“Türkiye’nin diplomatik ve finansal meseleleri..”

Şu an itibarıyla diplomatik olarak uğraştığımız konuları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

  • Suriye'deki Durum
  • Libya'daki Yeni Durum
  • Suudi Arabistan Blokunun çıkardığı zorluklar
  • Doğu Akdeniz Meselesi
  • Azerbaycan-Ermenistan Meselesi
    Şu ana kadar Suriye konusunda çizgisi en net olan Türkiye. "Terörle mücadeleyi topraklarımızın dışında devam ettiriyoruz ve güneyimizde bir terör devleti istemiyoruz" diyoruz. ABD ve Rusya'nın bölgede bulunma amaçları net değil, İran'ın Suriye'deki faaliyetleri ise İsrail'e yönelik diyebiliriz. Tabii, İsrail'in de bölgede hatırı sayılır faaliyeti var. Aslında çarpışmalar devam ediyor ama gündemin ilk sırasına çıkamıyor bu aralar.
    Libya işi karıştı. Türkiye'nin mutabakat içinde olduğu Sarrac görevi bırakıyor. Yeni kurulacak hükümetin Türkiye ile uzlaşacağı konusu tam bir muamma. Büyük ihtimalle yakında Libya tekrar karışacak. Bu arada dün BM Türkiye-Libya Anlaşmasını tanığıdını açıkladı. Olumlu bir gelişme. Hele ki yeni hükümet kurulmadan bunun açıklanması iyi oldu.
    Suudi Arabistan'ın başını çektiği blok Türkiye'yi her yerde baltalamaya çalışırken, bloka dahil ülkelerin İsrail ile barış yapmaya başladıkları gözüküyor. Demek ki, asıl hedef burada İran. Suudi Arabistan'ın bölgede en sevmediği ülke İran. Türkiye'nin de İran'dan çok haz ettiği söylenemez. Büyük ihtimalle pek yakında Türkiye ve Suudi Arabistan Bloku arasında bir yumuşama başlayabilir.
    Doğu Akdeniz meselesinde Türkiye ve Yunanistan, Almanya'nın araya girmesiyle beraber uzlaşma zemini ararken, Fransa tekrar yalnız kaldı. Türkiye'nin akıllı bir hamleyle "koşulsuz uzlaşmaya açık" halde kendini göstermesi, herkesin oyun planını değiştirmesine yol açtı.
    Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki çatışmaların hafta sonunda yerini ateşkese bırakacağına dair haberler geliyor. Bu da gösteriyor ki, Ermenistan'daki hükümet Putin'in de istediği gibi "gidici" durumda. Fransa güdümündeki bu hükümete olmayacak bir hata yaptırıldı ve Ermenistan'ın Dağlık Karabağ'ı işgal etmiş olduğu bir kere daha dünya kamuoyuna hatırlatıldı. Bu durum ABD'deki Ermeni Diasporasının hiç hoşuna gitmedi. Dolayısıyla Fransa Doğu Akdeniz meselesinde olduğu gibi, bu meselede de ortada kaldı.
    “Peki kaynak nerden gelecek ?”
    Şimdi bu keşmekeş içinde Türkiye'nin kaynak alabileceği 3 ülke ya da ülke grubu var:

  1. Çin
  2. Körfez Ülkeleri
  3. AB Ülkeleri
    İçinde bulunduğumuz şartlar altında ABD ve Rusya'dan kaynak beklemek hayalperestlik olacağı için onları listeye dahil etmedim. Dolayısıyla diğerlerine bakacağız.
    Çin'den kaynak gelmesi için şart belli: Türkiye'de ne kadar altyapı işi varsa onlara vermek zorundayız. Nereye gitseler böyle yapıyorlar çünkü. Bizdeki müteahhit grubunun bu durumdan hoşlanacağını sanmıyorum. Dolayısıyla şimdilik bu ihtimali eliyorum.
    Körfez Ülkeleriyle aramızdaki husumet henüz sona ermediği için oradan da kaynak gelmesi kolay değil. Elimizde bir Katar vardı ama, onun da son gelişmeler ışığında ne tarafa kayacağını bilemeyiz.
    Elimizde bir tek Avrupalılar kalıyor. Açıkçası Avrupa, Pandemi sebebiyle yaşanan olumsuzlukları ABD'den daha hızlı atlattığı için, kaynak yaratma konusunda en yakın aday olabilir. Bunun için de AB ile arayı düzeltmekte fayda görüyorum desem yanlış olmayacaktır.
    Bu arada pek yakında yaklaşan seçimler sebebiyle Trump'ın Türkiye'ye karşı tavır değiştirme ihtimali de var. Bu durumda bizim AB ile yakın çalışmaktan başka çaremiz yok. Böyle bir yumuşama piyasaları da sakinleştirecektir diye düşünüyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emre Alkin Arşivi