Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

“TÜRKİYE KÖTÜ YÖNETİLİYOR”

Malumun ilamı; yeni değil çok zamanlar oldu, Türkiye kötü yönetiliyor.

Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi’inin 27 ilde 2400 kişi ile yaptığı temmuz ayı araştırmasında katılımcılara yönelttiği “Türkiye nasıl yönetilmektedir?” sorusuna katılımcıların yüzde 63.7’si “Kötü yönetilmektedir” yanıtını verirken yalnızca 23.1’i “İyi yönetilmektedir” yanıtını vermiş. Bir yıl önce Türkiye’nin kötü yönetildiğini düşünenlerin oranı yüzde 45,3’tü.

MetroPOLL Araştırma Şirketi vatandaşa “Son zamanlarda ülkemizde ekonomi nasıl yönetiliyor?” diye sormuş. Ankete katılanların yüzde 22,5’i “İyi yönetiliyor” derken, yüzde 75,5’i “Kötü yönetildiğini düşünüyorum” demiş. Ankete katılan AKP’lilerin yüzde 51’i, MHP’lilerin yüzde 69,3’ü Türkiye’nin kötü yönetildiğini düşünüyor, muhalefet partileri mensuplarında ise bu oran yüzde 90’ların üzerinde olmuş.

“Malum olan” işte bu!

Türkiye kötü yönetiliyor!

Yine malum olan bir başka husus da bugün Türkiye’de bir ekonomik kriz olduğu gerçeğidir. Bir takım teknik açıklamalara boğmadan malum olanı söyleyelim:

• Dolar 18. TL’ye ulaştı, aşağıya düşürülemiyor.

• Faizler Merkez Bankası’na rağmen yükseliyor.

• Cari işlemler açığının yıl sonunda 40 milyar dolara ulaşacağı söyleniyor; ödemeler dengesini bulmak için uçan kuştan dolar dileniyoruz.

• Dış ticaret açığı her geçen ay artıyor; ihracaat için yapılması gereken ithalatı karşılayacak döviz karaborsa…

• Enflasyon yüzde 80’e dayandı.

• Devletin borçları nerelere ulaştı, bilmiyorum ancak vatandaşın bankalara olan borçları çevrilemez boyutta. 15 Temmuz itibariyle Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi verilerine göre, bireysel kredi kartlarını da içeren bireysel kredilerde takibe düşmüş alacaklar (vatandaşın borcu) bir önceki yıla göre yüzde 55 artış ile 30.5 milyar TL olmuş. Borcunu ödeyemediği için yasal takibe düşen kişi sayısı ise mayıs 2022 itibarıyla 4 milyon 147 bin 977’ye ulaşmış.

Ülkede bir ekonomik kriz yaşandığını ülke yöneticileri de kabul ediyor; Sayın Cumhurbaşkanı, “Vatandaşımızı hayat pahalılığı altında ezdirmeyeceğiz” diyor ancak umut Kaf Dağı’nın arkasında; gelecek yılın mart ayında enflasyon hızı düşecekmiş! Az sabredin; gülersiniz değil mi… Gülmeyin, ağlanacak halimize…

Borçlunun alacaklıya anlattığı hikayeyi bilirsiniz… Borçlu, “Evin önüne ektiği çaltı dikenleri bitecek, büyüyecek, geçen koyunların çalıya takılan yünlerini toplayacak; eğirip ip haline getirecek, kumaş dokuyup satacak ve borcunu ödeyecekmiş…” Gülen alacaklıya “Peşin parayı görünce gülersin değil mi” diye kızmış…

Şaka bir yana, toplumun her kesimi (tuzu kurular, KKM sahipleri, Sarayın çok maaşlı prensleri hariç), her kurumu ve siyasetin her iki kanadı bir ekonomik krizin yaşandığında mutabık ancak sebepte ayrışıyoruz. Hükümet, ekonomik krizin sebebi olarak dış güçleri bazen de muhalefet partilerini gösteriyor.

“Yaşanan pandemi ve Ukrayna savaşı nedeniyle emtia fiyatlarındaki artışlar tüm dünyada enflasyonist bir kriz oluşturdu” gerekçesi elhak doğru. Ancak bizdeki ekonomik kriz çok daha önce; 2018 yılında yeni sistemle ve “nass var nass” efelenmesi ile faizlerin düşürülmesine karşı fırlayan doları tutmak için TC Merkez Bankası’nın kasalarının boşaltılması ile başladı. 2018 yılı Temmuz ayında dolar kuru 4.8 TL. Bu güne kadar 190 milyar dolar satılmasına rağmen dolar tutulamadı; 18 TL’ye yükseldi; yaşadığımız hayat pahalılığının yegane sebebi döviz kurlarındaki bu aşırı yükselme olmuştur. Aslında Ukrayna savaşı hatta pandemi Türkiye için yeni fırsatlar getirdi, ne kadar faydalandık tartışılır.

Yüreğim yanarak söylüyorum… Bir sonuç olarak bugün daha çok borçlandık, daha fakirleştik, daha çok kaygılıyız, korkuyoruz; yavrularımız yurt dışına kaçıyor. Daha çok stresimiz arttı, öfke kontrolünü kaybettik, toplumsal cinnetin eşiğindeyiz; yüreği yetenler sabah haberlerini dinlesin… Ekonomik kriz sosyal krize dönüşmek üzere… Siyasi ve devlet krizine dönüşmesinden Allah korusun…

Abartıyor muyum?

Açlık sınırı 6 bin 840 TL’ye, yoksulluk sınırı ise 22 bin 279 TL’ye çıktığı ülkemizde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine göre yaklaşık 6 milyon hane gıdadan yakacağa, sağlıktan barınmaya kadar birçok kalemde sosyal yardıma muhtaç… 2021 yılında düzenli ve süreli sosyal yardım alanların sayısı 27.189.433 kişi olmuş… “Ele bakar bir toplum olduk”, baht utansın!

İstanbul Planlama Ajansı’nın temmuz ayı araştırmasına göre İstanbul’da ankete katılanların yüzde 70.1’i maddi yetersizlik nedeniyle istediği gıdaları alamadığını, yüzde 48.4’ü kendi ekonomik durumlarının daha kötüleşeceğini, yüzde 18.7’si iyileşeceğini düşünüyor.

Bir sonuç olarak, Erdoğan’a “Asla oy vermem” diyenlerin oranı yüzde 58,4’e yükselmiş.

BENCE
20 yılı dolduran bir “tek başına iktidarın” hiçbir mazereti kabul edilemez.

Allah devletimize zeval vermesin…

“Kötü yönetilmek” bu millet için kader değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi