TV’de doğru söyler gazetede şaşar

CHP Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun eski eşiyle yaptığı konuşmanın görüntü kaydı ile İhlas Holding’in bir yöneticisiyle ilgili görüntüler aynı gün sosyal medyaya düştü. O akşam A Haber televizyonunda “Canan Barlas ile Gündem” programı vardı.

Programın açılışında Sabah Gazetesi Haber Müdürü Nazif Karaman, Erdoğdu’nun konuşma kaydıyla ilgili bilgi verirken “Biz CHP’yi ilgilendiren boyutunu alıyoruz” dedi ve ekledi:
“Eski eşine yeni eşiyle ilgili kullandığı çirkin ifadeler var. Sosyal medyada çok konuşuldu ama biz yayın ilkeleri gereği oraya girmeyi uygun bulmuyoruz. Bunlar kişilerin özel hayatıdır.”

Programı sunan Cemil Barlas da “Siyasi tarafında kalmaya özen gösteriyoruz” diyerek bu yaklaşımı destekledi. Nitekim program sırasında olayın siyasi boyutunu konuştular.

Fakat ertesi gün Sabah Gazetesi “Ahlaksızlık” manşeti altında A Haber’de “kişilerin özel hayatı” diye konuşulmayan ne varsa hepsini yayımladı! Haber Müdürü Karaman, bu durumu nasıl karşıladı bilemem ama onun dillendirdiği “Yayın ilkeleri” gazetede paspas yapıldı.

Oysa Erdoğdu’nun CHP Yüksek Disiplin Kurulu üyesi olan yeni eşi Tuba Torun ile ilgili ifadeleri özel yaşam alanında ve aşağılayıcı nitelikteydi. Doğru olan, kamu yararı taşıdığı ve “halkın haber alma hakkı” ile ilgili olduğu için sadece CHP hakkında söylenenlerin yayımlanması ve doğruluğunun araştırılmasıydı.


Ne yazık ki, Türkiye medyasında bu tür gizli kayıtlar yayımlanırken, hedefteki kişinin partisine göre tavır alınıyor. O nedenle iktidar yanlısı Sabah’ın 27 Haziran’da CHP’li Erdoğdu için “Ahlaksızlık” diye manşet atıp, özel yaşama dair sözleri günlerce yayımlaması şaşırtmıyor. Nitekim Takvim ve Yeni Şafak da ahlaki sınır tanımadı Erdoğdu haberlerinde. Hatta Yeni Şafak, 28 Haziran’ta “Bir skandalın anatomisi” diye sınırları iyiden iyiye zorlayan bir öykü de yazdı.

Erdoğdu’nun eski eşiyle yaptığı konuşmadaki özel alana pervasızca dalan Sabah, Takvim, Yeni Akit ve Yeni Şafak gibi medya kuruluşları, İhlas yöneticisinin Sedat Peker’e yakın olduğu öne sürülen bir hesaptan sızdırılan görüntüsüne ise hiç değinmediler.

Eleştirel medya da Erdoğdu ile ilgili konuşma kaydına ürkek yaklaştı. BirGün ve Gazete Pencere, özel yaşam tarafına girmeden olayı duyururken, CHP ile ilgili olduğundan olsa gerek Cumhuriyet, Sözcü ve diğerleri ilk gün beklemeyi yeğledi. 28 Haziran’da da Cumhuriyet, BirGün ve Gazete Pencere, CHP Sözcüsü Faik Öztrak’ın açıklamasını yayımladı, Sözcü yine haber vermedi. Erdoğdu ile eşinin CHP’den istifaları ise 29 Haziran’da her yerde haberdi.

Ama İhlas Holding yöneticisinin görüntüsü konusunda da özenli davranıldı. Çoğu yerde TGRT ve Türkiye Gazetesinin Twitter hesabının yorumlara kapatıldığı haberleri yapıldı. BirGün’ün tek sütun “Peker’den Cem Küçük’e: Elimde görüntülerin yok” haberi ile bazı internet siteleri ve kimi gazetecilerin sosyal medyadaki paylaşımları dışında İhlas yöneticisinin görüntüsünün içeriği ve adından bahsedilmedi. Sırf iktidar cenahından diye siyasi kimliği ve kamusal görevi olmayan bir kişinin mahrem alanına girilmemesi sevindiriciydi.

Zafer Arapkirli’nin sosyal medyada vurguladığı gibi, biz gazeteciler asıl olarak “Yatak odalarını değil yönetim kurulu odaları ya da başka mahfillerde çevrilenleri” merak etmeliyiz. Kriterimiz, görüntülerdeki kişilerin partisi değil, özel hayat alanı ve kamu yararı olmalı.

BÜROKRATLAR ÖNDE, GAZETECİLER ARKADA
İki basın toplantısından iki kare. Birinci kare, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın NATO Zirvesi’ne katılmak üzere İspanya’ya hareketinden önce düzenlediği basın toplantısında çekilmiş. Ön sırada bürokratlar ve atanmış bakanlar oturuyor. İçlerinde İletişim Başkanı Fahrettin Altun da var, notlar alıyor dinlerken. Az sayıdaki gazeteci de bürokratların arkasında yer bulabilmiş.

İkinci kare, Rusya Devlet Başkanı Putin’in yıllık basın toplantısından. Bakanlar, bürokratlar hiç gözükmüyor; ilk sıradan itibaren tüm koltuklar Putin’in geleneksel yıl sonu basın toplantısına katılan yüzlerce yerli ve yabancı gazetecinin…


Kuşkusuz olması gereken Putin’in basın toplantısındaki görüntü. Ülkesini otokrasiyle yöneten Putin bile basın toplantısında böyle bir görüntü verme ihtiyacı hissediyor. Çünkü demokratik ve medyaya saygı duyulan bir ülkede basın toplantılarında asıl muhatap gazetecilerdir. Konu nedeniyle toplantıya katılan az sayıda bürokrat da kenarda, arkada bir yer bulur kendisine.

Doğal olmayan Erdoğan’ın Esenboğa Havalimanında düzenlediği basın toplantısındaki görüntü. Araştırdım, havaalanlarındaki tüm toplantılarda uygulanan düzen bu. Önde bürokratlar, arkada “akredite” gazeteciler.

Canlı yayınlarda görüntüye girmek için kenardan el sallayan açıkgözler gibi, bürokratlar da kameraya (ve tabii Erdoğan’a) görünme çabasında. “Bu bir basın toplantısı biz kenara çekilelim” demiyorlar. Görevleri izin verilen soruları sormakla sınırlı gazeteciler de itiraz edemiyor buna.

Hal böyleyken önceki gün Sabah ve Akşam’da “ABD’li gazeteciden Erdoğan’a soru övgüsü” haberi çıkmasın mı? Neymiş, Biden ve Johnson’a önceden onaylı sorular sorulabilmiş, Erdoğan’a ise istediklerini sorabilmişler!

Bu haberi yayımlayanlar adına ben utandım. Türkiye’de gazetecilerin bırakın Erdoğan’a aykırı ve onaylanmamış soru sormayı, karşısına çıkmakta bile zorlandığını unutuyorlar. Erdoğan, isteyen her gazetecinin katıldığı, dilediği her soruyu sorabildiği Putinvari tek basın toplantısı bile yapamadı bugüne değin.

Kaldı ki “seçilmiş” gazetecilerin soru sorma “becerileri”ni ve sınırlarını anlamak için Madrid dönüşü uçakta sorulan sorulara bakmak yeterli…

TEK CÜMLEYLE
● Bir TV programında Medyum Keto’ya attığı tokat ile adını duyuran Medyum Memiş, artık Yeni Akit’e “Mehmet Memiş Hoca” namıyla kurban, faiz, içki gibi konularda demeç veriyor.


● Demirören Medya Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ni “Türkiye’nin ilk medya lisesi” olarak duyuran Hürriyet, eski patronlarının da “Aydın Doğan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi” açtığını unuttu.

● Enerji Bakanı Fatih Dönmez ile madencilik konusunda söyleşi yapan Yeni Şafak, Erzincan’daki altın madeninden 8 Kilogram siyanürün sızması olayını sormadı.

● İHA’nın birçok yerde kullanılan “Bangladeşli kadın kaçırılan kızına kavuştu” haberinde kadının adı açık yazılırken, çocuğu kaçırmakla suçlanan erkeğin adı kodlandı.

● Şeker fabrikalarının özeleştirilmesini destekleyen Sabah, şeker fiyatları artınca “Şekerin tadını özel fabrikalar kaçırdı” haberi yayınladı.

● Cumhuriyet, “İktidarın duble yolları çöküyor” haberine Bolu Dağı Tüneli girişinde yola kayan toprak fotoğrafı kullandı.

● “BDDK’nın hamlesiyle dolar yüzde 4 düştü” haberi yapan Yeni Şafak, döviz kurlarının yeniden yükselmesini görmezden geldi.

● İktidar medyası, eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in “Adıyaman’da altı milyar dolarlık jelibon rezervi bulunduğu” sözlerini haberleştirmedi.

OKUR GÖRÜŞLERİ
● Reşat Saravin: Onur Günü yürüyüşü için toplananlardan 300’ün üzerinde kişi tutuklandı. İlginç olan okuru olduğum Milliyet’in 27 Haziran tarihli nüshasında yaşanan
olaylar ve tutuklamalarla ilgili 1 satır haber vermemesiydi. Muhabir mi göndermediler yoksa muhabirin haberini kayda değer mi görmediler?

● Günay Taş: “Antalya’ya tatil için gelen Hollanda uyruklu yaşlı turist, otel odasında ölü bulundu” haberinin ilerleyen satırlarında bu “yaşlı” kişinin 65 yaşında olduğunu öğreniyoruz. Neden yaş ayrımcılığı yapılıyor? Artık yaş ölçekleri çok değişti. Yanlış anlaşılmasın benim yaşım bu olduğu için tepki gösteriyor değilim. Bu sorunlu bir haber örneği ve tedirgin edici.

ELEŞTİRİ, ŞİKAYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN: [email protected]

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirdi. Gazeteciliğe, Haziran 1980’de Cumhuriyet’te başladı. 12 Eylül döneminde sıkıyönetim ve eğitim muhabirliği, 1983 seçimlerinden sonra da Başbakanlık, ANAP ve parlamento muhabirliği yaptı. Bir süre Haber Müdürlüğü görevinde bulunduğu Cumhuriyet’ten, Nisan 1992’de ayrıldı.

Sabah gazetesi’nde beş ay süren parlamento muhabirliğinden sonra Ekim 1992’de Hürriyet’e geçti. Yaklaşık beş yıl Hürriyet Ankara Büro Şefi olarak görev yaptı. Bir süre yine Hürriyet’te araştırmacı-yazar olarak çalıştı. 1998’de çıkan Gizli Kulaklar Ülkesi adlı ilk kitabı öncesinde Hürriyet gazetesinde Telekulak dosyası adlı bir yazı dizisi hazırladı. Bu dizide ilk kez kullandığı telekulak sözcüğü, daha sonraki yıllarda Türkiye’de gizli telefon dinlemelerini anlatan popüler bir kavram haline geldi. 2002’de Hürriyet gazetesi Ankarara Temsilci Yardımcılığı görevine getirildi. Aynı yıl Tempo dergisinde Kırlangıç Yuvası adlı köşede yazdı.

Ağustos 2004 – 14 Mart 2005 tarihleri arasında “Anlatsam Roman Olur” başlığıyla Hürriyet gazetesinde gerçek yaşam öyküleri kaleme aldı. Bu dizide kaleme alınan öykülerden hareketle hazırlanan aynı adlı televizyon programı Kanal D’de yayınlandı. TV 8’de 1999-2001 yılları arasında Doğan Tılıç ile birlikte medya eleştiri programı olan Çuvaldız programını hazırladı. TV8’de “Nerede Kalmıştı” (1999) ve Cine5’te de “Üç artı Bir” adlı söyleşi programları yaptı. 2009-2012 yılları arasında Hürriyet Pazar’da “Puzzle portreler” başlığıyla yayınlanan portre söyleşileri hazırladı. 19 Nisan 2010 tarihinde Hürriyet gazetesinin Okur Temsilciliği (ombudsman) görevini üstlendi. 3 Mart 2019’da Hürriyet gazetesindeki görevine son verildi.

Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’nda, üç dönem “Araştırmacı gazetecilik” dersleri verdi. 2014-2015 yıllarında da Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde “Parlamento muhabirliği” dersleri verdi.

11 Temmuz 2019 tarihinde TBMM Genel Kurulu tarafından CHP kontenjanından RTÜK üyeliğine seçildi. Kurulun 31 Ekim 2019 tarihli toplantısında Bildirici’nin üyeliği “ortaya koyduğu eylem ve söylemler” gerekçe gösterilerek ikiye karşı altı oyla düşürüldü. Bildirici, CHP tarafından 27 Kasım 2019 tarihinde yeniden RTÜK üyeliğine aday gösterildi.
Medya Ombudsmanı olarak Gazete Pencere’de haftalık yazılarına devam etmektedir.

Scroll to Top