerine düşünülmesi lazım.”

Tanrıkulu: “Kavala’yı tutuklatan Erdoğan’dır”

Duruşmayı izleyen CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, “Türk yargı tarihinde bu da olmaz dediğimiz ne varsa bu davada oldu” diye konuştu.
Adliye önünde açıklama yapan Tanrıkulu, Erdoğan’ı eleştirdi:
“Bir avukat olarak söylüyorum aynı zamanda Türkiye yargı tarihinde bu kadar da olmaz denilen ne varsa bu davada oldu. Neden oldu? Türkiye’de yargı kurumu yok, olsa yargının bağımsız ve tarafsız mı tartışırız. Yargı denen kurum yok. Yargının Karayolları Genel Müdürlüğü’nden farkı kalmadı. Doğrudan doğruya yürütme organına bağlı bir yargı kurumu var. Buradan da adalet çıkmıyor. Osman Kavala’yı tutuklatan sayın Tayyip Erdoğan’dır. Erdoğan’ın üç sıfatı Anayasada yazılı olan üç sıfatı var. Cumhurbaşkanı, başkomutanlık, AKP Genel Başkanlığıdır. Ama dördüncü sıfatı Türkiye’nin başsavcısıdır, Türkiye’nin baş yargıcıdır.”

Torba davaya dönüştürülen Gezi Davası başladı

9- İddianamede bu bilgiler yer alıyor mu?
İddianame, tamamen aynı iddiaların üzerine inşa edildi. İddianamede, üçlü sacayağı olarak Soros-Kavala-Marovic sayıldı ve fezlekedeki iddialar aynı sistematik içerisinde aktarıldı. “Kavala’nın Gezi’nin finansörü olduğu, Memet Ali Alabora’nın Marovic ile Mısır’da görüştükten sonra Mi Minör adlı tiyatro oyununu sahneye koyduğu ve halkı galeyana getirmeye çalıştığı” kelimesi kelimesine iddianameye yansıtıldı.

10- İddianamede, fezlekede bulunmayan herhangi bir yeni iddia var mıydı?
Hayır. 657 sayfalık iddianamede, 16 sanığın hukuki durumları, telefon konuşmaları, haklarındaki kanıtlar olduğu savunulan bulgular sıralandı. İddianamenin giriş ve kanıt kısımları fezlekeyle birebir örtüşüyor. İddianamede, Sharp’ın 198 maddelik “sivil başkaldırı” teknikleri tek tek anlatılarak, bunların hangisinin Gezi’de uygulandığı gibi detaylar da yer aldı. Uçak biletleri ve konuşma kayıtları ile sanıkların ayrıntılı değerlendirmesi iddianamenin hacmini genişletti.

11- İddianameye yansıyan bulgulara göre Sharp’ın eylem planı ile Gezi’deki eylemler örtüşüyor muydu?
Örtüştüğünü söylemek güç, ama hemen her eylemin yanına 30 günü aşkın süre ile devam eden Gezi eylemlerindeki bir olay yerleştirildi. Polislere çiçek verilmesi bir başlıkla, polislerin protesto edilmesi de bir başka başlıkla ilişkilendirildi. Gezi’de ölenlerin anılması, Sharp’ın eylem planındaki “ölenleri anma” olarak gösterildi. Duvar yazıları, sivil itaatsizlik türlerinden olan “alay etme” örnekleri olarak sunuldu. Memet Ali Alabora’nın eylemler devam ederken bir süre evden çıkmaması bile “evde oturma” başlığı altında “sivil itaatsizlik” olarak gösterildi.

12- İddianamede, Alabora ya da Kavala’nın Marovic ile görüştüğüne yönelik somut bilgi ve belge var mıydı?
Hayır. Alabora’nın Mısır’da bulunduğu tarihte Marovic’in Mısır’da olduğuna yönelik tweet atması gösterilen tek “kanıt.” Aynı tarihte Kavala’nın da yurtdışında olduğu belirtilerek, bu yolculuklar “olayların planlanması” olarak gösterildi. Ancak görüştüklerine dair ne belge ne fotoğraf, ne konuşma kaydı, ne tanık ifadesi vardı.

13- Osman Kavala’nın Gezi’nin finansörü olduğu iddiasının dayanağı ne?
İddianamede, Soros’la bağlantısı ve Gezi olayları sırasında yaptığı toplantılar, sivil toplum kuruluşlarına verilen fonlar bu iddiaya dayanak olarak gösterildi. Kavala’nın, Gezi gibi Türkiye geneline yayılan tüm olayları nasıl finanse ettiğine, kime para verdiğine yönelik bir kanıt ise yok. Tek “kanıt”, Kavala’nın yaptığı bazı konuşmalarda, gaz maskesi alınması için destek vereceğini söylemesi, poğaça, iskemle, masa alınması gerektiği yönündeki konuşmaları. Ancak bu konuşmaların o dönem Gezi’ye destek veren diğer kişilerin durumundan ne farkı olduğu iddianamede anlatılmadığı gibi, bu başlıklarla sınırlı davranışların nasıl “Gezi’nin finansörü” olmaya yettiği de açıklanmadı. İddianamede, Kavala’nın herhangi bir para aktarımı, verdiği meblağ vs. gibi bir bilgi de bulunmuyor.

14- Diğer sanıklarla ilgili iddialar neler?
Davada uzun süre tutuklu yargılanan Yiğit Aksakoğlu’nun Gezi sonrası konuşmaları, Gezi öncesi yapılmış gibi yansıtıldı. Aksakoğlu, “Gezi olaylarının devamını sağlamak ve derinleştirmekle ilgili faaliyetler yürütmek, Gezi’yi organize etmek”le suçlandı. Marovic’i Türkiye’ye davet ettiği iddia edildi ancak bunu neden ve ne zaman söylediği aktarılmadı. Detaylardan anlaşılıyor ki, bu konuşma Gezi olayları bittikten sonra bir akademisyenin çözüm ve şiddet konulu kurulması planlanan merkezde ders vermesi için Aksakoğlu’ndan isim önermesini istemesi üzerine yapılmış. Böyle bir davet de hiç olmadı. İddianamede ise Marovic, Gezi için davet edilecek gibi bir algı yaratıldı.
Sanıklardan Can Dündar’ın Gezi Parkı’na gazla müdahale edildiği gün televizyonda yaptığı açıklamalar “halkı galeyana getirmek” olarak gösterildi. Dündar’ın “etki ajanı” olduğu iddiasından hareketle müebbet hapsi istendi. Çiğdem Mater’in suçlandığı belgeselin hiç çekilmediği anlaşıldı. Taksim Dayanışma üyelerine yöneltilen suçlamaların ise daha önce de gündeme geldiği görüldü. Taksim Dayanışma’nın yasal taleplerinin Gezi Parkı ve polislerin soruşturulmasından ibaret olduğu iddianameye de yansıdı, ancak suçlama “hükümeti yıkmaya teşebbüs” olarak açıklandı. Mehmet Ali Alabora’nın Mısır seyahati ve Kavala’nın yaptığı bazı seyahatlerin uçak biletleri ve gidiş-dönüş tarihlerini iddianameye koydu. Ancak Marovic’in ne Alabora ne de Kavala ile görüştüğüne dair tek kanıt yoktu. Alabora, ayrıca sosyal medya mesajları ve tiyatro oyunu aracılığıyla halkı galeyana getirmekle suçlandı.

15- İddiaların temelindeki Marovic’e bunlar soruldu mu?
Savcılık, böyle bir girişimde hiç bulunmadı. İddianamede de Marovic’in hiçbir açıklaması yer almıyor. Marovic, iddiaların ilk gündeme geldiği 2014’te yaptığı açıklamada, “Otpor ülkemizde özgürlük, demokrasi ve insan haklarına saygı için mücadele ediyordu. Bu örgüt 10 yıldır yok. Mücadelemiz sırasında Türkiye dâhil birçok ülkeden destek gördük. Bütün (eski) Yugoslavya çapında birçok ölümden sorumlu bir adamın barışçı bir şekilde iktidardan indirilmesindeki rolümüzün hâlâ kabul gördüğünü umuyorum çünkü biz bununla gurur duyuyoruz. Gezi’yi örgütleyenlerle de, bahsettiğiniz insanlarla da ne görüştüm, ne de bir temasım oldu. Bu insanları da tanımıyorum” demişti. İddianamede Otpor’un yerine kurulan Canvas’ın Gezi’de rol aldığı iddiası da bulunuyor. 2014’te Canvas’ın liderlerinden Srdja Popoviç de iddiaları yalanlamıştı. Popoviç, “Türk gazeteciler o dönem büromuza akın etti ama hiçbiri sözlerimizi yayımlamadı” demişti.

16- Gezi ile 15 Temmuz arasında bir bağ kuruluyor mu?
İddianamede, “ODTÜ olaylarıyla 2012’de hükümetin hedef alındığı, başarılı olunamayınca Gezi’nin organize edildiği, hemen ardından 17/25 Aralık sürecinin yaşandığı, tüm bunlarla sonuç alınamayınca 15 Temmuz’un meydana geldiği” iddiası yer alıyor. Ancak bu bağlantıyı somut olarak kurmaya yarayacak bir kanıt sunulmadı. Ortaya çıkan belgeler Kavala üzerinden bağlantının kurulmaya çalışıldığını gösterdi. Kavala’nın “hem Gezi’nin, hem 15 Temmuz’un organizatörlerinden olduğu” iddiasından hareketle soruşturulduğu, savcılığın nihai olarak Gezi’de devrilemeyen hükümetin 15 Temmuz’da devrilmeye çalışıldığı iddiasını
Kavala üzerinden kanıtlamaya çalıştığı görüldü.

17- Osman Kavala tutuklandığında Gezi soruşturması gündemde miydi?
İddianameye göre, 15 Temmuz’dan sonra, 2016’da eski soruşturmadaki kanıtlar incelemeye alınmıştı. Kavala tutuklandığında sadece bu soruşturma kapsamında gözaltına alınarak cezaevine konulduğu düşünülüyordu. Ancak hazırlanan yeni iddianamenin dosyası böyle olmadığını ortaya koydu. Soruşturma dosyasından çıkan yeni belgeler, Kavala’nın “hükümeti devirmeye teşebbüs” suçlamasıyla tutuklandığını, ancak suçlamaların içerisinde 15 Temmuz darbe girişiminin de olduğunu ortaya koydu. Kavala’nın 15 Temmuz’da Büyüada’da bulunan ABD’li Henry Barkey ile bağlantılı olduğu, Barkey’in casusluk yaptığı, Kavala’nın da kendisiyle birlikte 15 Temmuz darbesi için çalıştığı iddiaları gündeme geldi.
Dosyalardan çıkan belgeler Kavala’nın sürpriz bir isimle aynı soruşturmada tutuklandığını gösterdi. O isim, ABD Konsolosluğu’nda görevli Metin Topuz’du. Topuz ile Kavala’nın 15 Temmuz sürecinde FETÖ ile bağlantılı oldukları iddia ediliyordu. Belgelere göre, Kavala’ya sorgusunda bu sorular yöneltildi. Kavala, FETÖ bağlantısı iddiası konusunda, “1990’lardan itibaren Fethullah Gülen çetesine karşı şüpheci ve eleştirel oldum. Özellikle Hanefi Avcı’nın kitabını okuduktan sonra bu örgütün ne kadar tehlikeli olduğunu anladım. Balyoz davasının bir numaralı sanığı Çetin Doğan’ın kızı ve damadı ile düzenlediğim toplantıda basını çağırdım. Onlara Gülen çetesinin yaptıkları anlatılmaya çalışıldı. Bu nedenle benim 15 Temmuz darbe girişimini yapanlarla en ufak ilgim ve bağlantım olamaz” dedi. Kavala, Gezi eylemleri ile ilgili olarak da ilk ifadesinde, “Ben Gezi Parkı’nın park olarak kalması dışında hiçbir eylemde ve organizasyon içinde bulunmadım. Gezi olaylarını finanse ettiğim iddiası da mesnetsizdir. Olayların bir an önce bitmesi için elimden geleni yaptım. Sadullah Ergin ve Nimet Çubukçu ile yaptığımız görüşmeler de vardır. Sayın Başbakan’la Dayanışma Komitesi temsilcilerinin görüşmesi için tanıdığım arkadaşlara telkinde bulundum. Şiddetin her türlüsüne karşı oldum” diye konuştu.

18- Kavala’ya 2017’deki sorgusunda Henry Barkey ile görüştüğü iddiası soruldu mu, telefonlarının aynı bölgeden sinyal vermesi gündeme geldi mi?
Evet. Kavala’ya, 15 Temmuz’la bağlantılı olarak, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Büyükada’da bulunan ABD’li Henry Barkey ile bağlantısı soruldu. Kavala bu soruya, “Kız kardeşi Karen Barkey ile bir sergi düzenlemesi konusunda birlikte çalışıyoruz. Henry Barkey ile özel bir ilişkim yoktur. 2011 yılında hatırladığıma göre bir konferansta görüştük. Hükümeti yıkmak ya da eylem düzenleme konusunda konuşmamız söz konusu dahi olmadı. Kendisi ile darbe girişiminden sonra 18 Temmuz’da tesadüfen bir lokantada karşılaştık. Selamlaşmak dışında bir konuşmamız olmadı. Emniyette bize telefonlarımızın aynı semtte sinyal verdiği söylendi” yanıtını verdi.

19- Kavala, hangi suçlardan tutuklandı?
Kavala, sadece Gezi nedeniyle tutuklanmadı. Sulh Ceza Hâkimliği, 2017’de “Kavala’yı, terör örgütlerinin tamamının desteklediği Gezi olaylarının finansörü ve organizatörü olduğu, 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili Büyükada Splendid Otel’de yapılan, darbenin organizatörlerinden olan Henry Barkey ile yabancı kişilerle irtibat kurarak darbe teşebbüsüne katılmak suretiyle hükümeti yıkmaya teşebbüs ettiği” iddialarıyla tutukladı. Gezi iddianamesinin dosyasıyla görülebilen belgelere göre Kavala ile Topuz’un, Aralık 2018’e kadar bütün tutukluluk incelemeleri aynı dosya üzerinden yapıldı ve her ikisinin tutukluluğuna birlikte karar verildi. Kavala, 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle de bu süreçte soruşturuldu.

20- Savcılık, hangi aşamada iki dosyayı ayırdı, Gezi dosyası nasıl oluşturuldu?
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın evrakına göre, 14 Aralık 2018 tarihine kadar Kavala ve Topuz ortak dosyada soruşturuldu. Bu tarihte Kavala’nın dosyası Topuz’unkinden ayrıldı. Gezi olayları ile ilgili aynı dönemde, 2013’te başlatılan soruşturma kapsamında 97 kişinin isminin geçtiği bir soruşturma söz konusuydu. Kavala, zaten isminin de geçtiği bu dosyaya dâhil edildi. Daha sonra 18 Aralık’ta bu dosyadaki -Kavala dâhil- 16 kişinin dosyası da ana dosyadan ayrıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 8 Şubat 2019 tarihli yazısına göre, emniyetten Kavala ile ilgili Gezi Parkı dosyasını ilgilendiren konuşma kayıtları ve kanıtlar istendi. Bu “kanıtlar” dosyaya konuldu. Aynı yazıda, Kavala’nın “PKK terör örgütü faaliyetlerini deşifre etmek gerekçesiyle de dinlemeye alındığı” ifadesi yer aldı. İstenen bilgilerin aynı gün gönderilmesinden sadece 11 gün sonra 657 sayfalık Gezi iddianamesi hazırlandı. Bu durum, iddianamenin ağırlıklı olarak eski “kanıtlardan” hazırlandığını da gösterdi.

21- Kavala, Gezi Davası sürerken, 15 Temmuz nedeniyle başlatılan soruşturmadan tahliye edildi mi?
Evet. Ekim 2019’da, kamuoyundan gizli saklı bir biçimde Kavala’nın bu dosyadan tahliyesine karar verildi. Ancak hakkında açılan Gezi Davasında tutuklu olan Kavala, bu nedenle özgürlüğüne kavuşamadı.

22- AİHM, Kavala hakkındaki kararını Gezi Davası sürerken mi verdi?
Evet. AİHM, 10 Aralık 2019’da Kavala’nın tutukluluğa itirazını öncelikli olarak görüştü ve Türkiye’nin birden fazla hak ihlali yaptığını tespit etti. Mahkeme, Kavala’nın özgürlüğünün haksız yere kısıtlandığını, esas amacın onu ve sivil toplumu susturmak olduğunu belirtti. Mahkeme ortada makul şüphe olmadığına, Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırma suçlaması için bahane edilen eylemlerin bir insan hakları savunucusunun normal eylemleri olduğuna hükmetti. AİHM yargının etkin bir şekilde işlemediğini, OHAL nedeniyle artan iş yükünün kabul edilebilir bir gerekçe olmadığını kararlaştırdı. Mahkeme Türkiye’nin Kavala’nın serbest bırakılması için gerekli olan her şeyi yapması ve Kavala’yı derhal serbest bırakması gerektiğine hükmetti.

23- Kavala, hemen serbest bırakıldı mı?
Avukatları, bu karar üzerine tahliye başvurusu yaptı ancak mahkeme, AİHM kararına rağmen Kavala’nın tahliye talebini reddetti.

24- Gezi Davası nasıl sonuçlandı?
İddianamede, Kavala’nın Soros’la bağlantısı ve Gezi olayları sırasında yaptığı toplantılar, sivil toplum kuruluşlarına verilen fonlar Gezi’nin finansörü olduğu iddiasına dayanak gösterilmişti. Kavala’nın, Gezi gibi Türkiye geneline yayılan tüm olayları nasıl finanse ettiğine, kime para verdiğine yönelik bir kanıt ise yoktu. Tek “kanıt”, Kavala’nın yaptığı bazı konuşmalarda, gaz maskesi alınması için destek vereceğini söylemesi, poğaça, iskemle, masa alınması gerektiği yönündeki konuşmalarıydı. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Şubat 2020’de, Kavala’nın da aralarında olduğu 9 sanığın beraatine, Kavala’nın tahliyesine hükmetti. Kavala ile birlikte, Mücella Yapıcı, Yiğit Aksakoğlu, Yiğit Ali Ekmekçi, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Tayfun Kahraman, Can Atalay’ın beraatine karar verdi. 7 firari sanığın dosyası ise ayrıldı. Gezi Davası, savcının itirazı üzerine istinaf mahkemesine gitti.

25- Kavala, tahliye edildi mi?
Kavala, eşyalarını topladı ve cezaevinden çıktı. Ancak henüz işlemleri yapılırken, İstanbul Başsavcılığı, 15 Temmuz darbe girişimi soruşturmasını gerekçe göstererek yeni gözaltı kararı verdi. Birkaç ay önce tahliye edildiği dosyadan hakkında gözaltı kararı verilen Kavala, emniyete götürüldü ve çıkartıldığı savcılık tarafından yeniden tutuklandı. Kavala’nın, 2017’de de tutuklandığı, 11 Ekim 2019’da resen tahliye edildiği 15 Temmuz darbe girişimi soruşturması kapsamında, Barkey ile ilişkileri gerekçe gösterilerek tutuklandığı ortaya çıktı. 3 yıl sonra aynı dosya yeniden işleme konulmuştu.

26- Casusluk soruşturması, yeni mi açıldı?
Kavala, hakkındaki tutuklama kararından birkaç gün sonra 9 Mart 2020’de yeniden hakim karşısına çıktı. 15 Temmuz soruşturması dosyasında Barkey ile ilişkisi gerekçe gösterilerek, bu kez hakkında casusluk suçundan tutuklama kararı verildi. 2017’deki soruşturma dosyasından iki ayrı tutuklama kararı verilmiş oldu.

27- İki tutuklama kararı da işlemde kaldı mı?
Hayır. 20 Mart 2020’de, casusluk suçundan verilen tutuklama kararından 11 gün sonra, Kavala, 15 Temmuz dosyasından yeniden tahliye edildi. Ancak casusluk suçundan tutuklama verildiği için yine cezaevinde kaldı. İki suçlama aynı iddialara dayanmasına rağmen birinden tahliye verildi. Bu işlemin, AİHM’nin verdiği kararın 15 Temmuz suçlamasını da kapsaması nedeniyle yapıldığı iddiaları ortaya atıldı.
28- Kavala hakkında casusluk suçundan dava açıldı mı?
Evet. Kavala, Anayasa Mahkemesi’ne 2019’de başvuru yapmış, Yüksek Mahkeme, 22 Mayıs 2019’da 5’e karşı 10 üyenin oyuyla başvuruyu reddetmişti. Ancak AİHM kararından sonra Kavala yeniden Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi’nin bu başvuruyu görüşeceği gün, 29 Eylül 2020’de, İstanbul Başsavcılığı’nın yeni iddianame hazırladığı haberi geldi. Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, bunun üzerine başvuruyu görüşmeyi erteledi. Aynı gün, akşam saatlerinde, savcılığın, casusluk suçlamasıyla Kavala hakkında dava açtığı ortaya çıktı.

29- İddianamede yeni bir suçlama var mıydı?
Hayır. İddianamede, 2017’de olduğu gibi Kavala’nın, Barkey ile birlikte casusluk yaptığı, 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde temaslarda bulunduğu anlatılıyor. Barkey ile Kavala’nın temaslarının ve telefon görüşmelerinin olmamasına rağmen telefonlarının aynı bölgeden sinyal vermesi, kanıt sayılıyor. 15 Temmuz darbe girişimi sürerken, Büyükada’da toplantıda olan Barkey’in, darbeyi organize eden isimlerden olduğu ifade ediliyor ancak kanıt olmamasına rağmen Kavala’nın da bu eylemlere iştirak ettiği belirtiliyor. Kavala- Barkey temasının kanıtlanamamasına ise Barkey’in istihbaratçı olması ve usta biçimde gizlenmesi gerekçe gösteriliyor. Davanın ilk duruşması, 18 Aralık’ta yapıldı ve Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar verildi. Bu duruşmadan üç gün önce Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, Kavala dosyasını yeniden görüştü ve Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nun başvuruyu karara bağlamasına hükmetti.

30- Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, neden Türkiye’yi uyardı?
AİHM kararlarının uygulanıp uygulanmadığını Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nin Bakanlar Komitesi denetliyor. Komite, AİHM kararına rağmen Kavala’nın tahliye edilmemesi üzerine, 3 Aralık 2020’de, henüz duruşma yapılmadan ve Anayasa Mahkemesi başvuruyu görüşmeden Türkiye’yi uyardı. Komite, Kavala’nın tahliye edilmesi gerektiğini belirterek, incelemede olduğunu, Mart 2021’e kadar tahliyenin gerçekleşmesinin bekleneceğini, ardından yaptırım sürecinin işletilebileceğini bildirdi. Ancak açıklama yapılması dışında bugüne kadar yaptırım ile ilgili somut adım atılmadı. Komitenin yaptırım süreci yıllar sürebiliyor ve genellikle caydırıcı yaptırımlar kısa sürede işletilmiyor.

31- Bu gelişmelerin ardından Anayasa Mahkemesi, nasıl bir karar verdi?
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nun tüm bu gelişmelerden sonra 29 Aralık 2020’de Kavala’nın dosyasını ele aldı. Genel Kurul, beklentilerin aksine 7’ye karşı 8 oyla Kavala’nın haklarının ihlal edilmediğine karar verdi. CHP’li Enis Berberoğlu için hak ihlali kararı verdikten sonra, yerel mahkemenin kararını uygulamamasını ağır bir anayasa ihlali sayan ve açıklama yapan Anayasa Mahkemesi, anayasadaki bağlayıcı hükme rağmen AİHM kararına uygun karar vermemiş oldu. Kavala, bu durumda ancak ya yargılandığı mahkemenin tahliye kararı vermesi ya da AİHM’nin olası bir yeni kararına mahkemelerin uymasıyla tahliye edilebilecek.

32- Gezi Davasında verilen beraat kararı neden bozuldu, istinaf mahkemesi hangi gerekçeyle bozma kararı verdi?
Kavala hakkında yeni açılan davanın ikinci duruşması yapılmadan, 22 Ocak 2021’de istinaf mahkemesi, Gezi Davasında verilen beraat kararını bozdu.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi’nin (istinaf) kararında, aralarında Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Yiğit Aksakoğlu, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Hakan Altınay ve Yiğit Ali Ekmekçi’nin beraati yerinde bulunmadı. İstinaf, Anayasa Mahkemesi’nin, Gezi olayları ile ilgili olarak verdiği, “şiddet içermeyen eylemlerin demokratik hak olduğu” yönündeki kararının aksine, sanıkların eylem çağrıları ve basın açıklamalarıyla suça tahrik suçunu işleyip işlemediklerinin yeniden değerlendirilmesini istedi. İstinaf, Osman Kavala’nın serbest kalmasını engellemek amacıyla açıldığı değerlendirilen, 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde ABD’li Henry Barkey ile birlikte casusluk faaliyeti yürüttüğüne yönelik açılan yeni davanın da Gezi Davası ile bağlantılı olup olmadığının da değerlendirilmesi gerektiğine hükmetti. Kararda, firari cemaat savcılarının talimatıyla yapılan, sanıkların her aşamada hukuksuz olduğunu belirterek itiraz ettikleri izleme ve dinlemelerin gerekçeli kararda değerlendirilmemiş olması da bozma nedeni sayıldı. Bu karar, eski kanıtlarla açılan yeni davanın gidişatını da baştan sona etkiledi.

33- İstinaf mahkemesinin kararı ne anlama geliyordu, Kavala davasını ve diğer dosyaları nasıl etkiledi?
İstinaf mahkemesi, kararında, Kavala hakkındaki dosyanın, Gezi, 15 Temmuz ve Çarşı grubu davalarıyla birleştirilmesinin önünü açtı. İstinaf, 2013’teki dinleme kayıtlarının yeniden değerlendirilmesini isterken, yeni açılan Barkey davası ile Gezi dosyası arasındaki irtibatın araştırılmasının zorunlu olduğunu, Çarşı grubunun davasının da Yargıtay’ın vereceği karardan sonra bu dosyalarla irtibatlı olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Böylece torba davanın yolu açıldı.

34- Gezi Davası’nda beraat veren mahkeme, bu kararı yerinde buldu mu, bulduysa fikrini ne değiştirdi?
Evet. Mahkeme istinaf mahkemesi kararına direnmedi. Zaten mahkeme heyeti de bu süreçte değiştirilmişti. Mahkeme heyetinin tamamı kararnamelerle farklı yerlere atanmış, yerlerine yeni isimler getirilmişti.

35- Diğer dosyalardaki gelişmeler, istinaf mahkemesi kararında belirtildiği gibi mi gerçekleşti?
Evet. Hiçbir mahkeme, farklı bir karar vermedi. İstinaf mahkemesi, beraatle sonuçlanan Çarşı Davasının Yargıtay tarafından bozulması halinde Gezi Davası ile irtibatlandırılabileceğini belirtmişti. Yargıtay, Çarşı Davasındaki beraat kararını bozdu ve yerel mahkeme, Gezi Davası ile Çarşı Davasının birleştirilmesine hükmetti. İstinaf, Kavala – Barkey davasının Gezi Davası ile irtibatlandırılabileceğini belirtmişti. Yerel iki mahkeme, bu davalarla ilgili de birleştirme kararı verdi. Firari sayılan Gezi Davasının sanıklarının dosyaları da bu ana dosyaya eklendi. Böylece istinaf mahkemesinin öngördüğü gibi hem Barkey, hem Çarşı, hem Gezi, hem 15 Temmuz dosyalarını içeren torba bir dava doğmuş oldu.

36- Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, herhangi bir karar aldı mı?
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 12 Mayıs 2021 tarihli haftalık toplantısında Kavala davasına ilişkin görüşmesinde Türk yetkililerin ve mahkemelerin, AİHM kararını dikkate almadan sürdürülen tutukluluk durumunun sona ermesi için gerekli adımları atmamış olmasından duyulan büyük kaygıyı ifade etti. Komite, Konsey üyesi ülkeleri, Türk yetkilileriyle görüşmelerinde Kavala’nın sürmekte olan tutukluluğu ve bir an önce tahliyesi konusunu gündeme getirmeye davet etti. 21 Mayıs 2021 tarihinde 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılacak duruşmada Kavala’nın tutukluluk halinin yeniden değerlendirileceğine dikkat çekip yetkilileri Kavala’nın serbest bırakılması için gereken tüm adımları atmaya davet etti.

37- Bundan sonra Kavala’nın tutukluluğu ile ilgili yeni karar alındı mı?
Türkiye’deki mevzuata göre, tutuklu sanıklar için ayda bir kez tutukluluk incelemesi yapılması gerekiyor. Kavala için her incelemede, “tutukluluk halininin devamına” karar veriliyor. Son birkaç incelemede, heyet üyelerinden biri, tahliye yönünde oy kullandı ama 1’e karşı 2 oyla Kavala’nın tutukluluk hali devam etti.

38- Birleştirme kararları nasıl verildi, neden eleştirilere yol açtı?
Torba davanın Kavala’nın tutukluluğunun devam etmesi ve Gezi eylemlerinin hükümetin talebi doğrultusunda cezalandırılması amacıyla oluşturulduğu eleştirileri uzun süredir var. Ancak birleştirme sürecinde de hukuki gariplikler devam etti. Daha önce Kavala’nın tahliyesi yönünde oy kullanmasıyla gündeme gelen 30. Ağır Ceza Mahkemesi hakimi Mahmut Başbuğ, 4 Şubat 2021’de başkan sıfatıyla, Osman Kavala’nın Henri Barkey ile yargılandığı darbe davasının Gezi Parkı Davası’yla birleştirilmesine onay verdiğini yazdı. Ardından da yurtdışında bulunan kişilerin dosyası ayrıldığı dosyayla yeniden birleşti ve dosya başladığı haline döndü. 35 kişinin Aralık 2015’te beraat ettiği Çarşı Davasının kararı ise 28 Nisan 2021’de bozuldu. Kararı bozan Yargıtay, dosyanın Gezi Parkı davasıyla birleşmesine hükmetti. Hakim Başbuğ, söz konusu hükümle ilgili 15 Haziran 2021’de Çarşı Davası’nın görüleceği İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne yazarak dosyaların birleştirilmesini önerdi. Ardından 28 Temmuz’da bu mahkemeye geçici olarak atanan Başbuğ, kendi talebini yerinde bularak birleştirmeye onay verdi. Böylece hem talepte bulunan, hem de kararı veren hakimin hükmü ile dosyalar birleşti.
Birleştirme kararları verilmeden önce Gezi Davası’nın duruşmasının 6 Ağustos’ta yapılması kararlaştırılmıştı. Ancak duruşma, Kavala’nın avukatlarına son dakikada haber verilerek 2 Ağustos’ta yapıldı. Bu duruşmada, birleştirme ve tutukluluğa devam kararları verildi.
Garip biçimde, tek üyenin tutukluluğun devamına şerh koyması bu kararda da devam etti. Bu kez Başbuğ değil, Kürşad Bektaş, muhalif kaldı. Bu durum, “Avrupa Konseyi’ne bağımsız yargılama görüntüsü verilmesi için tek üye kararlara şerh koyuyor” iddialarına yol açtı.

39- Torba davaya hangi mahkeme bakacak?
Casusluk (Kavala – Barkey), Çarşı ve Gezi davalarının birleştirilmesi ile oluşturulan torba davanın görülmesine bugün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde. Toplamda 52 sanık yargı önüne çıkkı. Diğer sanıkların bazıları için ağırlaştırılmış müebbet hapisten, örgüte yardıma kadar uzanan çeşitli cezalar talep ediliyor.

40- Birleştirilen davalarda, eski suçlamadan farklı yeni kanıt var mı?
Hayır. Kavala, 1400 gündür tutuklu. Gelinen noktada yeniden başlayacak yargılamalarda da ilk tutuklama kararına gerekçe gösterilen, “15 Temmuz ve casusluk” ile “Gezi olaylarının finansörlüğü” suçlamalarından dolayı hakim karşısına çıkacak. Kavala, geçen 1400 günde, Gezi Davasından beraat etti ve AİHM, tutuklanması için hak ihlali kararı verdi. Her iki suçlamadan tahliyesine de karar verildi. Ancak her seferinde dosyalar, sevk maddeleri değiştirilerek ya da bozma kararları verilerek yeniden oluşturuldu ve bugüne gelindi. Kavala, bu süreçlerin hiçbir aşamasında savcı tarafından sorgulanmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, birkaç kez Kavala’nın suçlu olduğuna dair demeçler verdi, bunlardan birinde de Gezi Davasında verilen beraat kararını eleştirerek, bunu Kavala’nın tahliyesini sağlamaya yönelik bir operasyon olarak niteledi. Bu yorumlardan bir süre sonra da Gezi Davası için bozma kararı verilerek, torba davanın yolu açıldı. Gezi dosyasında da istinaf mahkemesinin yeniden değerlendirilmesini istediği bazı eski kanıtlar dışında yeni bir kanıt yok. Çarşı Davasında da yine eski kanıtların, bu davalarla birlikte yeniden değerlendirilmesi isteniyor.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top