Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

“TÜRKİYE’DEKİ MÜZİKAL ÇEŞİTLİLİK İLE DÜNYA PAZARINDA ÇOK FAZLA ŞANSIMIZ VAR”

Kafamı dağıtmak için müzik dinler üstelik avaz avaz şarkı söylerim. Bence en iyi terapi yöntemlerinden biri ise konserlere giderek o müziğin coşkusunda hayatın içine karışmak. Uzun zaman oldu konserlere gitmeyeli ve şarkılar söylemeyeli. Türk şarkıcıların konserleri elbette başka oluyor çünkü sözleri kendi dilimde olduğu için başka türlü kanıma karışıyor. Ama yabancı şarkıcıların konserleri söz konusu olduğunda duygumu bilmediğim dilde anlatan en güzel konserleri düzenleyen yakın zamanda gerçekleşen Pasion Turca konserleri aklıma geliyor nedense. Çünkü onların getirdiği sanatçılar hep dinlediğim isimler, çok tanıdık sanki bizden gibi bir his yaratıyor bende. Zamanında Pasion Turca’nın düzenlediği sayısız konserlere gitti aklım birden bire, pandemi de girince araya en son hangi konserdi, nerede kalmıştık ve onlar neler yapıyordu diye merak ettim. Sonra evde Buika dinlerken buldum kendimi ve bu büyülü sesten yola çıkarak Pasion Turca’nın yeni programlarını merak ettim. Pasion Turca Ceo’su Sinan Ufuk Nergis’e pandeminin etkisinde neler yaşadıklarını, yaptıkları çalışmaları ve yeni sezon konser hazırlıklarını sordum. Sevdiğim Buika’ya kavuşmaya az kalmış onu da öğrenmiş oldum. Ülkenin ve dünyanın gündeminden biraz uzaklaşalım bu pazar ne dersiniz?  O halde terapiye hazır olun ve müziğin kollarında konserlere bırakın kendinizi!

Pandemi sizi ne kadar etkiledi ve bu süreçte şirket olarak nasıl ayakta kaldınız?

Pandemi sürecinin başında önce bizler de herkes gibi ne olduğunu ve pandeminin ne kadar süreceğini anlamaya çalıştık. Tabii ki ertelenen konser ve gösterilerimiz oldu. Sürecin tahminimizden daha uzun süreceğini anladığımız noktada ise dijital tarafta aksiyon almaya başladık. Bizler sanatçılarımızla bu süreçte yaptığımız çalışmalarda hedefimizi marka değerlerini artırma ve konumlandırma üzerinde kurduk. 2,5 ay boyunca Barbaros ile dünyanın çeşitli yerlerindeki sanatçılarımızı bir araya getirdiğimiz proje ile diğer Türk sanatçılar içinde Barbaros’un dünyaca ünlü isimlerle konumlanması ve yabancı sanatçılarımızın Türkiye’deki sevenleriyle yakın temas kurmasını sağladık. 23 Nisan’da dünyanın 23 ülkesinden dünyaca ünlü starlar 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutladığı video mesajlar gönderdi. Karantina döneminde çalıştığımız yabancı sanatçılar Türkiye’deki hayranları için evdekal mesajı ile spotify listeleri hazırladı. Hatta Monica Molina Türkçe bir playlist hazırlayarak Türk şarkıcılarla ilgili anılarını anlattı. Bu süreci olabildiğince verimli geçirmeye çalıştık. Şimdi de yeni normalin şartları altında özel konsept etkinlikler üzerinde çalışıyoruz. Her konuda dezavantajı avantaja çevirmek bizim elimizde.

20.yılımızda Türk tarafında da yeni projelerimize hız verdik

İspanyol şirket Türkiye’den ne kadar memnun 20 yıldır birlikte yaptığınız bu yolculuk nasıl geçti?

Her ne kadar İspanyol bir şirket olsak da Türkiye merkezli bir şirketiz. Hem Türkiye hem de İspanya kültürlerini yakından tanımamız en önemli avantajımız oldu.  Her iki ülke de Akdeniz ülkesi olduğu için benzer müzikal zevklere ve algılara sahip. İki ülkede de fonksiyonel olarak faaliyet gösterdiğimiz için çok şanslıyız. Bu 20 yıl içerisinde iki ülkeyi kültür sanat alanında çok güzel projelerde dünya ile buluşturduk. Mesela Harem Projesi ile Türkiye’den bir albümü ilk defa tüm dünyaya ulaştırdık. Türkiye’yi hayata geçirdiğimiz projelerle özellikle Avrupa’da kültür sanat alanında daha güçlü olarak konumlamak istedik. Şirketimizin adı Pasion Turca. Turca tarafının daha işlevsel olmasını istedik ve istiyoruz. Nitekim 20.yılımızda Türk tarafında da yeni projelerimize hız verdik.  

Kültür ve Sanat aslında en önemli tanıtım araçlarından biri

Dışarıdan bakıldığında Türkiye’yi nasıl tanımlıyorlar ve Türk sanatçılarının yurt dışı tanıtımı anlamında ne gibi çalışmalar yapılıyor?

Tanıtan ve gösteren biziz. Doğru pencereden bakılmasını biz sağlıyoruz. 9 yıl boyunca Türkiye’nin Madrid Kültür ve Turizm Müşavirliği adına, İspanya başta olmak üzere Portekiz ve İspanyolca konuşulan ülkelerde Türkiye’nin tanıtımını yaptık. Sanatçının gözüyle Antalya’nın, Nemrut’un, İstanbul’un kısacası ülkemizin gezilmesi ve dünyaya anlatılmasıydı. Geri dönüşleri de süreç içerisinde gördük. O dönemde ilk defa bir Geo sayısı ya da Conde Nast özel sayısı yapıldı ve yapılan tüm çalışmalar bir örnek teşkil etti. Yanlış imajların doğrularını gösterdik. Başta bize Türkiye ile ilgili develer ve çöller sorulurken yapılan çalışmaların ardından artık Boğaz, Bebek, Nişantaşı sorulmaya başlanır oldu. Kültür ve Sanat aslında en önemli tanıtım araçlarından biri.

Kapalıçarşı esnafı İspanyol ziyaretçileri çekmek için sarışın kadınlara Marta, erkeklere de Antonio (Banderas) diyorlarmış

Dünyaca ünlü isimlerle buluşmamızı sağladınız ve muhteşem konserler gerçekleşti. Yıldız isimlerin ülkemize dair izlenimleri ne oldu, hangi duygularla gelmişlerdi ve nasıl ayrıldılar, örnekler verebilir misiniz?

Çok fazla var. Örneğin Monica Molina ile İstanbul’da fotoğraf çekimi yaparken fotoğrafları öylesine beğendi ki albüm kapağına taşımaya karar verdi. Mesela Marta Sanchez’in Kapalıçarşı’da keyifli bir anısı var.  Kapalıçarşı’da tanınmamasına rağmen herkes Marta diyerek seslenmeye başlıyor. Marta herkesin onu nasıl bu kadar ısrarla çağırdığına anlam veremiyor. Satıcıya ben Marta’yım dediğinde. “Abla burada herkes Marta” yanıtını alıyor. Kimliğini çıkarıp gösteriyor. Sonra anlıyoruz ki Kapalıçarşı esnafı İspanyol ziyaretçileri çekmek için sarışın kadınlara Marta, erkeklere de Antonio (Banderas) diyorlarmış. Marta Sanchez daha sonra ülkesinde katıldığı bir ödül töreninde bu anısını anlatmıştı. Mesela İstanbul’da sinagoglar bombalandığında Azucar Moreno çok yakın bir tarihte İstanbul’a geliyordu. Cesur davrandık ve iptal etmedik. Kendi ülkesinde katıldığı bütün programlarda Türkiye’nin ne kadar güvenli olduğunu anlattı. Ya da Belen Estaban… İspanya’daki en önemli televizyon figürü. Belen Esteban bu çantayı Kapalıçarşı’dan aldım diyerek kendi programında anlattığı zaman bir etki yaratmış oluyorsunuz.  Ülkemize gelen tüm sanatçılar hem Türkiye’deki insanların sıcaklığına hem de Türk mutfağına hayran kalıyor.

Artık dijital dünyanın kurallarına göre hareket etmek gerekiyor

Dünyaca ünlü starların Türkiye’de seviliyor ve dinleniyor olması noktasında artık kaliteli müzik dinleniyor algısı güçlenebilir mi, yerelden evrensele kapılar açmayı başardık mı?

Biz yıllar önce Harem grubunu çıkardığımızda ülke ülke lisansladık. Kanada, Arjantin, Tayland, Fransa, Rusya, Kore gibi ülkelerde ürünümüzün satışı yapılıyordu. Şimdi çıkardığınız bir cd zaten tüm dünyada piyasada oluyor. Belli bir ücret verip, platforma abone olup hepsine sahip olabiliyorsunuz. Artık dijital dünyanın kurallarına göre hareket etmek gerekiyor. Bu tarz platformlar artık ürünü koyduğunuzda sizi dünyanın her yerinde ulaşılabilir hale getiriyor dolayısıyla evrensel olabilmek bu anlamda daha kolay önemli olan doğru projeler ile talep yaratabilmek. Mesela sanatçımız Efruze’nin Türk Sanat Müziği albümü “Assolist” dünya müziği listelerinde 15.sıraya kadar yükseldi. Hatta Japonya’dan Amerika’ya dijital platformlar üzerinden dinlendiğini gördük. Bence Türkiye’deki müzikal çeşitlilik ile dünya pazarında çok fazla şansımız var. Önemli olan doğru örnekleri sunabilmek.

20.yıl kutlamalarımızı sürpriz turneler ve projelerle yıl boyunca gerçekleştirmeyi planlıyoruz

Pasion Turca sektördeki 20. yılını Temmuz ayı itibariyle 1 sene boyunca çeşitli etkinliklerle kutlamaya hazırlanıyor. Ne gibi etkinlikler düzenlenecek?

Biz 20.yıl kutlamalarımızı bu yıl hayata geçireceğimiz sürpriz turneler ve projelerle tüm yıl boyunca gerçekleştirmeyi planlıyoruz. 20.yıl kutlamaları çerçevesinde Buika, Pink Martini, Loreena Mckennitt turnelerine hazırlanıyoruz aynı zamanda planladığımız konserler arasında dünyaca ünlü şarkıcı LP de var. 17 Eylül’de Zorlu PSM’de Buika sahne alacak. 20.yıl ile birlikte Türkçe müzik tarafında da Pasion Turca olarak yeni şarkılar da yayınlıyoruz. Ragıb Narin, Barbaros, Ezgi Ayçe, Efruze, Elif Sanchez, Kaan Gökman çalıştığımız isimlerden bazıları. Müzik dışında yeni televizyon formatları da yaratmaya başladık. Önümüzdeki dönemde televizyon için de farklı projelerle bu kez izleyici karşısında olacağız.

İlerleyen zamanlarda dijital projelerin hayatımızda daha fazla yer alacağı bir gerçek

Kültür sanatın geleceğini covid hangi alanlarda etkiledi mesele eskisi gibi konserlerin hınca hınç dolup taşmayacak olması algısı ve yerini dijital konserler alacak konusu gibi pek çok soru işareti var masada. Hangi konularda değişim ve dönüşüm yaşanacak?

Çevrimiçi etkinlikler bu süreçte hayatımıza çok hızlı bir şekilde girdi. Bizler de bir marka ile iş birliği gerçekleştirip dijital platformda LP konseri gerçekleştirdik. Bu tarz iş birliklerinin tabii ki sektöre bir ekonomik girdisi var ama insanların yerleşmiş alışkanlıklarını bir kenara bırakıp online konserlere adapte olması da belli bir zaman alacak. İlerleyen zamanlarda dijital projelerin hayatımızda daha fazla yer alacağı bir gerçek.

Sanat önce yaratmak, sonra da bunu sürdürülebilir kılmakla devam eder

Dünya iyi bir yere gitmiyor ama insanın iyi bir yere gitmesi için de kültür-sanat etkinlikleri iyileşmek için en iyi yöntem. Dünyanın bu hali sizleri ne kadar etkiliyor ve sizce Türkiye’de hem hükümet politikalarına hem de dinleyici kitlesine baktığınızda kültür ve sanata destek sizce yeterli mi?

Pandemi sürecinin başından bu yana yurtdışında KDV indirimi dışında mekân, etkinlik alanlarına 1 sene süresince kapatılmama şartı ile kira yardımına veya sanatçıların üretim yapmaları için prodüksiyon desteklerinden, nakdi yardıma kadar birçok yardım sunuldu. Bizde de müzisyenlere birtakım destekler açıklanmış olsa da bu destekler Avrupa’nın gerisinde kaldı. Benzer sektörlerde insanların yaptığı iyi işler daha fazla olmalı ve sektör büyümeli bu yüzden büyük resme odaklanmak gerekiyor. Yapılan çalışmalarda yalnızca hükümet ya da belediyelerin değil sponsorluk desteği olması da çok önemli. Bir kitabın yazılmasından, diziye, plastik sanatlardan fuarlara birçok sektörde sıkıntı desteklerin doğru yönlendirilmesi ile aşılabilir. Sponsorluklar sadece etkinlik gerçekleştirmek için değil, yetenekli insanları desteklemek için de yapılmalıdır. Sanat önce yaratmak, sonra da bunu sürdürülebilir kılmakla devam eder.

Türkçe şarkıları dünya ile buluşturmaya devam edeceğiz

Dizilerimiz yurt dışında oldukça ilgi görüyor neden Sezen Aksu, Yıldız Tilbe, Tarkan v.b isimleri öncelikle İspanya gibi ülkeler dinlemesin diyorum. Türkiye’de popüler isimlerle çalışmalara devam edecek misiniz?

Yıllar önce Harem grubu ile dünya çapında büyük başarı elde ettik. 2005 yılında İspanya’da La mar de Musicas festivalini gerçekleştirdik. Türkiye’den Sezen Aksu, Mercan Dede, Kardeş Türküler, Burhan Öcal, Harem, Galata, Erkan Oğur, Kutsi Ergüner, Baba Zula, Orient Express, Galata Mevlevihanesi gibi birçok sanatçı ve grubu İspanya’ya götürdük. Türkiye aslında 60’lı yıllarda Mina gibi bir dünya devinin dört Türkçe şarkı kaydettiği bir ülke. Potansiyelimizin tam olarak farkında değiliz. Yıllar önce Amerika’da Galata Mevlevihanesi ile bir turne yapmıştık. 20.yıl itibari ile yayınladığımız Türkçe prodüksiyonlarla Türkçe şarkıları dünya ile buluşturmaya devam edeceğiz.

Bizim işimiz bir ekip işi

Ceo olarak en şanslılardan birisiniz diye düşünüyorum. Kültür ve sanat alanında bir şirketin CEO’su olmak eğlenerek iş yapmak demek. Sizin bu anlamda duygularınız nedir, böyle bir şirketin başında olmak nasıl bir his ve sorumluluk?

Kesinlikle ekip olmayı başarabilmek. Bizim işimiz bir ekip işi. Ben iyi bir organizatör olsam bile bilet kesen arkadaştan güvenliğe kadar herkesin bir organizasyonu temsil ettiğini unutmamamız gerekiyor. İnsanlar kapıda yaşadığı bir sıkıntıdan sonra organizasyon çok kötü diyebiliyor. Bu nedenle doğru koordinasyon ve iletişim ile sorunlar yerine çözümlere odaklanan bir bakış açısına sahip olmak gerekiyor. Sektör olarak insanları mutlu eden, motive eden bir iş yapıyoruz. Organizasyonlar sonrası insanların mutlu yüzlerini görmek bizi de mutlu ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi