Türkiye-Ermenistan İlişkilerinde İhtiyatlı İyimserlik

Türkiye-Ermenistan İlişkilerinde İhtiyatlı İyimserlik
İkinci Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan’ın Ermenistan’a karşı kazandığı mutlak zafer sadece Azerbaycan ve Türkiye için değil, ironik bir biçimde Ermenistan için de fırsat pencereleri araladı. Bu fırsatların değerlendirilebilmesi,...

İkinci Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan’ın Ermenistan’a karşı kazandığı mutlak zafer sadece Azerbaycan ve Türkiye için değil, ironik bir biçimde Ermenistan için de fırsat pencereleri araladı. Bu fırsatların değerlendirilebilmesi, Güney Kafkasya Bölgesi’nde kalıcı barış ve istikrara giden bir yol haritasının çizilmesi ve uygulanabilmesine bağlı. Türkiye ve Ermenistan arasında aşamalı bir normalleşme süreci, bu yolculuğun hazırlık aşamasını teşkil edebilir.

Bir yandan tarih, bir yandan mevcut çatışma ortamını çıkarlarına uygun bulan aktörlerin açık ve örtülü çabaları, daha da önemlisi her üç ülkedeki kamuoyu baskısı ve iç politik dengeler bu yolculuğu oldukça çetrefil kılıyor. Büyük umutlarla başlayan, 2009 yılında karşılıklı protokollerin imzalanması ile başarıya oldukça yaklaşan, ancak Azerbaycan’ın itirazı ile hızla çöken Türkiye-Ermenistan normalleşme süreci bu konuda bize bir fikir verebilir. Ancak geçmişten ders almakla birlikte bugün daha iyimser olmamız için bir çok sebep olduğunu da göz ardı edemeyiz.
Ermenistan, İkinci Karabağ Savaşı’nda beklenmedik bir yenilgi aldı. Kapalı bir toplantıda dinlediğim Ermenistanlı bir uzmanın ifadesi ile Ermenistan’ın kibri ve Azerbaycan karşısında yenilmezliğine yönelik kesin inancı bu yenilgi sonrası sona erdi. Ermenistan’da 20 Haziran 2021’de yapılan seçimleri ateşkes anlaşmasını gözden geçirmeyi vadeden Robert Koçeryan’a karşı savaşı kaybeden ve sonrasında ateşkes anlaşmasını imzalayan Nikol Paşinyan’ın kazanması, Ermenistan toplumunda değişime ve barışa yönelik özlem ve iradenin gücünü gösterdi.

Diasporanın Rolü
Çok fazla su üstüne çıkmayan ancak çok önemli bir gelişme de özellikle ABD ve Fransa’da yaşayan Ermeni diasporasının Ermenistan kamuoyu üzerindeki etkisinin azalması oldu. Bu önemli, zira Ermeni diasporasının rolü Türkiye ve Ermenistan arasındaki bir normalleşme açısından çok da yapıcı değil. Bu durumu, yine ismini vermeyeceğim Ermenistanlı bir tanıdığımdan alıntıyla açıklayayım. 2009 yılındaki normalleşme girişimi sırasında şunları söylemişti: “Diaspora mensupları bize Türkiye soykırımı kabul etmediği sürece ilişkilerimizi normalleştirmememizi telkin ediyor. “1915 yılında yaşanan trajedi benim de kalbimi kanatıyor ancak ben Ermenistan’da yaşıyorum ve benim ülkemin gerçekleri Türkiye ile ilişkilerimizi hemen normalleştirmemizi gerektiriyor. Önce ilişkilerimizi normalleştirelim, 1915’i daha sonra konuşabiliriz.” Dolayısıyla önümüzdeki süreçte de diasporanın oynayacağı rolün eskiye oranla daha zayıf olması beklenebilir.
Ermenistan’da yaşanan bir başka değişim ise Karabağ Klanı’nın gücünü kaybetmesi oldu. Eskiden Ermenistan’da “Ermenistan Karabağ’ı işgal etmedi, Karabağ Ermenistan’ı işgal etti” şeklinde bir espri yapılırdı. Nikol Paşinyan, son 20 yıldır Karabağ kökenli olmayan ilk Ermenistan Başbakanı ve Ermenistan halkına Karabağ’ı elde tutmaktan öte gerçek bir vizyon sunuyor.

İkinci Karabağ Savaşı Sonrası
İkinci Karabağ Savaşı, Azerbaycan’ın Türkiye-Ermenistan ilişkilerine bakışında da önemli değişikliklere yol açtı. Azerbaycan savaşta Ermenistan’a karşı açık bir üstünlük sergiledi. Bu üstünlükte Türkiye’nin Azerbaycan’a sattığı SİHA’lar (silahlı insansız hava aracı) önemli bir rol oynadıysa da TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Haldun Yalçınkaya’nın German Marshall Fund of the United States (GMF) internet sitesinde İngilizce olarak yayımlanan “Türkiye’nin İkinci Karabağ Savaşı’ndaki Göz Ardı Edilen Rolü” adlı makalesinde açıkladığı gibi, Ankara’nın Azerbaycan nezdinde 30 yılı aşkın süredir yürüttüğü ordu inşası faaliyetleri asıl belirleyici olmuştu. Sonuç olarak NATO standartlarına göre eğitilmiş ve teçhiz edilmiş Azerbaycan ordusu, Sovyet mirası Ermenistan ordusuna karşı tekrar edilebilir bir başarı sağlamıştı. Savaşın sonunda Azerbaycan, Ermenistan işgali altındaki topraklarının çok büyük bölümünü kurtardı ve stratejik üstünlüğü ele geçirdi. Türkiye’nin Ermenistan’la normalleşmesi, Azerbaycan’ın Ermenistan karşısındaki stratejik üstünlüğünü ortadan kaldırmayacağı gibi Ermenistan’daki değişim iradesini güçlendireceğinden, Azerbaycan’ın da işine gelecektir. Bu çok önemli bir gelişme, zira böylece 2009’daki normalleşme sürecinin çökmesine sebep olan faktörlerden birisi böylece büyük ölçüde ortadan kalkmış oluyor.
Bütün bu gelişmeler Türkiye’nin ihtilaf yaşadığı ülkelerle normalleşme arayışında olduğu bir döneme denk geliyor. Her ne kadar Ermenistan’la yaşanan sorunlar diğerlerine nazaran daha az konjonktürel olsa da mevcut iklim, Türkiye’yi Ermenistan ile ilişkileri normalleştirmeye daha fazla motive edecektir.

Tabii bir de daha büyük resim var. Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki ateşkes anlaşmasının en önemli sonuçlarından birisi ve doğrusu bundan sonra atılacak olumlu adımların önkoşulu, Azerbaycan’ın Ermenistan’a Laçin üzerinden hâlâ Ermeni ayrılıkçıların kontrolünde olan Hankendi’ye (Ermeniler Stepankert olarak adlandırıyor) erişim sağlamasının karşılığında Ermenistan’ın da Azerbaycan ve Nahcivan Özerk Bölgesi arasında kara ve demiryolu bağlantısını gerçekleştirecek bir koridor (Zengezur Koridoru) sağlaması. Gerçekleşmesi durumunda Zengezur Koridoru, sadece Azerbaycan’ı Nahcivan’a bağlamayacak, aynı zamanda Türkiye ve Azerbaycan arasında ve dolayısıyla Türkiye ve Orta Asya arasında doğrudan bağlantı oluşturacak.

Normalleşme Bir Anda Olmayacak
Buraya kadar Türkiye-Ermenistan normalleşmesinin bugün 2009’a göre neden daha fazla mümkün olduğunu ele aldık; gelelim ihtiyatlı olunması gereken konulara. Öncelikle bu normalleşmenin sürece yayılmasına hazır olmak gerekiyor. Yani iki ülke arasında bir anlaşma yapılması, derhal bütün sınır kapılarının açılması ve karşılıklı büyükelçiliklerin tesis edilmesi beklenmemeli. Her ne kadar Azerbaycan ve Ermenistan arasında kalıcı bir barış anlaşması normalleşmenin önkoşulu olmasa da o cephede yaşanacak gelişmeler Türkiye-Ermenistan yakınlaşmasını kesintiye uğratabilir. Dolayısıyla Türkiye geri dönülmesi güç adımlar atmak yerine tedrici bir süreci tercih edebilir. Örneğin, başlangıçta bir sınır kapısının açılması ve Erivan’da Büyükelçilik açmak yerine Tiflis’te ikamet edecek bir Büyükelçi atanabilir ve daha ileri adımlar zamanla atılabilir.

İkinci ve daha önemli bir konu Türkiye-Ermenistan normalleşmesinin 1915 olayları ile ilgili tartışmaları ortadan kaldırmayacağı. Dünyadaki Ermeni nüfusunun 7-9 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor ve bunun sadece 3 milyonu Ermenistan vatandaşı. Türkiye Ermenilerle helalleşecekse bunu diasporayı dışlayarak sadece Ermenistan vatandaşlarıyla sınırlı tutamaz. Kaldı ki Ermenistan’ın Türkiye ile birlikte normalleşme adımları atması, 1915 olaylarına ilişkin bakışını değiştireceği anlamına gelmeyecek. Şahsen iki konunun birbirine meczedilmesine karşıyım. Türkiye ve Ermenistan’ın ilişkilerini normalleştirmesi, Türklerin ve Ermenilerin karşılıklı önyargılarının azalmasını sağlayabilir ve günün birinde 1915 ve 1915’e giden süreçle ilgili mutabakata varmalarını kolaylaştırabilir, o kadar.
Türkiye’deki siyasal gelişmeleri de göz ardı edemeyiz. Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerinin normal tarihi Haziran 2023 ve bu 1,5 yıllık süreç Ermenistan’la normalleşme adımlarının atılması için yeterli olabilir. Öte yandan şu veya bu sebeple erken seçime gidilmesi durumunda Ermenistan’la ilişkilerin normalleşmesi seçim sonrasına kalabilir.
İkinci Karabağ Savaşı sadece Azerbaycan için değil, Türkiye için de önemli bir stratejik kazanım olarak kayda geçti. Bu kazanımların Türkiye ve Ermenistan arasında normalleşme, Azerbaycan ve Ermenistan arasında kalıcı barışla taçlanmasını canı gönünden dilerim ve bu sefer ihtiyatlı bir iyimserlik taşıyorum.