Ülkeler Salgın Önlemlerinde Eğitime Ne Derece Öncelik Veriyor?

Son Güncellenme Tarihi: Aralık 13, 2020 / 15:31

Geçtiğimiz ay New York kentinde Covid-19 pozitiflik oranı yüzde 3’e ulaştığı için okullarda yüz yüze eğitime birden bire ara verildiğinde, Caroline Goldrick buna inanamamıştı. Manhattan’ın kuzey ucundaki sokağında, kızının devam ettiği ilk okulun kapıları kapanmıştı. Restoranların ve spor salonlarının kapılarıysa sonuna kadar açık kalmayı sürdürüyordu.

“Bu çok çağdışı. Dürüst olmak gerekirse, durup bu konuyu düşündüğümde ağlayacak gibi oluyorum. Bunu anlamıyorum. Burada neye öncelik verildiğini anlamıyorum.” diyor drama öğretmeni ve devlet okulunda birinci sınıfta öğrenim gören bir öğrencinin annesi olan Bayan Goldrick.

Berlin’deki Uwe Berlo içinse günlük rutini bunun tam tersi. Kendisi ya da eşi çocuklara okula kadar eşlik ettikten sonra kahve içmek için bir kafeye uğrayamıyor ya da restoranda arkadaşlarıyla bir araya gelerek keyfince bir geç kahvaltı yapamıyor. Almanya’da yetkililer ülkedeki Covid-19 vakalarının son haftalarda günde 25,000 vakaya doğru artışını –ülke genelinde yüzde 5 ile yüzde 10 arasında pozitiflik oranıyla– gergin bir şekilde izledikleri için salgın yönetimindeki öncelikleri net. İkinci dalgayla mücadele sırasında 2.8 milyon ilkokul çocuğu sınıf içi öğrenimi sürdürebilsin diye restoranlar, barlar ve spor salonları kapatıldı.

“Okula gitmiyor olmaktan kaynaklanan risk çok daha büyük” diyor Berlin’de kriz yönetimi iş danışmanı olarak çalışan Bay Berlo. “Sanırım biz, ülke olarak, parayla düzeltebileceğimiz şeylerle parayla düzeltmemizin mümkün olmadığı şeyleri ayırıyoruz” diyor. “Psikolojik sorunların üstesinden parayla gelinemez. Doğru olan okulların açık olması.”

Salgın sırasında okulları açma ya da kapatma kararları, pek çok şey gibi, sürekli değişiyor. Hala en iyi uygulama geliştirilmeye çalışılıyor ve virüs rotasını değiştirdikçe okullar da planlarını değiştiriyor.

Avrupa ve Kuzey Amerika’da vaka sayısı artarken, Birleşik Devletler’in pek çok bölgesi Avrupa’nın yaptığının tam tersini yapıyor: Mart’tan bu yana -Şikago’dan Los Angeles’a kadar bir çok yerde- elzem olmayan iş yerleri bile açıkken, çocuklar sınıflarından uzak tutuluyor. Bazı ülkelerdeki pozitiflik oranının, New York kentinin devlet okullarındaki çocukları eve gönderdiği, yüzde 3 eşiğini oldukça geçtiği Avrupa’da, barlar, yemek yenen kapalı mekanlar ve elzem olmayan diğer işletmeler okulların açık kalmasını sağlamak için yeniden kapatıldı.

Şüphesiz, dünyada benzer pek çok sorun okul sistemini etkiliyor. Sendikalar daha iyi güvenlik önlemlerinin alınması için mücadele ederken, pek çok öğretmen güvende hissetmiyor dahi olsalar sınıflarına dönmek dışında başka seçenekleri olmadığını düşünüyor. Her yerde ebeveynler endişeli – hem çocuklarını okul dışında tutmaya hem de çocuklarını okula göndermeye ilişkin endişeleri var.

 “Bir kriz sırasında kendinize neyin gerçekten önemli olduğunu sormanız gerekir. Yeniden açılma konusundaki sorunlar hakkında, önce okulları mı açarsınız sinemaları mı?” diyor, Paris’teki Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nde (OECD) Eğitim ve Beceriler Başkanlığı Direktörü Andreas Schleicher. “Bu bir değerler sorunu. Toplumların şimdi ve gelecek arasında dengeler kurması gerekiyor ve bunu oldukça farklı şekillerde yapıyorlar.”

“Eğitim Onaylanmış Bir Haktır”

Tarihsel olarak okulların kapatılmasının sonuçları uzun sürede ortaya çıkabilir. Eylül ayında yapılan bir OECD çalışması 2020’deki kapanmalardan etkilenen 1. ila 12. sınıf öğrencilerinin yaşamları boyunca ortalama olarak yüzde 3 daha az gelir elde etmeyi bekleyebileceklerini tahmininde bulundu.

Dünya Bankası’nın eğitim küresel uygulamasında uygulama direktörü Harry Patrinos en çok etkilenenlerin en baştan en dezavantajlı konumda bulunan öğrenciler olacağını belirtiyor. 1918-1920 İspanyol Gribi’nden İkinci Dünya Savaşı’na kadar, kayıplar onlarca yıl sonrasını etkiledi. “Uzun vadede etkilerin devasa boyutlara varacağından endişe ediyorum” diyor Patrinos ve ekliyor “1918 gribi ve diğer felaketler gibi geçmiş krizlerin hayat boyu süren etkileri olmuştu.”

Okulların kapatılması, çocuklar için daha fazla ev içi şiddete maruz kalmaktan kablosuz bağlantıya ya da dizüstü bilgisayara erişimleri olmadığı için geri kalmalarına kadar her tür sosyal sorunu daha da kötüleştirebilir. Bazı çocuklar için okullar onlara gün içinde sıcak yemek sunan tek yer olmakta ya da aile dışında yetişkinlerle etkileşim içinde olabilecekleri güvenli bir alan sağlamaktadır.

Eğitim eşitsizliklerinin çok daha fazla genişleyeceği endişesi Almanya’nın karar almasında önemli bir faktör diyor, Almanya’nın online okulu Wilhelm von Humboldt’ta eğitim danışmanı olan Guido Küssner. Devlet okullarının kapanması, imkanları olan ebeveynleri, çocuklarını özel okullara kaydettirme veya özel öğretmen tutma da dahil olmak üzere, kendi geçici çözümlerini bulmaya yönlendirebilir. Bay Küssner, “Gerçek bir ‘özelleştirme’ korkusu var” diye ekliyor.

Almanya da dahil olmak üzere hiçbir yerde bu süreç ebeveynler ve öğretmenler açısından sorunsuz değil. Schleswig-Holstein eyaletinde bir devlet okulu öğretmeni olan Silke Steltner okulların yeniden açılmasına karşı düşündüklerini açıkça ifade ettiği için tehdit edilmiş ve bu nedenle görüş bildirirken takma isim kullanıyor. Risk grubunda olan ya da aile üyeleri riskli grupta olan öğretmen arkadaşları olduğunu belirtiyor.

“Biz öğretmenler ekonomi için kurban ediliyoruz” diyor Bayan Steltner. “Bu daha çok çalışan nüfusun çalışmayı sürdürebilmesi ile ilgili. Yani bizler biraz çocuk bakıcısı gibiyiz.”

Bu evrensel endişelere rağmen, OECD’den Bay Schleicher, ABD’de pek çok yer hala yalpalamaktayken Almanya gibi ülkelerin sonbahar yarıyılını sürdürmesine yol açan şeyin karşılıklı meydan okuma değil işbirliği olduğunu söylüyor.

Almanya’da şimdiden bu sorunların üstesinden gelindi. Karar verme, çocukların ve gençlerin salgının ardındaki itici güç olmadığını gösteren araştırmalarca yönlendiriliyor. Ülke genelinde, halkla işbirliği içinde olma ihtiyacını vurgulayan eğitim politikası yetkilileri sayesinde, bulaşma sayıları okullarda düşük seyrediyor.

İnsanların “çocuklarımız ve gençlerimiz hakları olan eğitimi alabilsinler” diye yaşam tarzlarını ve arkadaşlarla toplanmayı sınırlamakla sorumlu olduklarını duyurmuştu Eğitim ve Kültürel İşler Bakanları Konferansı Başkanı Stefanie Hubig Ekim ayı sonlarında. “Bizim eğitim politikamız budur, bir bütün olarak toplumsal vazifemiz de budur.”

Bu yazı, 3 Aralık 2020 tarihinde The Christian Science Monitor  sitesinde yayımlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orijinal linki için burayı tıklayınız.

Scroll to Top