Fatma Acar Ünlü

Fatma Acar Ünlü

TÜRKİYE EKONOMİSİNİN KADERİ Mİ, KEDERİ Mİ? DOLARİZASYON

Ekonomide son aylardaki gelişmelere baktığımızda en çarpıcı gelişmenin döviz cephesinde olduğu göze çarpmaktadır. Türk Lirası bir süredir yabancı paralara karşı hızla değer yitiriyor.

Yaşadığımız çalkantılı ekonomik ortamda kendisini kanıtlamış yabancı para birimleri üzerinden işlem yapma eğilimleri artmaktadır. Dolarizasyon olarak bilinen bu eğilimler, ekonomiler üzerinde çeşitli etkiler yaratmaktadır. Farklı ekonomilerin farklı derecede güce sahip olmaları ve ekonomilerde görülebilen kırılganlıklar ise yerli para birimi yerine küresel olarak kabul görmüş yabancı para cinslerinin daha çok tercih edilmelerini sağlayabilmektedir.

TL YERİNE YABANCI PARA TERCİHİ
Ekonomide son aylarda yaşanan olağan dışı gelişmeler, dolarizasyon olgusunun sorgulanmasını beraberinde getirmiştir. Çünkü Türkiye ekonomisinde var olan birikmiş yapısal sorunlar yanında, yaşanan dönemsel dalgalanmalar ve zaman zaman beliren riskler ile dolarizasyon olgusu arasında neden-sonuç ya da etki-tepki ilişkisi bulunmaktadır.
Döviz kurlarındaki büyük çaplı değişimler, ekonomik ve finansal krizler dolayısıyla ödemeler dengesindeki sorunlar gibi hususlarla birlikte düşünülen dolarizasyon; bir ülkedeki ekonomik aktörlerin giderek büyük bir ağırlık kazanacak şekilde yabancı bir para cinsinden varlık tutmaları ve borçlanmaları şeklinde tanımlanabildiği gibi, ülkedeki ticari ve finansal işlemlerde yabancı bir para cinsinin tercih edilmesi şeklinde de düşünülebilmektedir.
Para ikamesinin dolarizasyona yönelik mekanizmalardan birisi olduğu ifade edilebilir. Finansal işlemlerde gönüllü olarak giderek yerli para birimi yerine yabancı para cinsinin tercih edilmesi şeklinde tanımlanabilen para ikamesi, özellikle yüksek enflasyona karşı bir koruma mekanizması olarak düşünülmektedir. Literatüre göre para ikamesinin ana nedeni kar güdüsünden ziyade, güvendir.

DOLARİZASYON (PARA İKAMESİ) NEDİR?
Türkiye ekonomisi için bu kavram, bir ülkenin ulusal parasını tamamen bırakıp yabancı para birimini resmi para birimi olarak kabul etmesi olan “tam dolarizasyon” değil, yüksek enflasyon ve belirsizlik ortamında ulusal paranın olası değer kaybından korunmak amacıyla, ulusal para yerine yabancı para cinsinden finansal varlıkları tercih etmesi olan “kısmi dolarizasyon” şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
Genelde dolarizasyon ilk aşamada, yabancı para cinsinden varlıkların değer biriktirme aracı olarak kullanımıyla ortaya çıkan “varlık ikamesi” şeklinde gelişmektedir.
Öte yandan, özellikle gelişmekte olan piyasalarda yakın geçmişte sıkça yaşanan bankacılık krizleri, iktisat literatürüne varlık dolarizasyonunun yanı sıra “yükümlülük dolarizasyonu” kavramını da eklemiştir. Yükümlülük dolarizasyonu; kamu ve özel ekonomik birimlerin, yabancı para cinsinden büyük miktarda yükümlülüklerinin bulunması anlamına gelmektedir.

FİNANSAL DOLARİZASYON
Hem varlık hem de yükümlülük dolarizasyonları tek bir başlık altında toplanarak “finansal dolarizasyon” olarak adlandırılmaktadır. Finansal dolarizasyon, bir ülkedeki yerleşiklerin hem varlık hem de yükümlülüklerini yabancı para cinsinden tutma eğilimleri olarak tanımlanmaktadır.
Aslında dışa açık ve finansal açıdan serbest ekonomilerde, finansal dolarizasyon, dış ticaretle ilgili kesimlerin yabancı para riskinden korunabilmeleri için bir noktaya kadar normal karşılanması gereken bir olgudur.

Bunlar; makroekonomik istikrarsızlık, düzenleyici çerçevedeki aksaklıklar ile piyasa yapısındaki eksiklikler, istikrarsızlığın hem nedeni hem de sonucu olarak ortaya çıkan, güvenilirlik kaybı / eksikliğidir.
Bu çerçevede dolarizasyonun öncelikle, istikrarsız bir makroekonomik ortama verilen doğal bir tepki olduğunu ve istikrarsızlığa karşı bir korunma isteğini yansıtmak olduğunu söyleyebiliriz. Gerek iktisat yazınının gerekse başta Türkiye olmak üzere ülke örneklerinin ortaya koyduğu gibi, makroekonomik istikrarsızlığın birincil kaynağı ise yüksek ve oynak enflasyondur.

KAMUNUN YÜKSEK BORÇLARI
İktisat yazınında, yüksek bütçe açıkları sonucunda oluşan kamunun yüksek ve kırılgan borç stoku hem makroekonomik istikrarsızlığın hem de dolarizasyonun bir diğer önemli nedeni olarak görülmektedir. Bilindiği gibi yüksek bütçe açıkları ve kırılgan kamu borç dinamikleri, bir yandan kamu borçlanma gereğinin yüksek seyretmesine neden olurken diğer yandan da borçlanma sırasında ödenen risk primini yükseltmektedir.
Yüksek ve kronik enflasyon sonucu erozyona uğrayan para politikası güvenilirliği; kamunun ödeme yeteneğine ilişkin risklerin artması ve ekonomi politikalarına inancın kaybolması ile birlikte, makroekonomik istikrarsızlığın bir uzantısı olarak dolarizasyonun ortaya çıkmasında son derece etkilidir. Güvenilirlik kaybı, özellikle düzenleme aksaklıkları ve piyasa eksiklikleri sonucunda gelişen ahlaki çöküntü ile birleştiğinde, ciddi boyutta dolarizasyona yol açabilmektedir.

LİKİDİTE RİSKİ
Dolarizasyonun yüksek olduğu ekonomilerde likidite riski; kriz algılamalarının arttığı ve ekonomide dalgalanmaların yaşandığı durumlarda ulusal varlıklara talebin düşmesi, mevduatların ya da yastık altında ve kasalarda tutulan ulusal paranın yabancı paraya çevrilmesi veya yabancı para olarak yurtdışına aktarılması ya da kısa vadeli kredilerin geri çağrılması ile ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla yabancı para cinsinden mevduatların yabancı para cinsinden varlık karşılığı yeterli değilse, mali sistemde bir likidite sıkıntısı ortaya çıkmaktadır. Bu sıkıntı doğrudan ekonomideki kırılganlıkları artıran ve tetikleyen bir sürece yol açmaktadır.
Dolarizasyonun olumsuz etkileri sadece finans kesiminde gözlenmemektedir. Kamu kesimine bakıldığında da benzer etkiler görülmektedir. Hükümetlerin vergi gelirleri ulusal para cinsinden iken; dış borçlanmalar çoğunlukla, iç borçlanmalar ise kimi zaman yabancı para cinsinden ya da yabancı paraya endeksli yapılmaktadır, dolayısı ile döviz geliri olmayan bir firma ile hemen hemen aynı sorunlara sahip olmakta ve benzer risklerle karşı karşıyadır.

FİYATLARA GEÇİŞ ETKİSİ YÜKSEK
Dolarizasyonun ekonominin kırılganlığı üzerindeki etkileri reel kesimde de hissedilir. Reel kesime bakıldığında, firma bazında dolarizasyonun kırılganlıkla ilişkisi çerçevesinde fiyatlama davranışlarına bakıldığında görülmektedir ki; dolarizasyonun yüksek olduğu ülkelerde döviz kurunun fiyatlara geçiş etkisi yüksek olmaktadır.
Dolarizasyonun merkez bankaları ve para politikası açısından önemi, para talebinde istikrarsızlığa yol açması ve dolayısıyla enflasyonun tahmin ve kontrol edilmesini güçleştirmesidir. Ulusal ekonomide dolarizasyon oranı arttıkça; merkez bankası ve diğer kurumların enflasyon, faiz, yatırım, büyüme ve istikrar politikalarının etkinliği azalmaktadır. Dolarizasyonun merkez bankaları ve para politikasına bir diğer etkisi, seçilen döviz kuru rejimi ile ilgilidir.

MALİYET ENFLASYONU
Dövizde kronikleşen yükseliş eğilimi, maliyet enflasyonuna yol açarken, döviz açığı bulunan firmaların bilançoları üzerinde olumsuz etki yapıyor, ithal girdiye bağımlı sanayi kolları başta üretimi baskılıyor, yatırımları caydırıyor. Bu süreçte, dış kaynak girişlerini artıracak önlemlerin yanında yurt içi yerleşiklerin döviz cinsi birikimleri önem kazanıyor. Türkiye ekonomisinde yükümlülük dolarizasyonu yanında (yastık altı hariç) bankacılık sisteminde yüksek tutardaki döviz mevduatları başta olmak üzere önemli boyutlarda varlık dolarizasyonu da dikkati çekmektedir.
Türkiye ekonomisinde dolarizasyonun hangi boyutta olduğunu düşünürsek; banka mevduatları içerisinde TL mevduatların ağırlığı %39’a düşerken, yabancı mevduatların ağırlığı %61’e yükselmiş olduğu görülmektedir. Dolar daha fazla yükselmese dahi, TL mevduatın cazibesinin azalması nedeniyle vadesi gelen başka varlıklara geçeceği için bu oranın daha da aşağı inebilmesi mümkündür.

KAYNAKLAR:

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatma Acar Ünlü Arşivi