Türk Ordusu – II ‘Başkomutan’ Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir..!

Son Güncellenme Tarihi: Temmuz 27, 2020 / 07:06

Türkiye Büyük Millet Meclisi.. 1 Mart 1923. Gazi Mustafa Kemal Paşa kürsüde.. “TBMM dün üçüncü yasama yılını tamamladı. Bugün dördüncü yasama yılımıza girmiş bulunuyoruz” diyor. O zamanlar, belli ki aylarca tatil (!) yapmayı kimse düşünmüyor. Geçen bir yıl içinde, savaş kazanılmış, Anadolu kurtarılmış, 11 Ekim 1922’de Mudanya Mütarekesi imzalanmış, Trakya teslim alınmış, ama İstanbul hâlâ işgal altında.. Müttefiklerin Lozan’daki barış görüşmelerine İstanbul hükümetini de davet etmeleri üzerine 1 Kasım’da ‘saltanat’ kaldırılmış.. Ama 20 Kasım’da başlayan Lozan görüşmeleri kapitülasyonlar, İstanbul’un boşaltılması ve Irak—Musul—sınırı nedeniyle tıkanmış ve görüşmeler kesilmiş. Gazi Paşa “Girdiğimiz yılın bir savaş yılı olması ihtimali de vardır. Bu durumda Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları milli görevlerinin gereğini kahramanca yerine getirecektir” diyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları..! Meclis’in “Çelik bir topluluk halinde görev yapmış ve yapmaya her zaman hazır olan ordusu..” Saltanat’ın kaldırılmasından sonra bir kesim “Bunlar Cumhuriyet bile ilan ederler, hatta demokrasi bile getirebilirler” dese de Meclis ordusuna kıskançlıkla sahip çıkmış.. 1924 Anayasası “Harb ilan etmeyi” Meclis’in görevleri arasında sayıyor, “Başkomutanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yüce varlığından ayrılmaz, Cumhurbaşkanı tarafından [ancak] temsil olunur” diyor. Ama yine de, Demokrat Parti hükümeti Temmuz 1950’de Kore’ye birlik göndermek için Meclis onayını gereksiz (!) görmüş, tugay çapında bir birliği deniz-aşırı savaşa sürmüştür. 1961 Anayasasında da benzer ifadeler var—milletlerarası hukukun ‘meşru saydığı haller’ vurgusuyla.. Uluslararası çatışmaların değişen karakteri gereği “Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesi veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına izin verme” yetkisi de TBMM’ye bırakılmış.. 1982 Anayasası aynı yaklaşımı korumuş.. (Ama 2017’de Cumhurbaşkanı’na “Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar verir” gibi Meclis’i devre dışı bırakan bir yetki de veriliyor.) Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kore sonrası ilk deniz-aşırı harekatı 1992-94 Somali’dir. Somali’ye birlik gönderme kararı, Doğru Yol Partisi-Sosyaldemokrat Halkçı Parti koalisyon hükümetinin girişimi üzerine TBMM tarafından alınmıştır. ABD Somali’den çekilmeye karar verince BM Genel Sekreteri Türkiye’den, ‘Somali BM Komutanı’ olacak bir korgeneral istemiştir. Başbakan Yardımcısı İnönü ve Milli Savunma Bakanı Ayaz 1993’te durumu yerinde görmek için uçakla Somali’ye gelmişler, brifingler almışlar, hatta risklerine rağmen gece Mogadişu’da kalmışlardır.! Olması gereken budur.! (O yüzden de Dışişleri Somali’yle ilişkileri 2011’den başlatıyor..?) Sonrasındaki ‘tezkereler’ Türk askerini yabancı ülkelere gönderme veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasının lüzum, hudut ve şümulünü hep ‘hükümetlerin takdir ve tayinine’ bırakmışlardır. Tek istisna, reddedilen ‘1 Mart 2003’ tezkeresidir.. Şimdilerde—2017 değişikliklerinden sonra—bu ‘saltanat’ yetkisi artık Cumhurbaşkanı’ndadır. Ama kendisi Türk askerini (ve başkalarını..?) fiilen ‘savaşa gönderme’ yetkisi istediği Libya tezkeresinde, bu yetkiyi niçin istediğini, siyasi ve askeri maksat ve hedeflerini, stratejisini, yani lüzum, hudut ve şümulünü anlatmak için Meclis’e dahi gelmemiştir. Ama yine de yetki (!) almıştır—ilk kez muhalefete rağmen..! Meclis komisyonlarının, özellikle de Milli Savunma Komisyonunun tutumu daha da çarpıcıdır. Meclis Milli Savunma Komisyonu—TBMM internet sayfasındaki verilere göre—2017 yılı başından bugüne sadece ‘beş’ kez—ortalama yılda bir—toplanmıştır. Hatta Milli Savunma Komisyonu, Meclis’e gelen ‘Türkiye-Libya Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası’ gibi kritik bir anlaşmayı ‘görüşmeyi’ bile gerekçesiz reddebilmiştir. Bu tutum akıl ve izan dışıdır; siyasi ahlakla bağdaştırılamaz.. Yurtdışına—savaşa—asker gönderme ve yabancı kuvvetlerin yurda kabulü ve süregelen savaşın gözetimi, denetlenmesi başka HİÇBİR ülkede görülmeyen bir siyasi ciddiyetsizlik örneğidir. Demokrasilerde savaş kararını, halk adına, halkın temsilcileri olan meclisler alırlar, hükümetler değil..! Milletin meclisi, milletin ordusuna ve en temel yetkisine—Başkomutanlığa—sahip çıkmak zorundadır.! Özellikle bugün—saltanat tutkusu ve hilafet özlemine, ‘ümmet’ ordusu ve ‘fetih’ çığlıkları karışırken..! Devam edecek..

Emekli piyade (kurmay) tuğgeneral (Kara Kuvvetleri Komutanlığı, 2005), stratejist, siyaset analizcisi. Uluslararası ilişkiler, politik-askeri stratejik planlama, milli güvenlik siyaseti geliştirme alanlarında; NATO ve/veya Birleşmiş Milletler çerçevesinde icra edilen Körfez Savaşı, Irak Savaşı, Bosna-Hersek, Makedonya, Arnavutluk, Kosova, El Halil (Filistin), Afganistan gibi milli, çok uluslu ve koalisyon stratejik operasyonlarına ilişkin olarak siyaset belirleme ve harekat planlamasında deneyim sahibidir. Somali, Hırvatistan ve Bosna-Hersek’teki operasyonlara fiilen katılmıştır. Kıbrıs’ta iki ayrı dönem halinde toplam dört yıl, NATO uluslararası karargahlarında da toplam dört yıl görev yapmıştır. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), silahsızlanma, silahların kontrolu, güven artırıcı önlemler ve kitle imha silahlarının yayılmasıyla ilgili etkinliklerde, özellikle Bölgesel Silahların Kontrolu, Doğrulama ve Uygulamaya Yardım Merkezi (RACVIAC/ZAGREP), çok uluslu Güneydoğu Avrupa Tugayı (SEEBRIG)’nın kuruluşu ve çeşitli Balkan ülkelerindeki Barış İçin Ortaklık (PfP) etkinliklerinde görev almıştır. Yayılmaya Karşı Güvenlik Girişimi (PSI) konsept geliştirme ve PSI çerçevesinde uluslararası işbirliğine yönelik planlama çalışmalarında rol almıştır. Gerek şehir gerekse kırsaldaki terörle mücadelede geniş operasyonel deneyimi vardır.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top