Fatma Acar Ünlü

Fatma Acar Ünlü

TREND HANGİ YÖNE KIRILIYOR?

Türkiye’de ekonominin gidişinin yönünü ve ekonomi politikalarına olan güveni temsil eden net göstergelerden biri de döviz kurlarıdır. Salgın sürecinin yarattığı her alandaki belirsizlik ve ülkemizin kendine has ekonomik yapısındaki sorunlar nedeni ile döviz kuru dalgalanmaya devam ediyor.

2020 başında 5,95 seviyelerinde olan kur, kasım ayı başında 8,50 seviyelerini görerek tarihi rekor kırmıştı. Son bir haftada TL dolar karşısında yaklaşık %7 değer kaybederek, 7,48 seviyesini test ettikten sonra en son tekrar 7,40 seviyelerine geldi.

Döviz Kurunun geçtiğimiz hafta yükselişinde asıl olarak ekonomi ve para politikasında karar alıcıların ve devletin en üst kademesinden gelen açıklamalar etkili görünmektedir. Kanal İstanbul yapımında gereksiz ısrar edilmesi, Merkez Bankası döviz rezervleri konusunda yaşanan polemikler maalesef riskleri artırmaya devam etmektedir.

Eski Hazine Müsteşarı ve iktisatçı sayın Mahfi Eğilmez, yaptığı açıklamada, “Sıcak para faizin yükseldiği, kurun düştüğü ortamları sever. Kur yükseldiğinde faiz değişmiyorsa sıcak para kaçar. Faizi sürekli artıramayacağımıza göre sıcak parayı sürekli tutmanın yolu yoktur. Asıl olan doğrudan yatırımı çekebilmektir. Onun da yolu risk yaratmamaktır” dedi. Bu yazıda benimde aslında gelmek istediğim konu sıcak para..

SICAK PARA  NEDEN ÖNEMLİDİR?

Literatürde farklı sıcak para tanımları var. Eski Hazine Müsteşar Yardımcısı Hakan Özyıldız’a göre : ‘’Sıcak para demek, bir anlamda, ülkedeki karar alıcıların elini kolunu bağlamak demektir.  Sıcak para; Uluslararası yatırım pozisyonu (UYP) verileri ekonominin döviz dengesi hakkında önemli bir göstergedir. Döviz dengesi ise ekonominin dışarıdaki hareketlere ne kadar duyarlı olduğunu gösteren bir dengedir. Denge (açık/fazla pozisyon) ülkenin döviz varlıkları ile yükümlülükleri arasındaki farktır.’’

Sıcak paranın önemi, piyasalarda bir belirsizlik, bir oynaklık halinde olaya ivme vermesinden kaynaklanmakta, dolayısıyla ekonomiyi ve siyaseti dışarıya duyarlı hale getirmekte ve küreselleşen dünyada bağımsız ekonomik ve siyasi karar almayı zorlaştırmaktadır.

Sıcak para, bir ülkedeki yüksek faizlerden, yüksek getirilerden yararlanmak üzere o ülkeye gelen dövizlere verilen addır. Bu tür döviz akımları yabancıların hisse senedi veya kısa vadeli borç senedi (tahvil, bono vd) alımları, Türk bankalarına açılan kısa vadeli krediler, reel sektöre açılan kısa vadeli krediler, yabancıların Türkiye’deki bankalarda açtığı mevduat hesaplarını içermektedir.

Sıcak para, getiriye (faize) ve volatiliteye (oynaklıklara) aşırı duyarlı yatırımcılardır, oynaklıktan çabuk etkilenirler ve daima yüksek getiri talep ederler.

Sıcak para, ülkede riskler arttığında hızla ülkeyi terk edebildiği için finansal piyasalarda kırılganlık oluşabilmekte ve onun etkisiyle bütün piyasalarda istikrarsızlık ortaya çıkarabilmekte ve ülke finansal bir krize sürüklenebilmektedir ki daha önce örneklerini yaşadık.  Sıcak paranın bir ülkeyi terk etmesinin nedenleri arasında siyasal risklerde artış, kurlarda oynaklık (kur riski), temel makro ekonomideki risklerde genel artış gibi nedenler sayılabilir.

Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde, siyasal risklerin artması, kurlarda yerli paranın değer kaybına yol açacak oynaklık, yerli yatırımcının yatırım kararlarını ertelemesine, yabancı yatırımcının ise gelişini ertelemesine veya parasını alıp gitmesine yol açmaktadır.

Aslında arzu edilen ve beklenen doğrudan yabancı sermayedir fakat bugün doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yerini, geçici olarak faizden ya da borsanın değerlenmesinden yararlanmak üzere ülkeye gelen sıcak para yani kısa vadeli yabancı sermaye almış durumdadır. Çünkü doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını çekecek ivmeyi maalesef kaybetmiş görünmekteyiz onun yerine finansal piyasalara ve sıcak paraya gözünü çeviren bir ülke konumuna gelmiş durumdayız.

ZORUNLU KARŞILIK ADIMI NEDİR?

6 Kasım sürecinden sonra görev alan ekonomi bürokratları bir önceki dönem uygulamalarının yanlış algılarını tersine çevirmeye çalıştılar ve büyük ölçüde de başarılı oldular. Zaman zaman örtülü de olsa önceki dönemki uygulamaların yanlış olduğunu da beyan ettiler.

24 Şubat Çarşamba günü TCMB zorunlu karşılık hamlesi yaptı. TL’yi savunmak adına bir sıkılaştırma kararı alarak TL zorunlu karşılıkları artırdı. Aynı kararda Türk lirası cinsinden tesis edilen zorunlu karşılıklara uygulanacak faiz oranı 150 baz puan artırılarak %13,5 olarak belirlendi.

Zorunlu karşılıklar (munzam karşılıklar); mevduat bankalarının, kabul ettikleri bu mevduatlara karşılık olarak Merkez Bankası'nda bulundurmak zorunda oldukları orandır. Bu oran Merkez Bankası tarafından belirlenir.

Zorunlu karşılıklar para politikası uygulama araçlarından biridir. Zorunlu karşılık oranının artırılması, daraltıcı (sıkı) para politikası uygulamasıdır. Bu politika ile, para arzı sınırlandırılmış, piyasadan likidite çekilmiş olur. Bu uygulama ile toplam talep azaltılmaya ve talep enflasyonunun önüne geçilmeye çalışılır.

Para piyasalarının zorunlu karşılık uygulamasından yaptığı çıkarım ise; Faizi artıramıyorsunuz dolayısı ile sıkı para politikası uygulamasına yani bunu da zorunlu karşılıkları arttırarak yapmaya çalışmaya mecbur kalıyorsunuz.

Merkez Bankası orta sahada zorunlu karşılık yoluyla top çeviriyor. Yeni yönetimin kendisine tanınan faiz artırma izninin sonuna gelinmiş olmasıdır.

Türkiye ekonomisi hala aynı hataları yaparak, benzer denemeler yaparak, farklı sonuçlar almayı ummaktadır. Ekonomi bir bilimse buna olanak yoktur. Cari işlemler açığı, aşırı değerli Türk Lirası, geçmişte nasıl sonuç verdiyse gelecekte de benzer sonuçlar vermeye açıktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatma Acar Ünlü Arşivi