Türkiye'nin ilk ‘İhracat Şûrası’na doğru...

Değerli dostlar! TİM çatısı altında başlatılan ve 2022 yılının Şubat ayında gerçekleşmesi planlanan "İhracat Şûrası" çalışmalarında sona yaklaşıyoruz.

TİM Başkanı Sn. İsmail Gülle'nin liderliğinde birçok kıymetli iş insanı ve uzmanın, TİM ve İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliklerinin katıldığı toplantılarda, Prof. Dr. Çağrı Erhan ve bendenizin moderatörlüğünde ihracatın kanaat önderleri fikirlerini aktardılar. Can Fuat Gürlesel üstadın gelecek öngörüleri de söz konusu toplantıların "olmazsa olmazları" arasındaydı.
Geçenlerde İhracat Şûrası ile ilgili yaptığımız teknik toplantıda TİM Ekonomik Araştırmalar Birimi’nin bizler için derlediği notlara göz gezdirdim. Ustalıkla derlenmiş ve maddeleşmiş bu notların belki de en can alıcı tarafını kendi yorumlarımı da ekleyerek sunuyorum.
Her şeyden önce, ihracatçılar pandemi sonrası oluşan ortamı fırsat olarak görüyorlar. Türkiye’nin salgını fırsata dönüştürebilecek ülkeler arasında gösterilmesi sayesinde dış talepte artış görüldüğünü belirtiyorlar. Küresel tedarik zincirlerinde yaşanan kırılmanın Türkiye’nin ihracatına pozitif yansıdığı dolayısıyla bu fırsat sürdürülebilir hale getirilirse ihracatın yükselişinin hız kesmeden devam edeceğini düşünüyorlar.
Ayrıca, Türkiye’nin ihracatında rakip olan Vietnam, Çin gibi ülkelerde orta sınıfın güçlenmesi, Afrika ve Asya’da nüfusun artması gibi küresel ekonomide yaşanan gelişmeler ihracatçılar tarafından fırsat olarak görülüyor.
Türkiye’nin coğrafi konumu da söylemlerde öne çıkmakta. İhracatçılar Türkiye'nin merkezi ve stratejik konumu, yakın coğrafyada yaşayan kalabalık nüfusu, bu kalabalık nüfusla iletişim ve ulaşım imkanlarının gelişmiş ve yaygın olmasını ticari faaliyetleri için bir fırsat olarak değerlendiriyor.
Ayrıca Türk İş insanının iş yapma kabiliyetlerini bir fırsat olarak görmekteler. İhracatçılara göre Türkiye sektörel üretim ve pazarlama tecrübesini kazanmış bir iktisadi yapıya sahip bir ülke. Üretim kapasitelerinin yükselmiş olması, hızlı tedarik kabiliyeti ve satış sonrası hizmetlerin gelişmiş olması, değişen şartlara hızla uyum sağlama kabiliyeti gibi ana sebeplerden ötürü ihracatçılar tecrübe ve kabiliyetlerini diğer ülkelere göre üstte görüyorlar.
Bundan başka, toplantılara katılanlar Türkiye'nin sürdürülebilir ve doğal ürün yelpazesi geniş bir üretim yapısına sahip olduğunu tekrar etti. Ayrıca birçok sektörde ihracatçılar yeşil üretim süreçlerini hızla hayata geçirebileceklerini ifade ettiler ki AB'ye ihracat için büyük önem arz ediyor bu farkındalık. Sürdürülebilir ve doğal ürünlere artan talep dolayısıyla ihracatçılar yeşil ekonomik dönüşümü ihracat değerlerine olumlu yansıyacak bir fırsat olarak değerlendirmekte.
İhracatçıların yaygın kanaati şu:
"Ürün kalitemizin yüksek olması sayesinde küresel pazarlarda rekabet gücümüz yüksek".

ELBETTE FIRSATLAR KADAR TEHDİTLER DE MEVCUT…

Tehditlere geçersek: İhracatçılar fikir birliğiyle en önemli tehdit unsurunu navlun ve taşımacılık maliyetlerinde yaşanan artış olarak görüyor. Navlun fiyatlarındaki artış ve konteyner krizi ihracatın önündeki en büyük tehdit olarak nitelendirilmiş. Bana göre konjonktürel bir sorun bu ama şu an ihracatçının canını yaktığı için tüm toplantılarda öne çıkmış.
Hammadde fiyatlarında yaşanan artışlar, pandemi döneminde ülkelerin hammadde ihracatına getirdiği sınırlamalardan doğan tedarik sorunu ve ithal hammaddeye bağımlı olan sektörlerin varlığı, en öncelikli tehdit unsurları arasında yer almakta.
İhracatçılar, ihracatın sürdürülebilir olması için döviz kurlarının öngörülebilir düzeyde olması kanaatini taşımaktadır. Dolayısıyla kurlarda yaşanan oynaklık ihracatın öngörülebilirliğine ket vurduğundan ötürü ihracatın önünde bir tehdit olarak görülüyor.
Ayrıca yüksek seyreden faiz oranları, ülke risk puanının artmasından ötürü uluslararası finansmana ulaşmanın zorlaşması finansal maliyetleri arttırmış olduğu için, bu durum kapasiteleri artırmanın ve yeni yatırımlar yapmanın karşısında bir tehdit olarak görülmekte.
Dış pazarlarda pandemi kaynaklı yaşanan belirsizlikler, ülkelerle yaşanan siyasi sorunlar ve dünyada korumacılık eğiliminin güçlenmesi gibi ticari istikrarı zorlaştıran unsurlar olarak diğer tehdit unsurları olarak tanımlanmış.
İhracatçıların açıklamalarından anlıyorum ki, fırsatlar çoğunlukla daha uzun vadeli, sosyolojik ve jeopolitik sebeplerle tariflenirken, tehditlerin önemli bir kısmı diplomatik, kısa vadeli ve piyasa şartlarına bağlı gelişmelerle tanımlanmış.
Şûra çalışmaları bundan sonra Genç TİM, Marka Konseyi ve TİM Kadın Konseyi ile Türkiye'nin ihracat şampiyonları ile yapılacak toplantılarda son haline gelecek. Ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emre Alkin Arşivi