Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

UFUKTA ERKEN SEÇİM Mİ GÖRÜNDÜ? SİYASET MÜHENDİSLİĞİ YENİDEN GÜNDEMDE!

İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ, geçen hafta, bir televizyon programında 3.Kongre’de yaşananlar üzerinden FETÖ imasında bulunarak Partisinin bazı yöneticilerini suçladı.
Gündeme bomba gibi düşen bu suçlamalar siyaset mühendisliğini yeniden hatırlattı;
NELER OLUYOR; siyaset yeniden mi tanzim ediliyor?
ERKEN SEÇİM Mİ GELİYOR? Parti parçalanıyor mu?
Televizyonların haber programlarında bir hafta boyunca bu sorular tartışıldı.
Toplum olarak günlerce İYİ Parti’yi konuştuk.
Genel kanaat, bir yerler(!) İYİ Parti aleyhine siyaset mühendisliği yapmıştı.
Sayın Akşener, “Bir saldırı bekliyorduk” dedi ve erken seçimi işaret etti.
CHP içinden yeni parti kurulması çalışmaları, HDP’nin kapatılacağı veya parçalanacağı söylentileri konuşulurken İYİ Parti’de yaşanan bu gelişmeler haklı olarak “bir şeylerin tezgahlandığı” ihtimalini güçlendirdi.
Türk siyasetinde özellikle seçim öncesinde yaşanan siyaset mühendisliği, aslında bir toplumsal algı yönetimidir;
Ülkemizde, siyaset mühendisliği tamlaması, “olması arzu edilen sonucu gerçekleştirebilmek için yapılması gerekenleri” bir mühendislik projesi kapsamında planlamak ve bir programa bağlamak anlamında kullanılmaz.
Aksine, “var /gerçek olanı veya olması gerekeni” yok sayarak, seçimlerde hak edilmeyen bir sonuç almak için yapılan kural dışı/ahlak dışı yapılanları anlatmak ve yapanları suçlamak için kullanılır.
Siyaset mühendisliği iddiaları, seçimlerin sonucunun meşruiyetini ve demokrasinin inandırıcılığını tartışılır hale getirir.
Aslında, Siyaset ve mühendislik farklı alanlardır.
Sosyal hayatla ilgili birçok faktörün şekillendirdiği ve kesinlik arz etmeyen/değişken bir olgu olan siyaseti rakam ve çizgilerle matematik kesinlik ifade eden mühendislik metotları ile tanzim etmek, insan aklının/ahlakının şeytani yönünün tezahürüdür.
SİYASET, yönetme sanatıdır; çatışan menfaatleri uzlaştırarak ve farklılıkları bir arada tutarak hukukun üstünlüğü ilkesinin ve bağımsız Yargı’nın teminatında toplumdan alınan yetki ile toplumu yönetmek sanatıdır.
Yönetme gücüne ulaşmak için yapılanların tamamı siyasettir.
İnsana ve topluma hizmet etmek anlamında siyaset yapmak güzel/değerli bir insan eylemidir.
Siyasetin bir mühendislik projesi kapsamında planlanması, programlarının yapılması ve tüm taraflara eşit uygulanan kurallara dayalı; nezaket ve dürüstlükle yapılması arzu edilir.
Sonuç almak için “her yol mubah” anlayışı ile siyaset mühendisliği yapılması bazen istenilen sonuçları üretse de bazen ters teper; “Dimyat’a pirinç almaya giderken evdeki bulgurdan olmak” sonucunu da getirebilir. Ancak her halükarda siyasetin güzelliğini ve kutsallığını bozar.
Ülkemiz siyasetle yönetilmektedir,
Siyaset etme alışkanlıklarında yaşanan yozlaşma, birlikte yaşamak iradesine ve bir ortak gelecek kurmak ülküsüne zarar verdiği gibi siyasi sistemi demokrasi dışı arayışlara sürükleyen bir tehdit de taşır.
Gelecek açısından esas tehlike siyasi sistemdeki bozulmadır.
Demokratik sistemde toplum adına yetki kullanan güçlerin, kanunla tanımlanmış yetkilerini/görevlerini bir denge içinde ve denetlenmeye açık bir şekilde yerine getirmeleri çok önemlidir.
Siyaset kurumu bu dengenin büyüsünü bozmamalıdır.
Siyaset kurumunun belirlediği Yasama ve Yürütme, toplum adına karar veren Yargı’nın denetimine açık olmalıdır.
Siyasi sistemin demokratik ve Devlet’in hukuk devleti olmasının çok önemli bana göre olmazsa olamaz şartı Yargı Erki’nin bağımsız olması ve hakim teminatıdır.
“bağımsız yargı ile işletilen hukuk güvencesi altında olmak” en temel insan hakkıdır.
Siyaset bilimcilerin ortak kanaatı budur.
“Yargının bağımsız olması sadece bir meşruiyet ve adalet sorunu değildir.
Yargı bağımsız olmazsa, yasaları ihtilaflı durumlarda uygulayıp, haklıyı haksızdan, suçluyu suçsuzdan ayıran bir güç devrede bulunmazsa, ortaya sadece zulüm değil; akla ve mantığa uymayan, güven duyulmayan, öngörülemeyen ve düzensizlik içinde herkesin kendini korumaya odaklandığı bir kargaşa çıkar. Yargı bağımsız değilse güven içinde bir hayat sürdürülemez. Yargı bağımsız değilse anayasadan ve yasalardan söz etmek de anlamsız hâle gelir”
Ülkemizde siyaset etme alışkanlıklarında yaşanan yozlaşmanın tabi sonucu olarak siyasi sistemde hızla bozulmalar yaşanmaktadır. Bu konuda en acil ve önemli sorun bağımsızlığı tartışılan Yargı’dır, Son zamanlarda Siyaset’in yargı kararlarına müdahil olduğu endişesi artmaktadır.
Diğer önemli sorun, toplumla/bireyle devlet arasındaki iletişim hatlarının kopmasıdır.
Siyasî sistemi besleyen güç kaynağı toplumun talepleri ve siyasete katılımı/desteğidir. Toplumun taleplerini ileteceği kanallar tıkanır veya yeterli hizmetler üretilemezse, üstelik yargı adalet dağıtmaz; kanun karşısında vatandaşların eşitliği tartışılır hale gelirse artık toplumun siyasete desteği azalır; siyasi sistem sorunu gündeme gelmeye başlar.
Yerleştirilmeye çalışılan Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile “taleple hizmet” arasındaki iletişim büyük oranda kopmuştur. Yeni sistemde bir “sekreterya” haline dönüşen Bakanlıklıların siyasi tabanı/muhataplığı kalmadı veya çok azaldı.
Böylece toplum adına yapılan siyaset, toplumsal fonksiyonunu kaybederek artık baştakilerin iktidarını korumak ve devam ettirmek gayretlerine indirgendi.
BENCE
Siyaset mühendisliğine değil siyasi sistem ve toplum mühendisliğine ihtiyacımız bulunmaktadır.
İktidar tüm siyasi sitemlerde vardır, muhalefet yalnız demokratik sistemlerde olur veya demokrasinin yaşaması iktidar adayı muhalefet partilerinin varlığına bağlıdır.
Siyaset mühendisliği, bazen, küresel güçlerin ülke yönetimlerini tanzim etmek için kullandıkları bir hain plandır; yıkım getirir. Renkli Devrimler gibi…
Bu anlamda İYİ Parti’ye uygulanan siyaset mühendisliğini ülkem adına tehlikeli bir gelişme olarak görmekteyim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi