Tunus’ta İhvan’a tasfiye

Tunus’ta İhvan’a tasfiye
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, Meclisin görevini askıya aldı, Başbakan’ı azletti. Bu kararın anayasaya uygun olp olmadığı tartışılıyor. Aylardan beri sokaklara dökülüp hükümeti istifaya çağıranlar, kararın anayasaya...

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, Meclisin görevini askıya aldı, Başbakan’ı azletti. Bu kararın anayasaya uygun olp olmadığı tartışılıyor. Aylardan beri sokaklara dökülüp hükümeti istifaya çağıranlar, kararın anayasaya uygun olduğunu, karşı çıkanlar ise Said’in ‘Darbe’ yaptığını söylüyorlar. Başbakan Hişam el Meşişi, karara itiraz etmedi. Görevini atanacak yeni Başbakana devredeceğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Said ise bu kararını anayasanın 80’inci maddesine dayandırdı. Yani, “Ülkenin birliği, güvenliği ve bağımsızlığına yönelik ciddi bir tehdit” durumunda olağanüstü önlemler alma yetkisinin olduğunu savundu. Hukuk profesörü olan Said, 2019 yılında yolsuzlukla mücadele ve devleti yeniden yapılandırma vaadiyle bağımsız aday olarak katıldığı cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmıştı. Aynı yıl yapılan parlamento seçimlerinden ise İslamcı Nahda Hareketi birinci çıkmıştı.
Anayasa ihlali mi?
Ülkenin İslamcı Ennahda Partisi’nin Genel Başkanı Gannuşi, Cumhurbaşkanı’nın bu kararını, “anayasaya karşı bir darbe” olarak niteledi. Tunus anayasasına göre, siyasi uzlaşmazlıkların çözümünde Anayasa Mahkemesi yetkili kılınıyor. Ancak anayasanın kabul edilmesinden bu yana yedi yıl geçmiş olmasına karşın mahkemeye atanacak hakimlerle ilgili uzlaşma sağlanamadığından dolayı mahkeme görevine başlamamış durumda. Yani Said’in bu kararını yorumlayacak hakimler yok ortada…
Peki, Cumhurbaşkanı’nı bu karara iten asıl neden neydi?
Cumhurbaşkanı Said ile Başbakan Mesişi arasında ‘anlaşmazlık’ olduğu ülkede sıkça konuşulan bir durumdu. Aralarında bir süreden beri ‘güç mücadelesi’ yaşandığı, Başbakanın oluşturmak istediği yeni kabinede, Said’in karşı çıktığı, yolsuzlukla suçladığı bazı isimlere yer verecek olmasının, bu anlaşmazlığı zirveye taşıdığı söyleniyor. Bu anlaşmazlığın yanısıra ülkenin uzun süreden beri ekonomik kriz içinde olması, halkın pandemi süreciyle birlikte bu krizi derinden hissettiği biliniyor. Devletin borçlarının son dönemde yüzde 84 artarak rekor seviyeye ulaşması, işsizliğin yüzde 17’yi aşması bardağı taşıran son damla olarak adlandırdı. Buna, yolsuzluk ve kaçakçılğın giderek artması halkı ayaklandırdı. Bu suçlamaların odağında ise Başbakan Meşişi vardı. Said’in müdahalesine ‘ses çıkarmaması’nı bu duruma bağlayanlar oldu.
İhvan’ın tasfiyesi
Habib Burgiba’nın ülkesi Tunus, 1959’da İslam’ı devletin resmi dini olarak korumakla birlikte bir laikleştirme sürecine girmiş, çok eşliliği yasaklamış, evlilik ve boşanmada hukuki yöntemleri izlemiş, Ramazan ayında iş yaşamının aksamamasını sağlayan yeni bir anayasayı yürürlüğe koymuştu. Batılı sosyal reformlarıyla öne çıkan, Nasırcı Arap sosyalizminden yana olan Burgiba’nın, ‘Düstur Sosyalist Partisi’ güçlü konumunu sürdürse de 1980’lerde ülkedeki muhalefet giderek etkili olmaya başladı. 1986’da Zeynel Abidin Bin Ali’yi atadı. Bin Ali, Burgiba’nın ilerleyen yaşının ülkeyi etkin biçimde yönetmesini engellediğini öne sürerek, Kasım 1987’de Burgiba’nın cumhurbaşkanlığını elinden aldı.
Bin Ali, ‘Arap Baharı’ olarak adlandırılan olaylarda ailesini de alarak 2011 yılında Suudi Arabistan’a kaçtı ve Riyad’da tedavi gördüğü bir hastanede 83 yaşında hayatını kaybetti.
Bağımsız olarak seçilen Cumhurbaşkanı Said’in hamlesi, yolsuzluk, ekonomik sıkıntılar ve İhvan’cı örgütlenmeye tasfiye anlamına geliyor. Bu tasfiye ve müdahale, Tunus halkının geniş bir kesimi ve siyasal güçler tarafından benimsenen bir ‘uzlaşı’ yarattı. İhvancılık ve siyasal İslamcılıkla mücadele etmek için Tunus’ta geniş bir halk kitlesi bulunuyor. Ancak, bu güçlerin, ‘örgütlü’ olamadığı, bu nedenle ülkede ‘dalgalanan’ bir yapılanmanın varlığını hala sürdürdüğü uluslararası uzmanların hemfikir olduğu bir durum…