Türkiye’de Üniversite Eğitiminin Durumu

Ülkemizde üniversitelerin ve üniversite eğitiminin sorunları her yıl katlanarak çoğalmaktadır. Bu sorunlar şu başlıklar altında toplanabilir: Öğretim elemanlarının nitelikleri; yönetim sorunları; fakülteler ve bölümlerin yapılanmaları; mali özerklik; öğretim üyelerinin özlük hakları; öğrencilerin örgütlenmeleri; alt yapı sorunları.

Her biri ayrı bir yazı dizisi gerektiren bu başlıkların özeti şu şekilde verilebilir:
Üniversitelerde yetersiz altyapı bulunmasından dolayı öğretim elemanları kendilerini yeteri kadar geliştirememektedir. Maaşların azlığı, kütüphanelerin yetersizliği, kaynakların pahalı olmasından dolayı yeteri kadar faydalanamamaktadır. Başka bir hususta öğretim elemanlarının derslere gereken önemi göstermemeleridir. Teorik eğitimin belirlenen ders süresinden daha kısa süre içerisinde bitirilmesidir. Derslerin ezberci sistemle geçirilmesi nedeniyle, bilginin geride kalmasına neden olmaktadır. YÖK ve üniversitelerin atanmış idarecileri sadece şekle önem vermekte, dersin içeriğinin verilip verilmediğini kontrol etmemektedirler. Bu kontrolsüzlük öğretim üyelerinin çoğunda “iç disiplin”in gevşemesine neden olmaktadır.

Bugün üniversitelerin yönetim kadroları, “üniversite olmanın” gereğini bilmeyen insanlarca seçilmektedir. Seçimler de bu görüşe uygun olmaktadır. Bu konu 11. yüzyıldan beri tartışılmaktadır. 16. yüzyıla kadar öğrenciler tarafından seçilen rektörler daha sonra öğretim üyeleri, bazen öğrenci, üniversite çalışanlarının temsilcileri aracılığı ile bazen de doğrudan mütevelli heyetler tarafından belirlenmiştir.

Ülkemizde rektörlük seçimlerinde kısmi bir seçimle, 6 aday arasından ilk üçe girmiş olmak, sonra Yüksek Öğretim Kurulu tarafından ilk sırada seçilmiş olmak ve en sonunda Cumhurbaşkanı onayının alınması gibi her aşaması birçok faktöre ve hesaba bağlı bir süreçten geçmektedir. Bazı durumlarda siyasi yaklaşımların işin içine girmesi üniversitelerin öğretim üyesi seçiminde de kendini göstermesi kamuoyunun dikkatinden kaçmamaktadır.

Rektör adayları için belirli kriterleri sağlayan kültürel altyapısı sağlam, dil bilen, bilim ile sürekli irtibat halinde olan, projeler üretmiş ve iletişimi kolay olan kişilerin aday olması ön koşul olmalıyken, belirli bir görüşe yakınlık ve biat ana seçim nedeni olmaktadır.

Fakülteler ve bölümler kendi faaliyet alanlarına göre değil, tek tip anlayışa göre örgütlenmektedirler. Mühendislik, tıp, idari bilimler ve güzel sanatlar fakültelerinin yapıları, beklentileri ve işleri farklı olması nedeniyle farklı yapılanması gerekirken bu yapılanmaya izin verilmemektedir.

Üniversitelerde mali özerklik en çok duyulan gereksinimdir. Dünyanın hiçbir ülkesinde üniversite bütçeleri Maliye Bakanlığı ve diğer ilgililerce izne bağlanmamaktadır. Yılsonu harcanmayan paraları Maliye Bakanlığına aktarılmamaktadır. Bilim ve araştırma bütçeleri bir milli mesele gibi görülmeli ve her türlü etkiden uzak olarak ele alınmalıdır. Ülkenin ithalat, ihracat vs gibi gelirlerinden belirli bir yüzde üniversite bütçelerine ayrılarak bilimin gelişmesine katkı sağlanabilir.

Üniversite öğretim üyeleri bugün toplumda aldıkları maaşla değerlendirilir duruma gelmişlerdir. Düşünme yeteneği yüksek olan bir meslekteki, bir kişinin düşündüğü gibi yaşayamaması bir yana, günlük ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma düşmesi ayrı bir durumdur.

Bilginin en yüce değer olduğu her zaman, tüm toplum katmanında ağırlığını hissettirmektedir. Öğretim üyelerinin kendilerini geliştirebilmeleri için sürekli okuma eğiliminde olmalıdır. Yabancı kaynakların ne denli pahalı olduğu bilinmektedir. Öğretim üyelerinin çalışma ortamları günümüz şartlarına göre yeniden düzenlenmelidir. Bilginin en önemli araç olduğu günümüzde öğretim üyelerine bilgisayar, internet sağlanamamaktadır. Kullanılan eğitim teknikleri hala istenilen düzeyde değildir. Dersler çok eskilerden çevirisi yapılmış kaynaklarla yapılmaktadır. Öğretim elemanlarının büyük çoğunluğu son yılların bilimsel faaliyetlerini yeterince takip edemedikleri için aynı ölçüde öğrencilerine dünyadaki son gelişmeleri aktaramamaktadırlar.

Araya başka bir konu girmezse, haftaya yine üniversitelerimiz üzerine yazmaya devam edeceğim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kubilay Kaptan Arşivi